IV

114 16 0
                                    

10.07.2017

Çizdiğim resmin üstünde gezdirip gölgeler oluşturduğum kalemimi sıkılganlıkla elimden bıraktım çünkü ucunun bittiğini fark etmiştim. Hala resim çizerek kafamı dağıtmak istediğimden onu sivreltmeye karar verdiğimde yatağımdan kalkıp odanın her yerinde kalemtıraş aramaya başlamıştım. En sonunda eski bir kalemliğin içinde buldum. Kalemimi sivreltirkense yine aklımdan çıkmamaya ant içmiş o kişiyi düşünüyordum.

Bu kişinin ismi: Uras Barkın'dı.

Neden bu kadar aklımdaydı ve neden sürekli zihnimi işgal ediyordu sürekli sorguluyordum ama onu gitar çalarken gördüğümden beri bana oldukça ilham verdiği apaçık ortadaydı. Ne de olsa çizdiğim resimlerimde bile ondan izler vardı artık. Uras, aklımı işgal ettiği gibi sanatımı da işgal ediyordu anlaşılan. Bu durum her zamanki gibi biraz rahatsız ediciydi.

Açıkça söylemek gerekirse asıl rahatsız hissettiğim konu Uras'a karşı arkadaşlıktan farklı hislerimin içimde yeşermiş olmasıydı. Bunu artık mecburen kabulleniyor, sürekli aklımda olmasını da bununla bağlantılı buluyordum. Onunla arkadaşça bir birliktelik korkutucu değildi fakat bu hoşlanma boyutunda düşünüldüğünde fazlasıyla geriyordu beni. Çünkü o bahsettiğim türden ilişki yaşayabilecek biri gibi durmuyordu. Benim romantik anlamda baktığım her şey onun için karşı cinsle yaptığı herhangi bir eylemmiş gibi sıradan ve duygusuzcaydı, bunu çok net hissetmiştim. Gözümün önünde onu öpmek isteyen herhangi birini -ki kızdan hiç hoşlanmadığı ortadaydı- tereddütsüzce öpmüştü. Böyle bir erkeğe romantik duygular beslemek gerçekten çok büyük bir ahmaklık olurdu. Bunu kendime kesinlikle yapmamalıydım. Yine de mantıklı düşüncelerimin doğrultusunda henüz zihnime söz geçirebilmiş değildim tabii.

Telefonuma gelen mesaj sesiyle düşüncelerimden ve resmimden dikkatimi çekip telefonumu elime aldım.

Eren Gürsoy
Günaydın güzellik! Bugün bir planın yoksa hep beraber beach yapalım diyoruz. Gelmek ister misin?

Eren'in ilgi çekici teklifine karşılık yüzümde bir gülümseme olmuşmuştu. Onlarla çok eğleniyordum. Bahsettiğim bu eğlenceli zamanların çoğu da onlarla mesajlaşarak gerçekleşiyordu. Ne de olsa işleri yoğundu ve her gün görüşemiyordum onlarla. Biz de geceleri birbirimize komik videolar atıyor, bazen Eren, Çağatay'ın rezil olabileceği anları videoluyor; bazen de Çağatay öc almak için Eren'in horlamasını ya da duşta şarkı söylerkenki kalın, detone sesini ses kaydı alıp atıyordu. Sonra öyle bir kavgaya tutuluyorlardı ki, hiç duymadığım küfürleri  bir hafta içinde  bol bol duymuştum. Gülmekten karnıma ağrılar sokuyorlardı.

Bizim düzenli mesajlaşamaya başlamamızsa şöyle gerçekleşmişti: Sahneye çıktıkları günün ertesi günü telefonuma bir bildirim düştü ve Eren'in beni bir WhatsApp grubuna eklediğini görmüştüm. Grupta ben, Çağatay, Uras ve o vardık. Eren'in beni böylesine aralarına almak istemesi ve bunu samimiyetle yapması çok tatlıydı. İşin garibiyse bunu ilk tanıştığımız andan bu yana sürekli yapıyor olmasıydı. Bazen insanların birbirlerini tanımadan sadece görerek bile enerjilerinin tuttuğunu birçok yerde duymuştum. Belki de bu durum da o bahsedilene örnekti. Kesinlikle emin olduğum tek bir şey vardı o da gerçekten Çağatay ile Eren aşırı komiklerdi. Bir hafta boyunca anlattığım şekilde sürekli onlarla konuşmuştum ve geceleri gülme seslerimden annemleri rahatsız ettiğim dahi olmuştu. Uras pek yazmıyordu ama mesajları okuyordu. Beni de sahne sonrası sadece bir kere aramıştı. Konuşmamız on ya da on beş dakika sürmüştü. Abisi gelince de direkt kapattı. Ben nedensizce o bana yazıp aramadıkça ona ulaşmaya çalışmıyordum. Rahatsızlık verecek gibi hissediyordum sanırım. Ne de olsa Uras'ı kendime karakter olarak yakın bulsam da iletişim kurmak açısından Eren ile Çağatay durumu daha rahat hale getiriyorlardı. Onlarla saçma sapan bir şey üzerinden uzun bir muhabbet kurabiliyorduk. Uras ise böyle bir şeye vakit ayırmayacağından onunla konuşmalarımız az ama her seferinde etkileyici ilerliyordu çünkü cümleleri fikirlerimi genişletip geliştiriyordu ve bunu seviyordum.

MelankoliWhere stories live. Discover now