fİVe

218 18 7
                                    


Sehun sinirliydi. Bu çocuk onu çıldırtıyordu! Ne diye kaçıyordu sanki ondan? İnsan mı yiyordu Sehun? Üstelik kendisine ilk mesajı atan da o idi. Biraz karmaşık bir başlangıçları vardı. Eh, şimdi karmaşıklık çözülmüş değildi ama en azından birbirlerinin farkındaydılar. Ama Sehun'a onun bilgilerini bulup fotoğrafını görmek yetmiyordu. Veya kalabalığa öylesine göz atarken onu görmesi ve 1 saniye sonra onun orada olmaması. Onu yanında istiyordu. Hem de göz temasları saniyelik de olsa ayrılsa da gitmeyeceği türden bir yanında isteme idi bu. Dudaklarını büzmüşken son mesajı tekrar okudu.


ninikia;
sinirlenince de çok tatlısın.


Kaşlarını kaldırdı. Sinirlendiğini mesajlarından mı anlamıştı yoksa... Yoksa Jongin burada mıydı? Son zamanlarda alışkanlık olduğu üzere gözlerini tekrar kalabalığa dikti. Yaklaşık beş dakika kampüs bahçesini süzmesine rağmen tam onu göremediği için üzülecekti ki elinde telefonu kaşları çatık bir şekilde dışarı çıkan çocuk gözüne çattı. Bu o çocuktu, Jongin'in yanında gördüğü ve yanında Jongin olduğunu sonuna kadar reddeden çocuk. Hemen Kyungsoo'yu dürttü.

"Şuna bak. Bu Jongin'in arkadaşı değil mi?" Kyungsoo 'Jongin' kelimesini duyar duymaz dikleşti ve gözlerini Sehun'un baktığı yere çevirdi.

"Aman Tanrım..." sessizce fısıldadı. Buradan tüymesi gerekiyordu. "Ş-şey Sehun şimdi hatırladım, benim, şey... Dekana uğramam gerekiyordu! Evet evet, dekan beni bekliyor! Sonra görüşürüz!" Sehun'un ağzının açılmasına izin vermeden koşarak uzaklaşınca Sehun onun dekanın odasına, hatta binaya tamamen ters bir şekilde kampüsten çıktığını fark etse de dikkatini geri çocuğa verdi. Ayaklanıp yavaşça çocuğun arkasına ilerledi ve sessizce onu takip etmeye başladı. Eğer kendi dediği gibi gerçekten Jongin'i tanımıyorsa Sehun şuan sadece zaman kaybediyordu. Ama tahmin ettiği gibi yalan söylüyorsa bu yol doğruca ona çıkıyordu, Jongin'e. Bu düşünce Sehun'un kalbini tekletmişti. Titrek bir nefes alarak çocuğun peşi sıra kampüsten çıktı ve uzunca bir yürüyüşten sonra  çaprazlarında duran kafeye yönelmesiyle dikkat çekmemek için biraz beklemeye karar verdi. Gözleri hala camların ardında duran çocuğu takip ediyordu. Çocuk sonunda telefondan başını kaldırıp bir masaya oturduğunda Sehun kafeye biraz daha yaklaştı ve aynı masada başka birinin daha oturduğunu fark etti. Bunun Jongin olduğunu düşünüyordu, hatta başka biri bile olabilirdi. Ama o kişinin arkadaşı Kyungsoo olması onu şaşkınlığa uğratmıştı. Artık iyice cama yaklaşmışken biri kendisine ait olan iki cümle yükselmişti.

"Ne sikim dönüyor burada?"

"Junmyeon Hyung'un bu çocukla ne işi var?" Sehun şaşkınlıkla kafasını sağına çevirdiğinde kendisinden aşağı kalır yanı olmayan bakışlarla karşılaştı. Bu şey oluyordu, yerde ararken gökte bulmak.

"Jongin?" tıslarcasına küfür etti Jongin. Ve ardından koşmaya başladı. Sehun şaşkınlıkla olduğu yere çivilenmişken Jongin'in fazla uzaklaştığını fark ederek tüm gücüyle peşinden koşmaya başladı. "Jongin bekle lütfen!" Aralarındaki mesafe gittikçe azalırken Jongin kendini daha fazla zorladı. Hayır, şimdi Sehun'un karşısına çıkamazdı. Kendi kendini cesaretlendirip Sehun'un ona seslenmesine ve insanların tuhaf bakışlarına aldırmadan daha çok hızlandı. Artık bacakları tutmayan Sehun kendini yere bıraktı ve tüm gücüyle ağlama ile karışık bir şekilde bağırdı. "Kaç git tamam mı?! Sadece git! Senden nefret ediyorum Kim Jongin! Cehenneme git!" ardından hıçkırıkları duyuldu. Sokaktaki insanların gözü ona dönmüşken Jongin derin bir nefes aldı ve arkasını dönüp Sehun'a baktı. Önünde iki seçenek vardı; Sehun'a sıkıca sarılmak ya da oradan uzaklaşmak. Ne yapacağını bilemiyordu. Gözlerini sımsıkı kapattı ve o an içinden geçen şeyi yapmak için arkasını döndü. Tam Sehun'a seslenecekti ki uzun süredir Sehun'un hiç de yabancı olmadığı o duyguyu kendisi yaşadı. Sehun gitmişti. Jongin'e bir seçim şansı bırakmadan öylece gitmişti. Omuzlarını düşürdü. Sanırım her şeyi boka batırmıştı, hem de her şeyi...

***

sa, wise online

thanks 'sekaiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora