26.BÖLÜM

5.2K 202 18
                                    

    Ufak ve acı bir tebessümden sonra maziyi teğet geçen ilk defa kalpten ve samimiyet dolu gülücük ve ardından sarılma. Mazi ne kadar acı verici olsa da küçük hatıralar mutluluk verici. Bir insanın sizi izlediğinizi fark edersiniz ya aynı his bana da oldu. Farkındaydım bütün gözlerin benim üzerimde olduğunun ama bu sefer daha bir dirayetliydim bakışlara. Ortamın sessizliğinden nefes alışverişleri dahi kolaylıkla duyuyordum. Sessizliği bozan maziden gelen Halit Bey diğer bir yönle Halit Amca bozdu.

     "Bu küçük hanımı görmeyi beklemiyordum. Hem de bu kadar büyümüş bir halde."  Ve hayran bakışlar eşliğinde küçük kahkaha. Herkes durumun ne olduğunu merak ediyordu ve bu aceleci bakışları fark edilmeyecek gibi de değildi.

"Sizde hiç değişmemişsiniz hatta daha bir yakışıklı olmuşsunuz. Gençlere taş çıkarırsınız. "  nazik ve kibar baş hareketi. Mehmet Bey Halit Amca ve diğerlerini salona doğru yöneltti kendi aralarında sohbet ederek. Peşleri sıra ilerlerken yine bir sorguya çekileceğimi bildiğim için hiç durmaksızın bende ilerledim salona.

     "Mersa benim yanımda çalıştı bir iki sene boyunca oradan tanıyorum kendisini. Hem okul hem iş büyük zorluklarla geldi bu günlere. En başından belliydi güçlü bir kadın olduğu. "  Halit Amcanın beni övmesi ile göğüslerim kabardı desem yeridir.  Kim bilebilirdi ki kaderi. Kim kafa tutabilirdi o kadere ne kadar kaçarsan kaç yine aynı yer yine aynı son değil miydi bu da. Hiç olmayacak şeyler olur hiç akıl ermez. Yansın isterdim kaderimi yazan kalem ve kağıt. Belki daha güzeli yazılırdı ömrüme. Kaçtığım halatlar tekrar geçmezdi boğazıma ayaklarıma vurulmazdı tekrar pranga. Bir demir nasıl yakardı insanın canını nasıl tutsak ederdi kendine. Kaçsan nereye kadar sürecek bu kaçış peki bu kabulleniş dur demez miydi artık kalp. Dipsiz bir kuyudasın sanki bağırsan duyan yok çırpınsan kanadın yok. Araftı bu kuyu. Kuyunun etrafında çemberden ateş yok muydu ateşi yakan kimdi de suyu da yanında getirmesini istiyorsun. Bazen ya çok uzaksın bazen de hiç olmadığın kadar yakın. Hangisi daha çok acı veriyordu peki? Hiçbiri asıl acı verip hayatını yakıp kavuran bu belirsizlikti işte. Yakınlığı da uzağı da o belirlerdi. Elinde hem ateş hem su vardı ne zaman kullanacağını bilemezdin. Bazen çölünü bir serap edasıyla süslerdi bazen de kalbi kadar soğuk olan kutbu battaniye altı samimiyeti gibi sıcacık yapardı. Parmağımdaki alyansı çevirip durmaktan ve kendime sorular ile ızdırap çektirmemek adına serbest bıraktım. Konuşulan o kadar sözlerden bihaberdim ki sadece dudak kıpırtısından başka hiçbirşey yoktu etrafımda. Sohbet odadaki çoğu kişiyi sarmıştı ama ben aitlik hissedemiyordum bu ortama. Böylesine huzurlu sakin mutlu bir tabloda yerimi almamıştım daha önce. Benim olduğum yer yoktu hep bir kaçış hep bir yok oluş vardı sanki..

     "Evlilik nasıl gidiyor Mersa?"  Evlilik Ardıl ile olan evlilik. Araftan farksız olan bu yer ya da bir dakika cehennem sadece sıcaktan mı ibaretti değildi elbette cehennemin soğuğu da vardı. Ben arafta değildim cehennemin tam ortasındaydım.

"Iyi yani alışmaya çalışıyoruz daha birbirimize."  Yalan söylediğim çok mu belliydi acaba? Ama bir bakıma da doğru sanırım. Neden olduğunu bilmiyorum ama buraya ilk geldiğim andan itibaren hep bir çelişki karamsarlık içindeyim. Nereye çekileceğini bilmeyen düşüncelerim beni yoruyordu artık. Bazı şeylerin farkına varmak da öyle. Bu evde bu yerde sindiremeyeceğim birçok şey yaşadım. Hepside karakterime uymayacak türdendi. Her zaman düştüğüm zaman kalkmayı bildim tek başıma dağıttığım zaman toplamayı şu saatten sonra ailem olacak değildi ben nasıl ki eskiye dönemeyeceksem bu hikâyede benim için hazin son olmayacaktı.

    O koca saatlerin ardından mazi içinde veda vakti gelmişti. Gitmesine üzüldüm ama sevindiğim başka bir konu vardı ki o da eski beni amacımı hatırlattı. Kum saatindeki kumlar aksi yönde akmaya beni geçmişe sürükleyerek dejavu yaşamaya itti.

      "Sanırım veda vakti küçük hanım."

"Herşey için teşekkür ederim Halit amca. Emeğin azımsanamayacak kadar çok bende."

      "Mübalağaya hiç gerek yok. Unutma her zaman arkanda oldum şimdi de olurum sana biraz kızsam da düğününe gelemedim diye herşey senin için güzel olsun kızım."      Ve arabanın gidişi. Arabanın gözden kaybolması ile koşar adım odaya attım kendimi. Oda da bulunan koltuğa yönelirken laptopu da almayı ihmal etmedim çünkü yapmam gereken son birşey vardı. Düşüncelerimin başımı yeme zamanı gelmişti sanırım. Ve başımın etini yemek başka birisinin de görevi gibiydi.

        "Alıştık mı birbirimize karıcım?"

....

       "Cevap vermek de zorlanma ama bak istediğin zaman ne kadar kolay söylüyorsun bunları bana da söyle de haberim olsun biraz." Ve alaycı bir bakış.

"Susmayı denesen mi biraz?"

      "Tabi tabi ne diyeceğim bugün çok güldüm ne dedi o adam güçlü bir kadınsın sen Mersa." Ve bir kahkaha...

      "Bu adamın senin korkak halinden haberi yok mu? Güçlü kadınmış ağlak bir insansın sen güçlü pozları vermeye devam et."

"Ardil güleceğin bir şey daha söyleme mi ister misin ?"

     "Söyle hadi eğlendir beni biraz daha."

"Pekala! Ben bu işi bitirmeye karar verdim."

      "Ne işini ve bırak şu laptopu da yüzüme bak konuşurken."

"Ardil ben boşanma dilekçesini imzaladım. Yarın dilekçe eline gelince şaşırma diye söylüyorum. Biz boşanacağız!"

Reyhan KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin