1 -"Her saniyesini hatırlıyorum."

31.3K 633 7
                                    

Devam hikayesi niteliğinde yazmaya başladığım için hızlı bir giriş oldu fakat umarım yine de hikayemi beğenirsiniz :)

YENİDEN

Bölüm 1

İki aşığın otuz iki diş sırıtarak çektirdiği fotoğrafa bakarken somurttu Gamze. Biraz daha aşağıya indiğinde yüreğine inecekti az kalsın. Sarılmalarını bari kendilerine saklasalardı. Gözüne sokmak için yapıyorlardı resmen. Bir tık daha aşağıya indi. Bu görüntüleri kalbi kaldıramayacaktı ama yine de bakmaktan kendini alamıyordu. Bu mutluluk da neydi böyle? Ersan ve Yonca... İki esmerin buluşma noktası. Canını sıkan ve hatta yakan bu mazoşistçe eylemi bir kenara bırakarak bilgisayarı kapattı. Her gün bunu yapmayı alışkanlık haline getirmişti. Kendine acı çektirmekten hoşlanan bir zavallıya dönüşmesine ramak kalmıştı. Belki de çoktan dönüşmüştü de inkar aşamasındaydı. "Sen acınası bir sefilsin Gamze. Sefaletin can bulmuş halisin. Aptal!" diyerek kendi kafasına vurdu defalarca. Yok, bu kafaya ne kadar vurursa vursun eskisi gibi çalışmayacaktı. Aklının başına yeni uğraması tam bir bahtsızlıktı. Hata tümüyle ona aitti. Hangi erkek Ersan gibi sevebilirdi ki? Ona alıştığının farkındaydı ama aşık olduğunu çok geç fark etmişti. Ersan gölgesi olma görevinden bunalıp peşini bıraktığında yalnız olduğunu hissetmişti. Bir eksiklik olduğunu, yarım kaldığını, kalbinin ürperdiğini, neşesinin kaçıp gücüklerinin solduğunu o gidince çok net anlamıştı. Gamze, Betül kadar şanslı değildi. Aşkı anlayamamış, anlayana saygı duymamıştı. Ve yine Betül kadar şanslı değildi. Sevdiği adamla bir yuva kurmak yerine onun başkasıyla gelecek hayalleri kuruşunu izliyordu. Bütün arkadaşları çifter çifter ortalıkta fink atarken, o yalnızları oynuyordu. Gamze için Ersan'dan öncesi yoktu, sonrası da asla olmamıştı. Karşısına çıkan bazı erkeklere alıcı gözüyle baksa da, hiçbiriyle ciddi bir ilişki içerisine girmemişti. Girememişti. Beyni yapabilirsin dese de kalbi bir adamın adını fısıldıyordu daima. Ersan...

Ah, lanet herif! Ondan kurtuluş yok muydu? Eskiden de kaçamazdı, nereye gitse ardından gelirdi Ersan. Şimdiyse düşüncelerinden defolup gitmiyor, kalbini bir türlü rahat bırakmıyordu. Sabırla tekrar gelmesini beklediği gemi başka bir limana demir atmıştı. O, Ersan'ın bir gün yeniden onu seveceğine inanıp kendini bekleme moduna alırken, genç adam yeni aşklara yelken açmıştı. Üstelik Ersan altı yıl önceki gevşek çocuk değildi. Adam olmuştu o, lafta değil, tam anlamıyla olgunlaşmıştı. Gamze kömürken eline düşen bu cevheri elinin tersiyle itmiş, elmas olup da başka ellere geçtiğinde kıskançlıktan kudurmuştu.

Ersan ile aralarındaki tek bağ, Betül ve Metehan'ın evliliği olmuştu. Onların sayesinde ara sıra Ersan'ı görebiliyordu. Hoş, görse bile sürekli didişiyorlardı. Bu durum, Gamze'yi rahatsız etmeliydi belki ama aksine hoşuna bile gitmeye başlamıştı. Aralarındaki kıvılcım sayesinde onunla irtibata geçebiliyordu sonuçta. Gamze dişli bir kızdı. Ersan'ı da hizaya getirmesini elbet bilirdi. Ancak bu zamana kadar onun kendiliğinden yola gelmesini beklemişti. Hata ettiği gerçeği, Betül Ersan'ın evleneceğini söylediğinde kafasına dank etmişti. O gemiyi beklemeye devam etse de, seferi çoktan kaçırmıştı. Ah eline bir fırsat geçse, anında devreye girecekti ya!

"Pardon, ben Çikolata Rüyası istemiştim." diye seslenen müşteriyle nerede olduğunu hatırladı. Ersan'a karşı olan hisleri, kendi hayatını bir kenara bırakacağı manasına gelmiyordu. Çabucak aklından attı tüm Ersan'lı düşünceleri. "Ahmet, müşteriye baksana!" diye bağırdı çalışanına. Burası, Gamze'nin kafesiydi. Gamzeli Kafe... Bir kusurdu ama hoş bir kusur. Herkes severdi gamzeleri. Gamze, bir tek gülümseyince meydana çıkardı. Bu kafe, mutlu insanlar için vardı. Gülmeyi ve gamzeleri seven insanlar için. İsminden de anlaşılacağı üzere Ersan'a ters bir yerdi!

YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin