○ 26 ○

13.3K 770 262
                                    

Neredeyse hiç yazar notu yazmamıştım bu hikayede ama ım şey, bu gerçekten ÖNEMLİ. Okursanız sevinirim. Şimdi çoğu kişi hikayenin bitmemesi için bana mesaj attı ve bende kafamda ki kurgudan tamamen sapıp, hikayeye yeni bir karakter ekledim. Kesinlikle nefret edeceğiniz bir karakter olduğundan emin olabilirsiniz. Ama bu hikayenin uzun sürmesini istiyorsanız, bu şarttı. Çünkü ilham perilerim beni terk etmiş durumda ve yazamıyorum!

Her neyse, ikinci ve diğer olaydan daha ÖNEMLİ bir şey var ki o da benim bu sene TEOG yılımın olması. Yani kısaca söylemek istediğim bölümler gerçekten gecikecek. Belki haftada bir belki iki haftada bir. Derslerden ne zaman başımı kaldırıp yazabilirsem, yayınlayacağım. Bana anlayış göstereceğinizi umuyorum.

Multimedya, Elizabeth.

Neyse, iyi okumalar!

"Yandın Hermione." dedi Elizabeth. Elizabeth, Draco'nun okuldan arkadaşıydı ve Malfoy, bu Elizabeth denen kızla tanıştığından beri, Hermione'ye ılan ilgisi sönmüş görünüyordu. Hermione her ne kadar buna inanamak istemese de, Draco için Elizabeth denen kızın ondan daha değerli olabileceği düşüncesi aklını kurcalıyordu. Draco her ne kadar böyle bir şey olmadığını çoğu kez Hermione'ye söylemiş olsa da, aralarında ki açıklık aynı zamanda Draco'yu da rahatsız ediyordu.

"Çizgiye basmadım!" diye hayıflandı küçük kız. Elizabeth ve o seksek oynarken, Draco banka oturmuş bıkkınlıkla onları izliyordu. Hermione'nin neden Elizabeth hakkında böyle düşündüğünü anlayamıyordu. Ona sadece diğer arkadaşlarından daha yakın davranıyordu çünkü ailesi böyle istiyordu. Elizabeth ve aileis safkan büyücülerdendi. Onların safkan büyücü olması, Malfoyların biricik Draco'larını Elizabeth gibi biri ile yakınlaştırmaya çalışması ile son buluyordu. Draco, bunun farkındaydı ve bu konuda annesi ve babasına söz geçiremediği için, bu tip şeyleri yapmak zorunda kalıyordu. Her ne kadar anne ve babasının Hermione'yi sevdiğini bilsede, Hermione'nin asla bir Elizabeth olamayacağından emindi ve bu da Draco'nun içinin bunalmasına neden olyordu.

"Bastın, Hermione." dedi Elizabeth kibirle. Hermione bir muggle olduğu için onu oldukça küçük görüyordu. Ama Draco'ya verdiği sözü tutuyor ve kesinlikle Hermione'ye büyücülük dünyasına dair bir şey söylemiyordu. "Taşı eğilip oradan aldıktan sonra, dengeni kaybettin. Dengeni tekrar sağlamaya çalışırkende sağda ki çizgiye bastın."

Hermione sinirle burnundan soludu ve bir şey demeden sadece onları izleyen Draco'ya çevirdi bakışlarını. Draco'nun neden bir şey söylemediğine anlam veremiyordu. Gerçekten, bu şaka mıydı? Hermione, derin bir nefes aldıktan sonra "Ben oynamıyorum." dedi ve elinde tuttuğu taşı Draco'nun dikatini çekebilmek için banka doğru attı ve ikisine de tekrar bakmadan iki katlı evlerinin bahçe kapısından içeriye girdi ve gözden kayboldu.

Sorunsuz geçen haftalar, benim bile şaşırmama yol açarken, hayatımdan hiç bu kadar memnun değildim. Abuk subuk olayların bitmesinin üzerinden iki ay geçmişti ve sonunda Hogwarts'tan altıncı sınıfları bitirerek mezun olmuştuk. Hogwarts Expresi'ne binip, ortak bir kompartıman bulduktan sonra yerleştik ve çok sayılı grubumuz açısından, biraz rahatsız bir şekilde kompartıma sığdık.

"Tatilde planlarınız neler?" dedi Ron, Pansy'nin saçları ile oynarken. Pansy artık buna alışmış, şaşırtıcı bir şekilde tepki vermiyordu.

"Ben evde oturmayı düşünüyorum." diye mırıldandı Harry. "Bilirsiniz benim için cehennem gibi." dedikten sonra suratını buruşturdu.

"Kovuğa gel, Harry." dedi Ginny gülümseyerek.

"Kovuğa bende gelmek istiyorum!" diye hayıflandım Draco'nun kucağında uzanırken. Kafam Draco'nun bacaklarında, ayaklarım ise Blaise'deydi.

"O zaman sende gel kıvırcığım." dedi Ron sadece bana gülümseyerek. Bende ona sırıttıktan sonra, dalgın dalgın pencereden dışarıyı izleyen Draco'ya çevirmiştim bakışlarımı. Herkes başka şeylerle ilgilenmeye başladığı zaman, yavaşça doğruldum ve Draco ile yüz yüze gelip dikkatini çektim.

from the past // dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin