Ayak parmaklarına gelen sudan hoşlanmamasına rağmen dalgaların ayaklarını okşamasına izin verdi. Dolunay ve deniz bakmaya doyamadığı bir manzara oluşturuyordu. Yüzyıllardır yaşıyordu ama deniz kokusundan daha fazla sevdiği bir şey yoktu.
Ayakta durmaktan sıkıldığında dizlerini kendine çekerek oturdu ve denizi izlemeye devam etti. Nefret ettiği adını bir defa daha aklından geçirdi. Matthias. Sonra da sarışın kızı düşündü. Adını düşündü. Bilmediği halde düşündü. Heleen? Laurana? Zoe? Belki de Juliette? Bu isimlerin hepsini yakıştırmıştı ona. Yeşil gözlerinin içindeki o kırık maviler onu çok etkilemişti. Ona ne yapacağına çabuk karar verememesinin bir diğer nedeninin de onu bir daha görebileceğini bilmemesiydi. İnsanları yaşam enerjileri ile bulabilir, hissedebilirdi. Ama onu hissedememişti. Bir insanın yaşam enerjisinin yok olmadı için ölmüş olması veya tahminince çok kötü olaylar yaşaması gerekiyordu. Neler yaşadığını merak etti. Ve sonra onu düşündüğünü fark edip soğuk denizin içine doğru yürüdü. Bu düşüncelerden kurtulmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hipnotize
General Fictionİlk kitabım senaryo belli değil henüz. Tekrar düzenliycem burayı ilerde.