tredecim

1.1K 174 243
                                    

[story]

"hala ayılmadı mı?"

"bay lee'nin durumu daha ağır, bayan. kafasına çok sert vurmuşsunuz. eğer ölürse-"

"inanın bana memur bey, ölmeyecek. bunun eğitimini aldım ben. kadınların sesi vakfının kurucularından biriyim. oraya gittiğimde bu hanımefendi tecavüze uğruyordu, ben de gerekeni yaptım."

"iyi de, adamın kafasına iki tane darbe var. karnına bir tekme atılmış. sağ avucunda dev bir yara var."

"dediğim gibi. adam bayılmamıştı ve bize saldırmaya devam ediyordu."

"hım. anlıyorum-"

"isterseniz bu hanımefendinin de ifadesini alabilirsiniz. inkar etmeyecektir. onun haricinde vakfımızdan bir avukat da göndereceğiz."

"bu kadarına gerek yok hanımefendi. sadece basit bir itişme-"

"pardon?!"

"uh, oh- yani- eğer cinsel taciz kanıtına rastlamazsak önemli bir suç da yok demektir."

"ne?!"

yerim boğuk boğuk çıkan seslerin kaynağını aramak için gözlerini açtı.

"bana bakın beyefendi, sizin için önemli bir suç olmayabilir fakat bu şiddettir!"

yerim şöyle bir içinde bulunduğu ortamı süzdü. bir hastane odasındaydı. kolunda serum vardı ve sağ tarafında da sooyoung'u görüyordu. buraya ambulansla geldiğini hayal meyal hatırlıyor gibiydi. ama hiçbir şey net değildi.

"hanımefendi, en çok hasar bay lee de olduğundan dolayı size dava açabilir ve kolaylıkla kazana-"

"ben o şiddetten bahsetmiyorum. psikolojik şiddet, sözlü ve fiziksel olmak üzere cinsel taciz, tehdit, hakaret-"

"ah, uyandı. merhaba bayan kim, ifadenizi alabilir miyim?"

yerim yavaşça yüzünü polis memurundan tarafa çevirdi ve uyuşuk bir şekilde kafasını bir aşağı bir yukarı salladı. genç memur park sooyoung'a çıkması için delici bakışlarını gönderdi, sooyoung da homurdanıp dışarı çıktı.

adam yerim'e doğru yaklaştı.

"bana olayı anlatın lütfen."

yerim de anlatmaya başladı, tüm tacizlerinin ne zaman başladığını, onu nasıl korkuttuğunu, tehdit ettiğini, her şeyi ama her şeyi anlattı. sanki aylarca susturulmanın acısını çıkarıyormuşcasına hiç susmadan tüm dürüstlüğüyle konuştu. ah, bir de sooyoung'un anlattığı şeylere uygun olması için birtakım olayları da değiştirerek aktardı.

"pekala bayan kim. şikayetçi misiniz? bakın, şikayetçi olmamanızı tavsiye ederim çünkü bu gibi olaylarda her ne kadar siz haklı olsanız da en çok hasar alan taraf o. sizi suçlayabilir, işin içine bayan park'ı da sokabilir. ayrıca itiraf edin, sizin de suçunuz var. iki çocuk babası olan bay lee'yi baştan çıkarmak için yapmadığınız şey kalmamış. bay lee beni buraya anlaşmaya varmak için özel olarak gönderdi ve haksız çıkacağınız-"

yeri cevap vermek için ağzını açtı, tam o anda içeri sooyoung girdi. çok sinirli görünüyordu ve yüzü kıpkırmızıydı.

"tabii ki de şikayetçi! şaka mı bu?! bana bakın! ne demek kurbanı suçlu olduğuna ikna etmek? siz ne yaşıyorsunuz ya?! sizi şikayet edeceğim! taraf tutuyorsunuz ve bu da kurallara aykırı! siz-"

"joy, konuşmama izin ver lütfen."

sooyoung, köyde çağırıldığı ismi duyunca duraksadı, gözleri kocaman açıldı. yerim'in kendisini hatırlamadığına emindi oysa. köyde tüm bu olaylar yaşanırken yerim çok küçük sayılırdı. üstüne üstlük madem kendisini hatırlıyordu, neden ona söylememişti ki? sooyoung'tan çekiniyor muydu yoksa?

"unnie, çıkabilirsin dedim. gerisini ben hallederim."

"yerim-"

sooyoung'un yüzündeki sinir şaşkınlığa dönüştü. yerim'i ilk defa bu kadar kararlı ve özgüvenli görüyordu. gerçi daha azını beklemesi onun hatasıydı. yeri gururlu bir kadındı. joy büyütmüştü onu ne de olsa.

"unnie, çık."

yeri, sooyoung'un kapıdan çıkışını izledi, sonra da polis memuruna dönerek sert bakışlar attı. bay lee korkuyor olmalıydı. eğer korkmasaydı kendisiyle anlaşması için birisini de göndermezdi. yanında çalıştığı altı ay boyunca onun kişiliğini çözmeyi başarabilmişti.

polis memuru homurdandı:

"çirkef karı"

yeri gözlerini sinirle kapattı.

"şikayetçiyim."

polis memuru kaşlarını çattı. az önceki homurdanışını ve yüzündeki sinir bozucu ifadeyi silerek kendince anlayışlı ve sabır dileyen bir yüz ifadesi takındı.

"bakın hanımefendi, bay lee-"

"oradan bakınca ikna olacak basit bir kıza mı benziyorum ben? her ne kadar haklarımın sonradan farkına varmış olsam da farkındayım. o az önce kovduğunuz 'çirkef karı' benim hayata gözlerimi açmamı sağladı ve beni büyüttü. vereceğim ifadeyle her şeyi değiştirebilirim."

polis memuru bu sefer alayla konuşuyordu, yeri gibi bir kadının bu gereksiz özgüveninin nereden geldiğini anlamıyordu.

"bakın bayan kim. elinizde somut kanıt olmadığı için hiçbir halt yapamazsınız. bu yüzden şikayetinizi geri çekin."

"hayır, şikayetçiyim. ifadem bu kadar. çıkabilirsiniz."

polis memuru sinirliydi.

"buna çok pişman olacaksınız bayan kim."

sonrasında ise yeri'yi odada bırakıp çekip gitti.

kendini ağlamamak için ve sert bir imaj çizmek için zor tutan yeri, polis memuru gittikten sonra hüngür hüngür ağlamaya başladı.

nefret, nefret, nefret ediyordu! kendisine zorla bir şey yaptırılmasından nefret ediyordu. içinde bulunduğu bu durumdan, sooyoung'a zarar gelme olasılığından, onu öptüğünde karşılık verip joy'u ümitlendirmesinden nefret ediyordu. o polis memurundan da, bay lee'den de, babasından da, annesinden de, zorbalarından da, herkesten ama herkesten nefret ediyordu.

içeri bir hışımla sooyoung girdi ve direkt olarak ağlayan yerim'e koştu. topuklularının yerle buluştuğunda çıkardığı ses, küpelerinin ve bileziklerinin şıngırtısı, bacaklarının eteğindeki kumaşa sürtme sesi, her şey ama her şey kusursuzdu. sooyoung ellerini yüzüne kapatmış yerim'in kollarından tuttu ve kollarını beline doladı. yerim'in kolları da sooyoung'un boynundaki yerini alırken nefes almadan ağlamaya devam ediyordu.

"merak etme yeri. bunu beraber yeneceğiz. o cezasını çekecek, güven bana."

kim yerim, sooyoung'un parfüm ile karışık kokusunu içine çekti ve yüzünü onun boynuna gömerek ağlamaya devam etti.

❝test book❞ ↬joy&yeriWhere stories live. Discover now