The End

5.3K 316 160
                                    

Bu bölüm Kai kitabının finalidir.
İyi okumalar.
Bölüm şarkısı; EarlyRise - Narcissistic Cannibal

"Hepsini öldürün." Baş liderin ani bağırışıyla beraber Kai elini kaldırdı. Kırmızı gözleri kapanan göz kapaklarıyla beraber derin bir karanlığa bürünürken, avucundan yayılan güç yavaş yavaş herkesi sarmaya başladı.

Bir kobranın dilinden çıkan zehir gibi havaya karışan, görünmez buhar ilk üçlüyü kendisiyle kaplasa da, dördüncü çocuk için her şey çok geçti.

Liderin korumlarından birisi akımlı elini Richard'ın ensesine bastırdığında bedeni ani bir akıma kapıldı. Güvenlik ağından çıkmaya çalışan Ben de dahil herkes çocuğun oluşturduğu koruma kalkanını kırmaya çalışıyor, Kai'nin himayesinden çıkmaya çalışıyordu. Ama Kai bir kişiyi kurtaracağına, kalanları koruma taraftarıydı.

Diğer devlet adamları, çocukları öldürmek üzere harekete geçtiklerinde kalkana değdikleri gibi yere yığılmışlardı. Kai ilk defa gücü sayesinde derin, zehirli bir kalkan yaratmış, İkizleri, Tom'u ve Ben'i içine hapsetmişti.

Tom'un ve kızların bağırışları tüm kiliseyi inletiyor, ellerini dayandıkları cam kalkanı kırmaya çalışıyordu.

Chester korumalarının ölmesiyle beraber yaşlı Albert'a yöneldiği an, Kai kalkanı kaldırmak üzere elini indirdi. Burnundan kan sızsa da şimdi koruması gereken başka birisi vardı. Dedesine doğru atılan adamı boynundan kavradığı gibi ince deriyi sıkmaya başladı. Sarı saçları kırmızı gözlerinin üzerine dökülmüş, saçının tellerinden -eskisine göre oldukça sertleşmiş- gövdesine doğru ter damlaları akıyordu.

"Cehenneme git." Diye fısıldadı. "Benim çektiğim fiziksel acıdan daha büyük acılar çek dayı. Küçücük bir çocuğa verdiğin acının tonlarcasını çek. O çocuğa uyguladığın iğrenç işe yaramaz deneylerinde boğul." Dedi kendisinden bahsederek.

"Sadece annesini seven zavallı bir çocuktum." Diye fısıldadı. "Annemden ne istedin lanet herif." Sıkılmaktan suratı moraran adama bakarak kendi yanaklarından süzülen gözyaşlarını sildi hırsla.

"Kendi kardeşinden ne istedin?" Dedesi hala çarmıhta gerili, gözleri yaşlı bir şekilde oğlunun kendi yarattığı güç tarafından öldürülmesini izlerken, Tom'un ve ikizlerin hıçkırıkları da eşlik ediyordu sahneye. Şimdi üç kişi de farklı sebeplerle acı çekiyordu.

Birisi arkadaşını kaybetmişti.
Birisi eşini kaybetmişti.
Birisi evladını kaybetmişti.

Aynı dakika içerisinde, diğerlerine bir ömür gibi gelen o dakikada, iki kişi de hayata gözlerini yummuştu. Albert ve Chester.

Sarışın çocuk dayısının cesedini yere bırakarak elinin
tersiyle kırmızı gözlerinden akan sıcak gözyaşlarını sildi. "Ölümü bile haketmiyorsun." Diye fısıldadı nefretle. "En az yaşamayı haketmediğin kadar."

Sonrasında zihni pusluydu. Kulağında Ben'in arkadaşlarının ağlayışları, gözleri dedesinde bir şekilde ilerledi çarmıha. Önce adamın bileklerindeki ipleri söktü, sonra ayaklarındaki ipleri kesti.
"Teşekkür ederim, evlat." Dedesinin sarılması bile anlamlı gelmiyordu o an ona. Demek o yaşlı adam dedesiydi.

Bunca yıl evini ona bıraktığına şaşırdığı adam ölmemişti sadece dayısının, kendi oğlunun yanında tutsak olmuştu. Sadece Kai'nin yerini söylemediği için kim bilir ne işkenceler görmüştü.

Etrafına sarılan kollar asla Ben gibi hissettirmiyordu. Aradığı huzuru, sevgiyi bir daha bulamamaktan korkuyordu. Nedensiz bir kıskançlıkla, şu an Ben'in başında dikildiği ölü arkadaşını bile kıskanıyordu mesela.

Kai (GAY) DÜZENLENDİWhere stories live. Discover now