10| Gösterip Vermiyorsun

Start from the beginning
                                    

Komidinin üzerinde ki abajürü kapatıp Kerem'e gülümsüyorum. O da kendi tarafında ki abajürü kapatıp yatıyor.

Ay yok uyuyamıyorum!

Yatalı yaklaşık 10-15 dakika olmuştur herhalde ama Kerem'de bende daha uyumuyoruz. 

Yok yok bu böyle olmayacak.. Aklıma ilk geleni yapıp Kerem'e sarılıyorum ve başımı göğsüne yaslıyorum. O da 15 dakikadır bunu bekliyor olacaktır ki saçlarımın arasına bir öpücük kondurup, kollarıyla beni sarıyor.

"Bir an gerçekten yanımda sabaha kadar o şekilde yatacaksın sandım.." diyor fazla yüksek olmayan bir tonda kahkaha atarken.

Ayy kıyamam ben sevgilime..

Hiç pozisyonumu değiştirmeden sadece gülümsüyorum.. Biraz sonrasında da başımı biraz kaldırıp Kerem'in dudağına bir öpücük konduruyorum.

"Ama böyle hiç olmuyor yani.. Resmen gösterip vermiyorsun." derin bir nefes alıyor. "Kısacık kısacık öpüp bırakıyorsun.."

Kerem'e gülümseyip gözlerimi kapatıyorum. 

Yorgunluğun ve huzurun vermiş olduğu uykuyla da kısa sürede uyuyakalıyorum..

Sabah - Kerem'in ağzından ;

Yüzüme vuran güneşin ışıklarıyla gözlerimi açtığımda yüzümde kocaman bir gülümseme oluşuyor. Zeynep bana sımsıkı sarılmış hala melekler gibi uyuyor. Saçlarına bir öpücük kondurup yavaşça kalkmaya çalışıyorum ama Zeynep izin vermiyor. Ben de uyanmaması için -ki zaten şu anda inanılmaz rahatım- daha fazla zorlamıyorum ve yattığım yerden bukleleriyle oynamaya başlıyorum.

-Sen, herkeslerden daha güzelsin. Uykuya bir anda sattığın bedenini sarmaladığımda anlamıştım bir kez daha; seni ne kadar sevdiğimi..-

Zeynep bir süre sonra biraz kıpırdanıp gözlerini açıyor. "Günaydın sevgilim.." diyor gülümseyerek.

"Günaydın güzelim.."

"Keerreem.."

"Zeeyyneep.." diyorum taklidini yaparak.

"Sevgilim ben acıktım artık kahvaltı etsek ya

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Sevgilim ben acıktım artık kahvaltı etsek ya.." diyor dudaklarını büzerek.

Bir insan uyandığında nasıl bu kadar mı sevimli, tatlı olabilir ya ? "Tamam güzelim hadi kalk bakalım o zaman."

Yataktan kalkıp çantasından Melis'in koyduğu çiçekli kısa elbisesini alıp banyoya geçiyor. Ben de yataktan kalkıp koyu renk kot pantolon ve beyaz bir t-shirt giyiyorum. Zeynep içeride hazırlanıp çıkınca ben banyoya geçip elimi yüzümü yıkıyorum odaya döndüğümdeyse Zeynep'i içeride bulamıyorum.

 Yatın dış kısmına çıktığımda ise Nurgül ile muhabbet ettiğini farkedip bende yanlarına geçiyorum.

"Sevgilim geldin mi?  Hadi otur da kahvaltımızı edelim."

Başımla onaylarken masaya geçip kahvaltımızı etmeye başlıyoruz.

Zeynep'in ağzından ;

Kerem'le kahvaltımızı ettikten sonra saatimiz gelene kadar kahve içmeye karar veriyoruz. "Kerem bu anımızı ölümsüzleştirelim mi?" diyorum gülümseyerek.

"Ölümsüzleştirelim tabi.."

Önümüzde ki masanın üzerinde duran telefonu alıp birbirimize sarılarak fotoğrafımızı çekiyoruz.

"Ya çok güzel olmuş.." diyorum önce kendim bakıp sonrasında da Kerem'e de göstererek.

"Gerçekten de güzel olmuş.."

İçeriden gelen telefonumun zil sesiyle telefonu alıp tekrar dışarıya çıkıyorum. "Efendim kuzum?"

"Akşam Dilan'ın kına gecesi var unutmadın dimi ?"

"Hii!" diyorum elimle ağzımı kapatırken. "Ay ben onu tamamen unutmuştum. Ee kıyafet yok o n'olucak ?"

"Merak etme Zey.. Melis ayarlamış onları."

"E iyi madem görüşürüz kuzucum."

"Görüşürüz.."

Telefonu kapatıp bıraktığım da Kerem merakla bana dönüyor. "N'oldu güzelim?"

"Ya akşam bizim liseden bir yakın arkadaşımızın kına gecesi varda ona gideceğiz."

"Unuttuğuna göre artık çok yakın değilsiniz sanırım.." diyor hafif gülümserken.

"Yoo aslında pek öyle değil, biz dördümüz yani Melis, Yağmur, Dilan ve ben çok iyi arkadaştık. Üniversiteyi biz İstanbul'da kazandık, Dilan Ankara'yı kazandı ondan uzun zamandır görüşememiştik." kol saatime bakıp başımı kaldırıyorum. " De.. Sevgilim artık hastaneye gitmezsek işten atılabiliriz.." diyorum gülerek.

Başıyla onaylayıp gülerken birlikte marinada biraz yürüdükten sonra otoparktaki Kerem'in arabasına binip hastaneye gitmek için yola koyuluyoruz.

****

Ameliyathane de ebe ve hemşireler yeni doğan bebeğin kontrollerini yaparken bende annenin karnını kapatıyorum.

Ameliyathane bölümünden çıktığımda Kerem karşımda dikilmiş şekilde beni bekliyor. Elimde ki eldivenleri çıkarıp ellerimi yıkamaya başlıyorum. "Kerem ne yapıyorsun burada?" diyorum ellerimi güzelce köpürtürken.

"Daha önce seni hiç doğumda görmemiştim yani iş başında.. Bende bir izleyeyim dedim."

"Burada mı izledin yani?" diyorum gülümseyerek.

Ufak bir kahkaha atıyor. "Hayır.. Yukarıda izleme salonundaydım ama anne karnını kapatırken buraya indim."

Ellerimi peçeteyle kurulayıp çöpe atarken Kerem'in söylediği cümleye karşılık gülümsüyorum. "Peki bakalım.." Doğumhane kapısından çıkarken de başımda ki boneyi çıkarıp ünüformamda ki cebe koyuyorum.

"Eşimin durumu nasıl doktor hanım?" diyor hastanın eşi merak içinde yüzüme bakarken.

"Merak etmeyin beyefendi eşinizin de, bebeğinizin de durumu çok iyi.. Oğlunuz 3 kilo 200 gram, 48 cm boyunda doğdu."

"Peki ne zaman çıkarlar?" diyor bu sefer de 50 yaşlarında tonton bir teyze heyecan içinde.

"Birazdan normal odaya alırlar."

"Teşekkürler.."

"Rica ederim.." Kerem ile birlikte bebeğin ailesinin yanından yürüyerek uzaklaşmaya başlıyoruz.

"Ne kadar mutlulardı değil mi?"

"Kesinlikle.. Her doğumdan sonra bu sahneyi görmek beni mesleğime bir kez daha aşık ediyor."

Bir anda duraksayıp kendini bana doğru döndürüyor. "Sen ileride bebeğimizin cinsiyetinin ne olmasını isterdin?"

Bebeğimizin?

Demek ki Kerem'de bebekleri seviyor benim gibi ve bebeği olmasını istiyor hemde benden.. 

İkimizin bebeği...

"Erkek olsun isterdim, senin gibi turuncu benim gibi kıvırcık saçlı.."



İŞ ARKADAŞIM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now