-22-

3.2K 214 33
                                    

Merhaba! Geri döndüm. Kendimi öyle böyle iyi hissediyorum. Aslında hoşunuza gidebilecek bir bölümleyim ama tabi biraz nasıl yazdığımı falan unutmuşum. Zaten bundan sonra üzgün bölümler okuyacağınızı düşünmüyorum. Yorumlar ve oylar için teşekkür ederim. Şans sizle birlikte olsun!


Bir kez daha yarattığımızı şaheseri görmek için turuncu renkli kapıyı araladım. Kapıyı açmadan önce bu renge bakıp güldüm. Colin’e oda yaparken Harry bu renkte kapısı olmasını gerektiğini söyleyip durmuştu. Bu fikre iğrenerek baksam bile –Colin’de baktı- Colin ve ben kabul etmek zorunda kaldık çünkü onun o çocuksu halini kırmak haksızlık olurdu. Ona Colin’e oda yapacağımı söyleyip çağırdığım da öyle bir hevesle kabul etmişti ki. Konsere hazırlık programını iptal etmiş olması biraz bende endişe yaratsa da hoşuma gitmişti.

Onun sadece altı ay sonra burada yaşayacağı fikri hala bende bir mutluluk yaratıyordu. Niye mi altı ay sonra? Çünkü pazartesi olan konseri için sabah erkenden gidecek ve pazartesinden itibaren ülkelere konser vermek için uçacak. Ne yazıktır ki şuan aptallık yaptığımı anlıyorum. Eninde sonunda tekrar beraber olacağımızı biliyordum. Peki neden bu uzaklığı ikimize de yaşatmıştım? Onu severken uzak olmanın ne kadar acı bişey olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum çünkü o her gün yanımda ve yanımda olmadığı zamanlarda telefonda. Turneye çıkacağı için isteksiz davranmak istemiyorum ama onun tekrar gideceği fikri canımı sıkıyor ve beni mutsuz bir hale getiriyor. Tek istediğim Harry, Colin ve benden oluşan bir aile aslında. Zor olduğunu biliyorum. Harry sürekli çalışıyor ve biz anca altı ay sonra kendimize geleceğiz.

Masmavi olan duvarlar beni karşıladığında gülümsedim. Colin mavi rengini sevdiğini söylemişti ve biz onun için mavi boya almıştık. Aslında Harry pembe renginde baya ısrarcıydı ama onu son anda engelledim. Colin bu odayı sevmişti. Ona istediği oda takımını, istediği perdeyi almıştık. Tabi onun için giysi alışverişi yapmıştık ve inanması zor ama ona bir elbise bile aldırmıştım. Ne kadar giymeyeceğini söylese bile Harry için düzenlediğim veda yemeğinde giyeceğini biliyordum.

Arkamda bir sıcaklık hissettiğim de onun tam arkamda durup beni izlediğini biliyordum. Bu evde onu özlemiştim. İki kol belimi bulup beni sardığın da sırıtıp sırtımı göğsüne yasladım.

“Muhteşem oldu.” Diye mırıldandım.
“Senin sayende.”
“Kendine haksızlık etme sende yardım ettin.”

Boynuma öpücük bıraktı. Onun dudaklarının verdiği sıcaklığı özlediğimi fark ettim. Kollarının arasında dönüp kollarımı boynuna doladım. Bana baygın bakışlarla bakıp sırıtması hoşuma gidiyordu. Hep gitmişti.

“Sana yorgunluk kahvesi yapmamı ister misin?”

Başını sallayarak beni onayladı ve dudakları dudaklarımı buldu. Beni nefessiz kalana kadar öptü.

“Öhö!Öhö!” arkadan gelen numaracı sese karşı ayrıldık. Dudaklarımda ıslaklığı sildikten sonra Harry’nin arkasına baktım.

Colin kollarını bağlamış, bilmiş bir tavırla tam karşımda duruyordu. Ona güldüm. O ise beni yerin dibine sokmaktan çekinmedi. “Dudakların kızarmış. Bundan nasıl zevk alıyorsunuz anlamıyorum.”

Harry gülmemek için kendini kasarken şok olmuş bir ifade ile ona bakıyordum. Bu küçük bücür fazla şey biliyordu ve bazen tam bir baş belası olabiliyordu. Kendime gelebilmek için kaşlarımı çattım. Bu dediğinin yanlış olduğunu bilmeliydi ama orta da bir yanlış bile yoktu. O sadece çocuktu.

Güldüm ve onu biraz daha şımarttım. “Büyüyünce anlayacaksın.”
Colin öğürür gibi yaparken Harry’nin bana olan kötü bakışlarını gördüm. “Hayır yapmayacak.”
Colin şaşırır bir hal alırken tekrar güldüm. Biz gerçekten aile olmuş gibi gözüküyoruz. Onun kollarından ayrılıp “Hadi biz kahveyi Colin’de sütü hak ettik.”
“Süt mü? Ögg.”
“Colin!” diye uyardım onu. Harry Colin’e güldüğü için benden bir uyarı vuruşu aldı.
Mutfağa adımlamadan önce Colin’in elini tuttum. “Colin o süt içilecek.”
“Sende benle birlikte içersen içerim.”
“… Belki bu seferlik meyve suyu içebilirsin.”


***


Harry koltukta kendini yanıma bıraktığında saat 11’di. Geceleri televizyondan düzgün bir film olmadığından dolayı zap yapmakla meşguldüm. Harry burada olduğunda Colin’i o yatırıyordu çünkü o benden daha sevecendi. Bugün çok yorgun olmasına rağmen-ki tüm odayı, kapıyı o boyadı- Colin’i yatırmak istemişti. Aslında onun yüzünü incelediğinizde artık karşınızda 20 yaşındaki hali olmadığını görebiliyorsunuz. Başını omzuma koyduğunda elini tuttum. Böyle olmayı seviyordum. Onun yanında olmayı onla ten teması yapmayı seviyordum.

“Uyumak istersen uyuyabiliriz.” Dedi burnu boynumda sürtünüyordu. Sessizce güldüm.
“Aslında senle böyle oturmayı sevdim.”
“Zaten çok yorgunum.”
“Ağrı kesici istemediğine emin misin? Daha rahat uyursun.”

Başını iki yana salladı ve o kıvırcık başını bu sefer dizime getirip koydu. Uzun bacakları koltuktan dışarı çıkarken ne kadar leziz gözüktüğünü düşünüyordum. Sonra söyledikleri ile gerçek dünyaya döndüm.

“Doktorumun verdiği ilaçlar bir nevi ağrı kesici zaten.”
Duyduklarımla şok olmuş ifademi kaldırmaya çalıştım. “İlaçlarını kullanıyor musun?”
“Artık bir çocuğa sahibiz bunun zamanı gelmişti.”

Onun bu düşünceli hali beni ağlatabile bilirdi. Tanrım? Gergedanlar aşkına! Onun bunu düşünebileceği nerden aklıma gelebilirdi ki. O tam bu haliyle mükemmeldi.

“Harry seni seviyorum.”
“Ben daha çok.” Diye sataştı karşılık vermek yerine. Güldüm. “İyi peki sen daha çok.”
Başını dizimden kaldırıp yüzüme baktığında masumca sırıttım. “Sadece şaka yapıyorum. “ Gözlerini devirip başını tekrar dizime koydu. Bende bu durumdan istifade saçlarına parmaklarımı daldırdım ve kıvırcıklarının dağılmasını izledim.
“Sence Colin mutlu olmuş mudur?”
Yavaşça güldüm. Onu mutlu etmek istiyordu. Benim gibi.
“Bence o sana aşık oldu.”
“Öyle mi dersin?”
“Ama sen benimsin.” Dedim numaracı bir sesle.
“Aslında ikinizin de olabilirim. İkinizde fena sayılmazsınız.”

Kafasına bir tane vurdum. Bunu hak etmişti. Sessizce güldü. Yorgun olduğunu yüzünden anlayabilirdiniz. Gözaltları çökmüştü. Onun uykuya ihtiyacı olduğunu biliyordum ama gidip uyumasını söyleyemeyecek kadar bencildim. Bende çok yorulmuştum ama onu yanımda istiyordum. Beraber burada birbirimize tatlı tatlı laf atışmaları yapmak istiyordum. Ona hissettiklerimi söylemek istiyordum. Hala kötü şeyler hissetsem bile.

“Nora nerede?” diye sordu. Bilmiyordum ve bugün oda yapma telaşından unutmuştum. Ona da bize katılmasını söylemiştim ama işlerinin olduğun söyleyip durmuştu ve gitmişti. Şimdi yoktu. Bunca saat nerede olduğunu bile bilmiyordum.
“Bence ara.” Dedi Harry cevap verip vermediğimi önemsemeden.

Başını yavaşça koltuğa bırakıp telefonu almak için kalktım. Numarayı tuşladığımda birkaç kez çaldı ama açan olmadı sonra meşgule düştü. Bir kez daha aradım ama meşgule düştü. Sakin olmaya çalışıp salona geri döndüğümde Harry uyuyakalmıştı. Yanına kıvrılıp uyumak aklımdan geçse de Nora’yı bulmam gerektiğini biliyordum. Yavaşça onu dürttüm ve büzüşmüş dudaklarını öptüm.

“Sevgilim hadi yatağa geç bende geleceğim.”

Gözlerini zorlukla aralayıp ayağı kalktı ve sarsak adımlarla odaya doğru yürüdü.


Üstüme hırkamı alıp hava almak için kapının önüne çıktım. Nora geldiğinde saat 1’e geliyordu. Biraz sarhoş, biraz üzgün ve biraz yorgun gözüküyordu. Kapıda beni gördüğünde kim olduğumu ilk idrak edememiş gözüküyordu ama sonra bana sarılmayı tercih etti. Ona karşılık verdim çünkü şu sıralar üzgündü ve desteğe ihtiyacı vardı. Biraz içki kokuyordu. Alkollü içecekleri her zaman sevmişimdir ama kokusundan da bir o kadar nefret etmişimdir. Özellikle bir kadının üstüne hiç yakışmıyor bu konu.

“Neredeydin?”
“Unutabileceğim bir yerde.”
“Barda yani?”
Sessizce güldü. Beni onayladığını biliyordum. Bizim gençlik dönemlerimiz barda geçmiş olabilirdi ama şimdi o barlara pekte yakışmıyorduk.

Onun koluna girdim. “Hadi biraz uyu, odanı hazırladım.”
Evin kapısını açtım. Biraz üşümüştüm. “Ella biraz konuşalım.” Dedi saat gecenin 1’iydi ve canım çıkmıştı ama kabul ettim. Koltukta yanına oturdum. Ne konuşacağımızı bilmiyordum.
“Ben gideceğim.” Dedi yavaşça.
Bunu bir yanım beklese de sessiz kaldım. Bizle bu evde yaşamak istemeyecekti.
“Yeni bir ev mi tutacaksın?”
“Aslında yeni bir ülke edineceğim.”
“Ne?” İşte bunu beklemiyordum. Farklı ülkeye gideceğini düşünememiştim. Düşünmezdim de buna izin vermezdim. Tanrı aşkına? Ne farklı ülkesi?
“Beynin tam yerinde değil galiba.”
“Ella burada her şey acıyı temsil ederken burada yaşayamam.”
“Beni bırakamazsın!” dedim sesimi yükseltmem hataydı. Ayağı kalktım.
“Bencil bir sürtük olmaktan vazgeç.” Derin bir nefes aldı. “Düzenlediğin veda yemeğinden sonra gidiyorum. Yani Harry ve Nora veda yemeği de ve o ikiz dingilleri benim için çağır.”

Salondan sessizce çıktı. Gitmek istiyorsa giderdi. Gidene kal diyemeyeceğimi biliyordum ama üzülmüştüm. Tüm gece uyku tutmadı ve tüm geceyi koltukta düşünerek geçirdim.


***

Hava her zamankinde daha soğuktu ve bugün pazardı. Colin Harry’le dışarı çıkamadan önce sıkı giydirmiştim. Şükürler olsun ki içimde annelik içgüdüleri birazda olsa var. Isınmak için şarap içip yemek hazırlıyordum. Neredeyse yemekte 20 kişiydik. Aslında Harry bir yemek şirketi konusunda çok ısrar etti ama kabul etmedim çünkü bunu onun için yapmak istiyordum. Ayrıca Nora’da gidiyordu ve Colin ailenin yeni üyesiydi. İnsanları tanımalıydı.

Kapı çaldığında çoktan lazanya hazırdı. Kapıyı açtığımda hırkasına sarınmış bir Nora beklemiyordum.

“Selam.” Dedi basitçe.
“Mutfaktayım.” Diyip mutfağa yürüdüm. Eskisine nazaran daha iyi bir hale gelmişti. Acısını yavaşça kapatıyordu. Eninde sonunda geçeceğini biliyordum ama Kinney’in hala aramaması fenaydı ve bu geceki yemeğe davetliydi. Bana kalsa çağırmazdım ama Harry çağırmam gerektiğini söyleyip durmuştu. Sanırım duygularını karıştırmayan bir o vardı.

“Sana yardım edebilirim.”
“Ya da sadece şarap içebilirsin.”
Sessizce güldü. Beklemediğim bişey yapıp bana sarıldı.
“Küçük kardeşimi özleyeceğim.”
“O zaman gitmemelisin.”
Gülüp geri çekildiğinde ona dudak büktüm. Ağlamak istemiyordum. En azından bugün…
“Lazanya he? Nefis gözüküyor.”
Parmağını yemeğe sokmadan önce eline bir tane yapıştırdım. Kapı tekrar çaldığında Nora bakmak için gitti. Nora ve Colin’in sesleri birbirine karışırken sessizce güldüm. Yine birbirlerine sataşmakla meşgullerdi.

“Oh!”
Arkamı dönmemle Harry’i görmem bir oldu. Yorulmuş gözüküyordu. Elindeki meyveleri bırakıp aldığı pastayı kenara koydu. Yanıma gelip merhaba öpücüğü verdi.
“Çoktan başlamışsın hani beni bekleyecektin.”
Omuz silktim. Onun için verdiğim yemekte yeterince yardım ediyordu zaten. “Lazanya hazır.”
Sırıttı.”Senin kadar olmasa da oda enfes gözüküyor.”Kıkırdadım.
“Duş almalıyım.”
Gözlerindeki parlama beni ürküttü. Tanrım? Hiç değişmeyecekti. Her zaman o edepsiz düşünceler için zihni açık ve dinçti.
“Belki-“
“Olmaz, Nora ve Colin birbirlerine öldürmemesi için birine ihtiyacımız var.”
Sıkıntıyla ofladı. Ona sessizce güldüm. “Neyse ki gecede buradayım.” Diye mırıldandığını duydum. Aslında gece hiç fena da olmazdı.

Kısa olduğunu biliyorum ama zaten şuana kadar pek uzun yazmadım. Tatil bitmeden final gelecek. Her gün bölüm paylaşmaya çalışacağım.

Çıldırtan Aşk 2-(Harry Styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin