3. BÖLÜM

55.1K 2.6K 383
                                    

Tatsız tuzsuz bir gün.

Eve nasıl girdiğimi anlamamıştım. Saçlarım birbirine girmiş, aynı oranda sinirlerim de birbirine girmişti. Sinirlerim bozuk, saçlarım dağınık, yorgun ayaklarımda terlikler...

Kendimi koltuklardan birine atarken bir elim şakaklarımı ovmaya başlamıştı bile. Terlikleri hala ayaklarımdan çıkarmamıştım.

"Evlenecekmişiz!"

Saçlarımı iki elimle karıştırdım. Koltukta debelenirken yüzümü yastıklara gömüp çığlık atmaya başladığımda gece yarısını çoktan geçiyordu.

İnsanlar normalde alarmlarıyla güne merhaba derler, değil mi?

Peki ben normal miydim? Ben? Normal? Daha sonra güleceğim buna.

Kapı öyle çalıyordu ki başım patlarcasına ağrıyordu. Uyurken gözlerim ağrıyordu! Yerimde aynı uyumadan önceki gibi debelenirken uyandım. Nasıl uyuduysam gözlerimi de o şekilde açmıştım işte. Aynı sinir, aynı çığlık ve aynı delirme haliyle.

"O zile basan elini..."

Yerimden saçlarım gözlerimin önünde perde yaparken hışımla ayağa kalktım, ilk adımda ayağıma, o minik serçe parmağıma koca puf çarptığında -dikkatinizi çekerim puf ayağıma çarptı- az önce bitirmediğim sövüşlerimi bitirirken buldum kendimi.

"Geldim! Geldim!"

Kapıyı hışımla açtığımda ayağıma bu sefer kapıyı çarpıp kapıdaki kişiye bakamamıştım! Gözlerimi iyice sıkıp ayak parmaklarımı içe bükmüş olduğum yerde zıplamaya başladım.

"Güne gerçekten harika bir merhaba dedin," diyen sesle gözümün birini açıp karşımdaki kişiye baktım.

"Tarık?"

Bir şey demeden beni kucaklayıp içeri girdikten sonra bir ayağıyla kapıyı kapattı. Beni koltuğa oturtup acıyan ayağımı tutup kendisine çekti. "Parmaklarının üstü soyulmuş," derken bir parmağını üzerinde gezdirdi. "Batikon var değil mi?"

Gözlerimin ikisini açtığım sırada gözlerindeki ciddi bakışı görüp ayağımı çektim. "Acımıyor artık." Farkındalıkla Tarık'a döndüğümde sesim bu sefer üst perdeden çıkmıştı. "Sen nereden çıktın? Benim evimi nereden biliyorsun?"

"Adresini Dilek teyzeden istedim."

"Annem adresimi öylece verdi mi?"

Tek kaşını kaldırıp yüzüme 'ciddi misin' bakışı atınca gözlerimi kapattım. "İroni yapıyorum."

"Neden geldin?" Dedim sinirle yüzüne bakarken. Gözleri dağınık saçlarımda gezinip sonrasında bakışlarını gözlerimde sabitledi.

"Bir yerlere gidelim, konuşalım diye düşündüm." Kulakları kızarırken öksürerek ayağa kalktı. "Mutfak ne tarafta?"

"Hemen arkanda," dedim işaret parmağımla gösterirken. Minicik evde nasıl Amerikan mutfağı görememişti acaba?

"Tamam, kahve yapacağım. Üzerini giyin, bekliyorum."

"Tarık Bey!" Dedim sesim yine yüksek perdeden çıkarken. "Size evimde bu kadar rahat hareket etme hakkını kim verdi?"

"Şekersiz kahve yapıyorum?" Derken arkasını dönüp mutfağa girdi. Şaka gibi adamdı resmen. Gevşek miydi yoksa laubali miydi anlayamıyordum.

"Bakın Tarık Bey ben bir yer- "

"Tamam," dedi hafif sinirli sesiyle. "İki medeni insan gibi konuşamayacağız sanırım. O yüzden sadece beş dakika içerisinde üzerini giyinmezsen seni bu halinle alıp rezervasyonun olduğu restorana götüreceğim. Orada sakince konuşmak zorunda kalabilecek ve anne ve babalarımızı ikna etmek için bir şeyler bulabileceğimizi varsayıyorum?"

Naabot mo na ang dulo ng mga na-publish na parte.

⏰ Huling update: Nov 22, 2023 ⏰

Idagdag ang kuwentong ito sa iyong Library para ma-notify tungkol sa mga bagong parte!

BİR TABAK ET!Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon