7 - keyfimiz kaçacak diye bari şimdiden üzülmeyelim

357 51 9
                                    

Mutfağın tam ortasına çöken koca bir sessizlik vardı. Kimse konuşmuyordu ama herkesin içinden de aklından da geçirdiği aynıydı, biliyordum. Televizyonun boğuk boğuk gelen sesi hangi koşullarda, hangi izinlerle kimlerin dışarı çıkabileceği ile ilgili bilgileri verirken gözümü daldığım plastik masa örtüsünden çektim. Kötü bir durumdu evet ama dünyanın sonu değildi, en azından şu anlık. "Dolap doludur umarım abi." Sandalyemi ittirerek ayağa kalktım ve dikkatleri üzerime çektim. Sırtımı onlara çevirip kapağını açtığım buzdolabına şöyle bir göz attım. "En kötü günümüz böyle olsun, iyiyiz. Sigaramız da var."

Kapağı itip önümü onlara döndüğümde Jungkook da Namjoon da aşırı gergin durmuyorlardı, başlarını sallamışlardı hatta. "Az biraz sigara diyeti beyler, dışarı çıkabilir miyiz çıkamaz mıyız belli değil." Jungkook'u onaylamak için ağzımı açmıştım ki hepimizin kafasının ortasında duran fikir topu varlığını bize hatırlatarak sandalyesinden hızlıca kalktı. "Benim birkaç telefon görüşmesi yapmam lazım." Bir şey dememize fırsat vermeden hızlıca mutfağı terk etti, arka odalardan birinin kapısı kapandı.

"Sıçtık. Çok kötü sıçtık. O kadar kötü sıçtık ki doğru düşünemiyorum şu an, çok fena sıçtık." Jungkook taramalı tüfek gibi ağzından döktüğü bir avuç kelimenin sonunu ağzına sigara tutuşturarak getirdi. "Onu fark ettik gerizekalı." Namjoon dişlerinin arasından tıslayıp sırtını arkaya yasladı. Derin bir soluğu bırakıp kalktığım yere geri oturdum. "Jungkook haklı Namjoon. Şiddetinden emin değilim ama sıçtığımızdan ben de eminim."

Ellerini yüzüne kapayıp derin bir nefes birkaç küfür bıraktı. Dirseklerini masaya yaslayıp bir süre de öyle kapadı ellerini yüzüne. Ardından birini indirip paketten tembelce ve zorla sigara çıkarıp ağır ağır yaktı. Derin bir nefes çekip bıraktığında duyduğumuz tek ses sigaralarından gelen yanma sesiydi. "Morfin var biraz ama, biraz yani. Eroin kadar onu kestiğini sanmıyorum." Kaşlarını çatıp soru soran Jungkook olmuştu. "Nasıl yani?" Ciğerine çektiği dumanı burnundan yavaşça bıraktıktan sonra konuştu Namjoon.

"Şöyle yani, diyelim eroin onu sekiz saat götürüyor morfin maksimum dört saat götürür. Daha az veya daha çok da olabilir ikisinin saatleri direncini bilmiyoruz. Evet ortada sıçtığımızın resminin olduğu kesin de, belki lehimize çevirebiliriz bu durumu?" Sorar tonuna çevirdiğimizde bedenlerimizi çatık kaşlarımız devam etmesini söylüyordu. "Yani bıraktırabiliriz." Jungkook'un kaşları gevşeyip beden dili olumlu bir hale bürünürken kafasını sallayan bendim. "Olmaz."

Jungkook elinin tersiyle omzumu ittirdiğinde ikisi de kaşlarını çatıyordu. "Aptal mısın lan?" Jungkook'un sesinde öyle bir içtenlik vardı ki konu ben olmasam sorunun yöneltildiği kişinin gerçekten aptal olduğunu düşünürdüm. "Yoongi saçmalama istersen." Namjoon daha sakin şekilde konuşmasına rağmen kelimelerinin altından sen aptalsın diye bağırdığı çok net duyuluyordu.

"Ne demek istediğinizi anlıyorum. Gerçekten. Ama bu gerçekten filmlerde gördüğümüz gibi bir şey mi sizce? Yani eğer o tarz bir şeye yakınsa eminim gerçekte bin kat kötüdür. Bize yalvaracak, ağlayacak. Evimizin içindeki kilitli kapılar ardında acı çekecek günlerce. Bunu yapabilir miyiz? Ya başına bir şey gelirse? Hayır her şeyden öte ya kabul etmezse? Zorla odaya mı tıkacağız onu? Psikolojik anlamda buna hazır olmazsa olmaz ki zorla ona acı çektirmiş oluruz sadece. Bilinçli şekilde birini zorla evimize hapsedip ona acı çektirmiş oluruz."

"Teknik olarak evimizde zorla tutmuyoruz." Namjoon cevap olarak Jungkook'un ayağını masanın altından tepiklemekle yetindi. "Yani şu an içerde konuştuğu kişi bildiğin torbacısı. Tedarikçisi ya da her ne boksa adı o. Sanmıyorum ulaşabileceğini." Namjoon'un söyledikleri kocaman bir nefesi içime hapsetmeme sebep olmuştu. "Korkum o."

sen beni öpersen belki de ben fransız olurum ℘ yoonminWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu