Bölüm 4

65 13 5
                                    

Rüyalar, bilinçaltında ki adımlarımızın izleridir ve ben bir patika boyunca hep tek bir izi takip ettim. Annemin.

Zihnim bir düşman gibi gece pusuya yattığında, rüyalarımda annemin büyücü olduğunu görürdüm. Beni katil olarak ateşlerin arasında kutsarken gözlerinde mürekkep gibi yayılan dalga dalga hayal kırıklığının izleri dans ederdi. Neden katildim, bilemiyordum. Bana asla cevap vermezdi. Sadece yanında tuttuğu maskeli üç kadınla etrafımda dönerdi, ateş ise içimde ki ruh hali gibi dengesizdi. Bazen alevleniyor, bazense sönüyordu.

Bazen sadece o ateşte yanmak için yaşadığımı hissederdim. Kırk yaşındayım ve hala iflah olmuyorum.

Binlerce şey yaşadım. Benim gibi, deli kız arkadaşlarım oldu. Aldattım, aldatıldım. Ağlattım, erkek olmama aldırmadan tüm kalıpları yıkarcasına canhıraş ağladım. Sayısını bilmediğim birçok kadınla seviştim. Çok garip insanlar tanıdım. Gerçekten garip. Neyi neden yaptıklarını anlayamadığım insanlar da vardı. Sanki içlerinde komik bir şaka saklıyorlardı ve biraz sonra ben bu değilim, diyeceklermiş gibi gelirdi.

Bir sigara dalı için asker arkadaşını bıçaklayan arkadaşım da vardı, sırf onu terk ettiğim için arabamı yakan kız arkadaşım da... Annem olmadığı için koskoca adam olmama rağmen anne adını ağzına almayan gereğinden fazla nazik insanlar da vardı ama en garibi babamdı.

Ben çocukken geceleri gelir annemle birlikte olur ve ardından bizi görmeden giderdi. Annem de ertesi gün bize babamızın aldığı hediyeleri verirdi. Belki de bu yüzden mahremiyet benim için her şeyden önce geliyordur çünkü her hafta annemle babamın inlemelerini duymamak için yorganımı kendime siper ederdim. O zamanlar bir şey anlamadığım için babamın annemi dövdüğünü zannederdim.

Annem yine babamın gittiği bir sabah bana onun hediyesini vermişti. Açmadan yere atmıştım. Kollarımı bağlayıp arkama yaslandığımda annemin gözlerinde ki öfke bulutları önümde kocaman olmuştu.

"Ruh hastası oğlum, ne yapıyorsun?" dedi. Bu hakareti etmese olmazdı. Çoğu zaman bizi böyle sevdiğini bile söyleyebilirim.

"İstemiyorum işte onun hediyesini! Gelip gelip seni dövüyor!"

Annem afallamıştı. Kaşlarını kaldırdı. "Canım oğlum, ruh hastası oğlum nereden çıktı bu?" Annemin ses tonunda bir cambazın ipte sabit kalma çabası kadar sabır çabası sezdim ama umurumda değildi.

"O her geldiği gece bağırıyorsun."

Annem resmen boynuna kadar kızarmıştı. "Saçmalama," dedi gözlerini kaçırarak.

"Duyuyorum işte!" dedim ayaklarımı sert sert sallayarak.

Annem bana ters ters bakarken bile hala yüzü kızarmış haldeydi. "Geliyor ama beş kardeş," dedi gözlerini benden kaçırarak. Normalde bunu söylerken yüzünde büyük keyif olurdu. Gerçi vurduktan sonra pişman olurdu ama neyse. Annem zıt kutupları barındıran bir kadındı.

"Sor bakalım o beş kardeşe, onların da babaları anneleri döverken anneleri daha sert diye bağırıyor mu?"

İşte tam o anda sandalyeden uçtuğumu fark ettim. Annem ayağa kalktığında rüzgarın gazabına uğrayan bir yapraktan farkı yoktu. Tir tir titriyordu. Sinirlendiği zaman acımasızlıkta bir numaraydı . Sandalyeyi bir anda iter ve yere düşerdim. Bunu her an yapabilirdi, hiç belli olmazdı. Açıkçası bir süre sonra dayak arsızı olmuştum. Rüya her zaman ki gibi ağlamaya başladığında annem bana doğru daha da sert yürüdü. Korkarak soğuk zemine daha da yapıştım. Şu an belime soğuğu vuran o zemin can simidimdi. Gözlerim korkuyla büyürken annem karşımda dev gibi kocaman görünüyordu.

MÜBAHOnde histórias criam vida. Descubra agora