1.BÖLÜM

252 32 21
                                    

* Bölüm şarkısı: Vendredi sur Mer-La Femme a la Peau Bleue.

Karakter.

Hoşlanıp hoşlanmadıkları her şeyi bir küp kapsül haline getirip bir kalıba sokarlar etrafa bir perdenin arkasından bakanlar. O kapsüllerin oluşturduğu kalıba ise karakter derler. Ve eğer sen o kalıbın dışında ki bir davranışı benimsersen bu senin çizgiyi aştığını gösterir. İstediğin kadar diren en iyi ihtimalle karaktersiz olmasan bile çizgiyi aşmış olursun, sınırları yıkan, yakan adam olursun. Endişelenme, her insan sana sesleneceği başka bir isim bulur. İnsanlar bunu sever. Her zaman.

Bir ara bunları gerçekten umursardım. Gerçekten. Yıllar önce. Büyümeden çok önce.

Uğursuzluğun başladığı geceye dönmek istiyorum ya da uğursuzluk zaten başlamıştı da bir gölge gibi saklanıyordu ve o gece adım adım aydınlığa sığındı. Arasında çok da fark var sayılmaz.

Gölgeler, aydınlıkta belirirdi. Benim gibilerdi bazen. Aydınlıkta oynaşmayı severler. Gölgeler. Aynanın karşısında kravatımı bağlarken kendi kendime sırıttım. Birçok erkek bunu yalnız yapmak istemez ama kravatımı benden başka biri asla bağlayamaz. Beni benden başkası soyamaz. Beni benden başkası böylesine tatmin edemez. Beni benden başkası uyutamaz.

Gri gözlerimi aynadan bir hışımla kaçırıp yatağın üzerine serilmiş ütülü ceketime baktım. Evet, benim takım elbiselerimi de benden başkası ütüleyemez. Ceketime kollarımı geçirdiğim gibi omuzlarımı kaldırıp indirdim yerleşmesi için. Aynaya bakarken yakalarını çekiştirdim. Size bunları neden anlattığımı sorgulayabilirsiniz ama o zamanlar 23 yaşındaydım ve şimdi kırk yaşındayım. İzin verin gençliğimi sizinle yaşayayım madam ya da hangi cinsiyete mensupsan veya bedenin hangisini arzuluyorsa. İlgilenmiyorum açıkçası. Sakin ol ve arkana yaslan.

İnsan yaş aldıkça anılarda gelen yaşın kuyruğuna takılır, aynı intihar etmek için ayak bileğine tuğla bağlanmış, omuzları çökmüş, saçı sakalı dağılmış, kıvırcık saçlarının keli çıkmış, limanda darmadağın duran bir adam gibi. Her bir yaş, her anıyı yaşanmış bir anının ölü bedenin iskeleti gibi üzerine atarken aslında yaşlanmanın bedenle değil de ruhla olduğunu anlarsın. Beden çökmez, ruh çöker. Her anı ile iki büklüm olur, kamburun çıkar. Göz kenarlarında oluşan çizgiler de ne demek? Ben o çizgilerin içinde bir kadının ayak izlerini gezdirdim, gölgesini içime gömdüm.

Yavaşça kapı kulpunu indirdim ve açtım. O sırada karşı odanın da kapısının açıldığını fark ettim ama bu benimkinden daha da yavaştı. Gülümsemeden edemedim, bunun ne kadar ruhsuz göründüğünü bilsem de. Rüya her zaman benden daha yavaş olurdu. Yaşamakta da, anlamakta da, gülmekte de, ağlamakta da...

Yine üzerinde beyaz geceliği vardı. Asla çıkmazı bu üzerinden. Derisi gibi sarılmıştı ona. En son ne zaman normal bir şeyler giydiğini hatırlamıyordum. Açıkçası ikimizin de yaşadığı acı görünürde aynıydı ama ben içime gömerken Rüya çığlık çığlığa yaşıyordu. Karşılıklı öylece dikilirken ikimizin de aşırı olduğuna karar verdim. Normal insan ikimizin arası olurdu. Acının başlarında Rüya gibi sonlarına doğru tıpkı ben gibi...

Aynı gri gözler birbirimizin gözlerinden ayrılmazken, "sana bu geceliğin başka rengini alalım," dedim ifadesiz bir sesle.

Rüya yine o kendini beğenmiş tavrı ile kollarını bağlayarak kapı pervazına yaslandı. Büyük göğüsleri yukarıdan taşmıştı ve yanları da çıkmıştı. Kaşlarım çatıldı, çok kilo almıştı gerçekten ama eminim ki Rüya bunu da umursamazdı.

"İstemez," dedi kesin bir tonda. "Okula mı?" diye hesap sordu hemen ardından.

"Evet," dedim ve açıkta kalan kapıyı kapadım. Yavaş adımlarla merdivenlere ilerlerken arkamdan seslendiğini duydum. Başını hafifçe öne eğdiğine emindim.

MÜBAHWhere stories live. Discover now