"Zahmet vermeyeyim Nalan teyze, sen bana yolu tarif etsen yeter."

"Olur mu hiç kızım ne zahmeti, dur şu çöpü atayım birlikte gidelim."

Rojbin ne derse desin Nalan teyzeyi ikna edemeyeceğini anlayınca teklifini kabul edip kadının elinde ki çöp poşetini alarak kendisi attı. Tabi Nalan hanım ne kadar buna gerek olmadığını söylesede, Rojbin kendisini bu aileye karşı mahçup hissediyordu ve onlar için ufakta olsa bir şeyler yapmak kendisini iyi hissetmesini sağlıyordu.

Rojbin, Nalan teyzeyle birlikte evlerine doğru yürürken dikkatini beyaz spor ayakkabıları çekti, daha doğrusu Fidan'a ait olan ayakkabılar. Artık eskisi kadar beyaz değillerdi, yağmurlu günde beyaz ayakkabı giydiği icin çoktan pişman olmuştu Rojbin ama artık iş işten geçmişti. Nalan teyzenin önceliğinde eve girerken çamurdan beyazlığı görünmeyen ayakkabıları çıkardığı için rahatlamıştı Rojbin.

Eve girer girmez yüzüne üfleyen sıcak havayla gevşeyen Rojbin, iç organlarına kadar üşüdüğü hissetti. Zaten bu havada incecik bir yağmurlukla çıkması akla zarardı ya! Nalan teyze, kendisini salona davet ederken samimiyetle tebessüm etti ve gösterdiği koltuklardan birine oturdu o sırada da Nalan teyze kızına seslendi.

"Sibel, kızım neredesin?"

"Bağırma anne ya geldim! Aaa, Rojbin abla hoşgeldin."

"Hoşbuldum canım."

"Sibel, abinin odasına bak bir müsait mi Rojbin'in biraz işi var."

"Abimin yatak odasında Rojbin'in ablanın ne işi var ki anne?"

Ama böyle söyleyince insan kendini kötü hissediyordu. Yanakları utançtan al al olan Rojbin, kafasını önüne eğip ayaklarıyla bakışırken Nalan teyzenin kızını cimciklediğini hissetti.

"Deli deli konuşma manyağın kardeşi. Çıktı alacak Rojbin, evde ki tek yazıcı da abinin odasında."

"Afedersin Rojbin abla, ben iyisimi gidip bir odaya bakayım."

Sibel, Alparslan yüzbaşının odasına giderken Rojbin cebine sıkıştırdığı belleği çıkararak avuç içinde sıkmaya başladı. Bu bekleyiş az evvel ki patavatsızlığın etkisiyle sessiz geçerken Rojbin, Sibel'in bir kaç dakika içinde salona girmesine oldukça minnettar kalmıştı.

"İstersen odaya geçelim Rojbin abla."

"Olur canım."

İki genç kız odaya gitmek için merdivenlere yönelirken Nalan hanımda akşam yemeğini yapmak için mutfağa geçmişti. Evin ikinci katına çıkan Rojbin, Sibel'in koridorun girişinde ki kapıyı açmasıyla duraksayıp peşinden içeriye girdi.

Adımını içeriye attığı anda yoğun bir kokuyla karşılanan Rojbin, şaşkındı. Oda bildiğin bahar çiçekleri kokuyordu evet evet Rojbin yanlış algılamıyordu yetişkin bir adamın odası aynı bir çiçek bahçesini andırıyordu. Sibel, onda ki şaşkın ifadeyi fark etmiş olmalıydı ki kısa bir açıklamada bulunmuştu.

"Annem ve yumuşatıcıları, temizlik günlerinde evin her yani çiçek tarlası gibi kokar, takma kafaya yani."

Rojbin, bu açıklamaya tebessüm ederken bir an yüzbaşının tepkisini düşündü. Onun gibi sert görünen bir adımın çiçek kokması zaten çok saçma olurdu. Koku analizini bir kenara bırakıp Sibel'in gösterisi çalışma masasına oturan Rojbin, genç kızın yazıcı için yaptığı ayarları beklerken bu seferde olduğu odayı incelerken buldu kendini.

Tipik bir erkek odasıydı, koyu kahve mobilyalar, siyah bir yatak örtüsü ve gereksiz hiç bir eşya olmayan sade küçük bir oda ama Rojbin'in ilgisini çeken başka bir şey vardı. Bu oda hiçte yaşanmışlık kokmuyordu sanki burada yaşamıyor gibiydi. Kendisine ait hiç bir şey yok gibiydi bu küçük odada, belkide burada kalmıyordu veyâhut sadece yatmadan yatmaya geliyordu buraya, ondan böyle boş ve ruhsuz bir yaşam alanı vardı.

DENİZ SUBAYIM Where stories live. Discover now