2 - merkür retrosu

865 99 275
                                    

"Bakın size yemin ederim zor duruyorum ağlamamak için." Elini sarkastik şekilde hızlıca titreten Jungkook'a göz devirdim. "Abi tutsaydın not. Ben olsam ben de vermezdim." Namjoon dediğime baş salladığında Jungkook avcunu sert bir şak sesi çıkartacak şekilde alnına vurmuştu. "BEN TUTUYORDUM ZATEN! ÇÖPE ATTILAR DİYORUM GÖZLERİMİN ÖNÜNDE ÇÖPLERİ ÖĞÜTEN O ŞEYE ATTILAR!"

"Senin kıçı kırık hukuk notlarını kim niye çöpe atsın ya?" Jungkook lazer ışıklı bakışlarını Namjoon'a yöneltip derin bir nefes aldı. "Kız manyak diyorum manyak. Manyak. Dışarı çıkma teklifini kabul etmedim diye yaptı." Sırtımı koltuğa yasladım. "E çıksaydın." Ağlar gibi bir ifade takınıp zırlamaya hazırmış gibi sesler çıkardı. Biz ise Namjoon ile gülmekle meşguldük. "Harbi çıksaydın."

"Abi çirkindi kız. Hani bi' güzel kız var bi' de gideri olan. Kız ikisi de değil. Hayır korktum yani ben ödüyorum deyip bana içirir içirir gecenin sonunda el değmemiş bedenimden faydalanmak ister ben de lak diye çirkinsin derim diye. Korkmaz mısınız siz yani?" Gülerken elimi havada salladım. "Aynen kardeşim kesin korkardım." Ağzında bir siktirin geveleyip koridorda ciddi bir çığlık atarak odasına yöneldi ve yeni yetme ergenler gibi kapı çarptı.

"Bu çocuk büyümeyecek mi?" Ellerimi iki yanıma açıp inan bilmiyorum bakışlarımı Namjoon'a attım. Birkaç dakika boş boş alık kutusuna baktık. Anneannem teknolojik gelişmelerin hepsine, özellikle de dikdörtgen biçiminde olanlarına, alık kutusu derdi. Gerçekten de alık alık bakıyorduk. Tam o anda tıpkı isa mesih'in doğuşu gibi mucizevi bir şey gerçekleşti. Jungkook odasından çıkıp bir yandan ceket giymeye çalışıyor, bir yandan telefondakini onaylayıp bir yandan da beni akşama beklemeyin cümlesini mimikleri ile anlatmaya çalışıyordu. Daha çok konuşmaya çalışan bir primata benziyordu ama biz onu anlıyorduk. Kapıyı ardından çekip çıktığında aldırış etmeden gözlerimi yeniden alık kutusuna çevirecektim ki daha da mucizevi bir şey yaşandı, sanki bir çağ kapanıyordu ve dünyadaki açlığa susuzluğa çare bulunmuştu, fakirlik yoktu, kanser tedavisi her yerdeydi ve çok ucuzdu.

Telefonuma mesaj gelmişti.

Bizzat bana. Namjoon'dan değil, Jungkook'tan hiç değil. Telefon operatöründen hiç mi hiç değil. Kanlı ve canlı bir insan tarafından hür iradesi ile bizzat bana gönderilmiş bir mesaj, tamı tamına beş kelimeden oluşan harikulade bir cümle. Muhteşem. Mükemmel.

jimin

merkür retrosu başlıyor, dikkat et;)

"Aman yarabbi."

Elimi göğsüme koyup koltuk üzerinde dizlerim üstünde yükselmem ile Namjoon'un gözlerini alık kutusundan çekecek kadar heyecanlıydım. "Noldu?" Elimin tersini alnıma koyup bayılır gibi kendimi koltuğa bıraktım. "Bir insan evladı gerçek bir insan evladı yani kanlı canlı olan bir insan evladı kendi hür iradesi ile bana mesaj attı ve evet Jungkook olmadığına eminim. Yiğidim seni tanımak istiyorum."

Kendi kendime telefona bakıp sarf ettiğim cümlelere Namjoon kılını bile kıpırdatmadan aşağılayıcı kelime topluluğu ile karşılık vermişti. "En son ne zaman seks yaptın sen?" Beynimde koca bir boşluk oluştu. "Sevgilime sorayım." Sağ elimi havaya kaldırıp avuç içime bakarak konuştum. "Hadi ya, oldu mu o kadar? En son sabah vakti diyor." Namjoon yüzünü buruşturup ağzının içinde bir iğrenç herif geveledikten sonra koltuktan kalktı. "Sen bitmişsin, sen zavallı bir adamsın. Ben odamdayım."

Adım sesleri uzaklaşınca sırıtmam yüzümde büyüdükçe büyüdü. Parmağım malum numarayı arayacak olan tuşa ilerleyip korkusuzca kaydırdı.

"Al-"

"Akşam boş musun zirzop?"

|||

sen beni öpersen belki de ben fransız olurum ℘ yoonminWhere stories live. Discover now