8

224 43 45
                                    

Tik

Tak,

Tik

Tak,

Akrep geçmişi gösterdiğinde

sesler kesildi,

gökyüzü geceye bulandı,

gece ise kana.

Kan bir intihar ipi olup

geleceğin boğazına dolandı.

8.

Gözlerimi hastanede açtığımda yanımda kimse yoktu, tek başımaydım. Doktor tarafından bilgilendirildiğimi hatırlıyorum sadece. Travmaya ve komaya bağlı olarak hafızamın ara ara gidip geleceğini söylemişti. Her şeyi, herkesi her an unutabilme potansiyelim vardı.

Bir tek o geceyi unutmamıştım. Bana düşman olan zihnim, bir tek o geceyi silmek istememişti. İşte tüm insanlar bu yüzden bana aşağılık ve aptal geliyordu. Hiç kimseye güvenilmezdi. Hiç kimseye.

Bazen kendin bile, zihnin bile güvenilmezdi.

Hastaneden taburcu oldukta sonra bir eve geldiğimi hatırlıyordum. Kimin tuttuğunu ya da kiminle oturduğumu bilmiyordum. Zihnim o zaman hem bir çöplük hem de bir sirkti. Sonra ise o evden çıkıp şu an yaşadığım yıkık binaya taşınmıştım. Eski hayatımda nasıl biriydim, nelerden hoşlanırdım, nasıl arkadaşlıklarım vardı ya da derslerim nasıldı, en ufak fikrim dahi yoktu. Bu zamanlardaki hayatımı böyle boş, umursamaz, plansız, insansız ve kafama göre yaşamak kendi seçimimdi. Her an her şeyi yapabilecek olmak beni mükemmel hissettirmişti. Ben de bu yolda devam ediyordum.

Zihnim tekrar o geceye gittiğinde yüzü sisler içindeki insanlardan birinin sisi kalktı ve Yarel'i gördüm. Bana üst kattaki o sözleri sarf edenin ve beni kurtarmaya gelenin o olduğunu hatırladım. Dudaklarımda her zaman yer edinen o alaylı gülümseme soldu, bakışlarım ona kilitlendi. Gözlerinde yılların ağırlığını görebiliyordum.

Elimdeki tabloyu daha çok kavradım. "Yarel..." diye mırıldandım. "Sensin?" Başını sallarken gülümsedi. Konuşmaya devam ettim: "Otobüsteki de gerçekten sen miydin?" Başını tekrar olumlu anlamda salladı. "Lunaparkta peki? Gerçekten orada mıydın?"

"Evet, oradaydım, Amora."

O bir sanrı değildi.

O hem benim kurtarıcımdı hem de beklenmeyen çocuktu.

Hey, aptal Amora,

Birine mi güveneceksin?

Yapacak mısın bu hatayı bir kez daha?

Gözlerimi yere çevirirken başımı iki yana salladım, kendime gelmeliydim. Hiç kimseye güvenemezdim. Yarel'in bana doğru bir adım attığını görünce başımı tekrar kaldırdım. "Aradan geçen şu birkaç yıl seni hiç değiştirmemiş." Gözlerini gözlerimden asla ayırmıyordu. Bana doğru bir adım daha attığında geri çekildim. "Yarel... git." Bu dediğime kızmamış ya da üzülmemiş gibiydi.

"Böyle davranacağını biliyordum. Eğer kafesten çıkardığın bir kuş, dışarıda başka bir kuştan yara alırsa tekrar kafesten çıkmak istemeyecektir."

Aramıza bir sessizlik hakim olduğunda onun yanından gidecek gücü kendimde bulamamam beni öfkelendirdi. Aptal Amora.

"Balede çok gelişmişsin." Yarel tekrar konuştuğu sırada gözlerimiz birbirinden hâlâ ayrılmamıştı. Tek kaşımı kaldırdım. "Takip mi ediyordun beni?" diye sordum sertçe. Hafifçe gülümseyerek "Evet," dedi.

Bakışmamızı sonlandırıp arkamı dönmeden önce, "Yaklaşma bana Yarel, bulaşma. Kendi hayatına dön, kendi hayatıma döneyim," diye konuştum ve bir şey demesini beklemeden hızlı adımlarla elimde tabloyla birlikte evin yolunu tuttum. Yolda dengesizce yürürken önüme gelen her şeye sinirlenip küfür ediyordum. Bazen bir çöp kutusuna bazen sokak lambasına, bazen ise yürüdüğüm yollara. Aklıma o gecenin ve Yarel'in gelmesini engellemeye çalışıyordum. Eve vardığımda ahşap kapıyı iterek açıp tabloyu yere koydum, kendimi de koltuğa attım.

"Bu koltuk niye burada ya bok gibi kokuyor zaten."

"Bu aydınlatmanın ağzına tüküreyim ben, sanki geleceğimi aydınlatıyor, öyle bi zayıflık."

"Ah! Ulan koltuğun yayları kıçıma girdi."

Aptal Amora.

Koltukta yatamayacağımı anlayıp balkona ilerledim ve bacaklarımı aşağı sallandırarak oturdum. Gökyüzünde hiç bulut yoktu ve tüm yıldızlar gözler önündeydi.

"Seni tanıdıkça ben sana arkadaş oldum, sen ise bana yıldızlar kadar güzel bir aşk oldun."

Yarel'in o gece söylediği bir cümle doldu zihnime. Belki o gece onun gitmesine izin vermeseydim her şey çok daha farklı olacaktı. Ama o zamanlar da aptalın tekiymişim. Hem aptal hem de kör.

Yıldızları izleyen düşünceli gözlerimin önünde birden kahverengi bir şişe belirdi. Kafamı kaldırıp baktığımda Yarel'in elinde iki tane birayla yanıma oturduğunu gördüm. Bir tanesini bana uzattığında ona baygın gözlerle bakıyordum. O ise bana özlemle bakıyordu. Kemiklerimin titrediğini hissettim.

"Al hadi." O an hayatıma hiçbir şey olmamış ve her zamanki gibi devam etmeye karar verdim. Umursamadan. Kafama göre.

Ve canım birayı almak istedi.

Aldım.

"Amora..." diye mırıldandığında gökyüzüne bakıyordum. Ona dönmedim. "Hani dedin ya hayatına devam et diye, ben... edemiyorum. Edebilseydim eğer, o lanet olası geceden beri seni izlemeyi kesebilirdim. Yapamadım. Yapamıyorum."

Biramdan büyük bir yudum aldım. "Kendine acı çektiriyorsun Yarel. Seni daha yeni hatırlayabilen bir kızı yıllarca severek vaktini harcamışsın. Hata yapıyorsun." Yarel derin bir soluk verdi.

"Keşke her hatam seni sevmek kadar güzel olsaydı."

Ona döndüm. Bana bakıyordu yine. "Yarel, yapma."

"Amora, yapma." Gülümsedi bir kez daha. Bu seferki çok içten gibiydi. "Ah Amora... Kirpiklerine yıldızlar asılı Amora... Tutup kaldıracağım seni geceye, ve bir daha da hiç indirmeyeceğim."

amora'nın son gecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin