PercyxThalia

60 3 0
                                    

Percy yaslandığı duvara biraz daha dik bir şekilde dayadı sırtını. Bunu yaparken, gözleri tam göğsündeki kana bulanmış kılıç yarasına gitti bir an. Sonra yüzünü buruşturup hemen gözlerini kaçırdı yaradan. Gerçekten çok kötüydü yarası. Ve kılıç yarasının olduğu yerden başlayıp tüm vücuduna yayılan, bedeninin ateşte kavrulduğunu hissettiren bir yanma vardı. Nefes alışları, her geçen saniye daha da zorlaşıyor ve can yakıyordu.

Ona endişeli gözlerle bakanları gözledi ve kendi halini düşündü. Şu anda berbat görünüyordu muhtemelen. Vücudundan bütün yaşam enerjisinin çekildiğini hissedebiliyordu. Yutkunurken bile boğazı kesiliyormuş gibi bir acı hissediyordu. Üstüne giydiği turuncu kamp tişörtü kılıç kesikleriyle doluydu ve yaralarından akan kanla bulanmıştı. Yosun gibi saçları gözünün ucuna düşmüş, yeşil gözlerindeki yorgun bakışları saklamaya çalışıyordu. Suratı çiziklerle ve morluklarla doluydu. Teninin rengi, yavaşça soluklaşıyordu.

"Biraz daha" dedi Annabeth umutla "Biraz daha Ambrosia yedirirsek..." Clarisse onun sözünü böldü umutsuzlukla "Annabeth... Yeterince yedi, eğer daha fazlasını yerse küle döner". "Ne fark eder!" diye bağırdı Annabeth, "Zaten ölüyor... Eğer bir şeyler yapmazsak...". O sırada kıvırcık, çıkageldi. Gözlerinde büyük bir hüzün taşıyordu. "Thalia..." dedi zorlukla "O.. yaralandı". Annabeth gri gözlerini kapatıp duydukların hazmetmeye çalıştı. Bacakları onu taşıyamayacak kadar güçsüzleştiğinde dizlerinin üstüne çöktü bir anda. Herkes onun yanına doğru koşarken, birkaç Artemis avcısı onların arasından, yaralı olan Thalia'ya destek olarak yürüdüler.

Percy endişeyle gözlerini, hemen yanına duvara sırtı dayatılarak yere bırakılan Thalia'ya baktı. Yavaşça atan kalbi, bir an tekrar hızlıca atmaya başladı, yaralı vücudunu kıpırdatıp hemen ona uzanmak istedi. Ama elini kaldırdığı anda, tüm vücudunu bir elektrik akımı kaplamış gibi, uzuvları acıyla sızladı. Thalia'nın her zaman dikleştirdiği kirpi gibi saçları, terden dolayı ıslanmış ve aşağı doğru yatmıştı. Soğuk buz mavisi gözleri Percy'e dikiliyken "Selam yosun kafa" dedi. Sesi güçsüz çıkmıştı. Percy gülümsemeye çalışarak "Berbat görünüyorsun" dedi ona. Omzunda ve sol akciğerinin olduğu bölgede derin yaralar vardı. Yüzünün rengi atmış, mavi gözleri parıltısını yitirmişti.

"Sen kendine bak" dedi Thalia fısıltıyla karışık bir tonda. Percy boğazı yırtılır gibi olmasına rağmen, konuşmak istiyordu. Kelimeler ağzından çıkarken ne kadar acı çekerse çeksin sevdiği kızla, yani Thalia Grace ile son bir kez konuşmak istiyordu. "Bu çok komik" dedi çatlak bir sesle. "Şu halimize bak. Kronos'u yendik, ama ölüyoruz". Thalia gülümsemeye çalışırken yüzünü buruşturdu acıyla. "Hepsi senin şu aptal kehanetinin suçu" dedi. Percy güçsüzce kıkırdadı. Yüzü ne kadar acı içinde olduğunu gösterse bile, dudaklarındaki gülümsemeyi koruyordu.

"Nasıldı?" diye sordu aniden Thalia'ya. Thalia anlamadığını belli eden bakışlarla yanıt verdi ona. "Şu sonsuz bekaret yemini işleri diyorum... Nasıldı? Rahatladın mı bari?". Thalia'nın bakışları gökyüzüne kaydı, bir şeyleri hatırlarmış gibi sabit kaldı bir süre. "Tahmin ettiğim gibi değildi" diye itiraf etti. "Şeysiz çok zordu..." Bu sözlerden sonra buz mavisi gözler Percy'e kaydı. Percy ölüyor olmanın verdi cesaretle sordu "Neysiz?". "Sensiz" diye istemsizce söyledi Thalia, yaralarının acısından dolayı gözlerini kapatarak. "Senden uzaktayken, bazı şeyleri düşünecek vaktim oldu...". "Ve?" diye sordu Percy gülümseyerek. O bitkin, ölüme her an yaklaşan haliyle bile gülümsüyordu.

Thalia  "Şu sırıtışı kes" dedi bitkin bir şekilde. Bu sırada Annabeth yeterince toparlanmış olarak Thalia ve Percy'nin başına geldi. İki arkadaşı da son anlarını yaşıyordular ve Annabeth onlara yardımcı olacak bir şey yapamıyordu. Şu anda onların konuşmalarını bölmek, ikisine de sarılmak istiyordu sıkıca. Ama yapamıyordu, onların bu önemli anını yok etmek istemiyordu. Sessizce onların konuşmasını izlemekle yetindi gözlerinden akan yaşlar yanağını ıslatırken. Tıpkı diğer herkesin uzaktan yaptığı gibi...

"Bizim sorunumuz ne?" diye sordu Thalia. Percy, yaralı haliyle omuz silkmeye çalışarak "Sensin" dedi. "ben ne zaman bir şeyler demeye çalışsam konuyu değiştirmeye çalışıyorsun". "Hiçte bile" dedi Thalia. "Sen fazla kütükçe davranıyorsun". Percy itiraz etmek için ağzını açtı, ama acıdan konuşamadı. "Ben bir kızım, beni sevdiğini daha romantik bir şekilde belli etmelisin". Percy, Thalia'ya bakarak "Tabii" dedi, "Sende beni elektriğinle çarp dimi?". Thalia gülümseyerek "Cidden, ölüyoruz! Artık itiraf etsen" dedi. Percy yüzünü buruşturdu. "Zaten biliyorsun" dedi. "Ne gerek var ki buna". Thalia'nın bakışlarını görünce, ciğerlerinin kavrulmasına aldırmamaya çalışarak derin bir nefes verdi. "Seni seviyorum" dedi.

Bu sırada, vücudu iyice uyuşmuştu ve beyni ona uykuya ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Percy bu uykunun son uykusu olacağını bildiği için de, elinden geldiğince beynine direniyordu. Ama buna fazla devam edemezdi. Eninde sonunda, gözleri kapanacak ve bir daha açılmayacaklardı. Thalia'nın da kendisi gibi ölüme direnmeye çalıştığını anlayabiliyordu. O buz mavisi gözler bulanıklaşmış ve uykulu bakıyordu. Thalia'nın suratında huzurlu bir ifade oluşurken "Bende seni seviyorum" dedi Percy'e.

Percy kalp atışlarının yavaşladığını hissederken kıkırdadı. "Kendimi okulun son günü kıza açılan ergen gibi hissediyorum" dedi, Thalia da gülümsedi. Percy son gücüyle elini Thalia'nın saçlarına uzattı ve karıştırdı. Thalia'nın saçları, karışmış bir şekilde havaya kalkarken "Böyle daha iyiler" diye fısıldayabildi Percy. Gözleri kapanırken, başı aşağıya doğru eğildi. Sol eli hala Thalia'nın saçlarında kalmıştı. Thalia' gözlerinin kapandığını hissetmeden önce "Bence de" diye fısıldadı. Sonra nefes alıp vermeyi bıraktı, yüzünde huzurlu bir uykuya yatmış gibi bir ifade vardı.

Annabeth hıçkırıklarını durdurmaya çalışarak ağzını kapattı. En iyi iki arkadaşı, şu anda karşısında yan yana ölmüşlerdi. Kıvırcık acıyla göz yaşlarını silmeye çalışıyordu. Diğer melezler ve avcılarsa sessizce dikiliyordular sadece. Yerlerinden kıpırdamadan, ruhu ayrılmış, soğumaya başlayan boş bedenlere bakıyordular sadece. Bitmişti! Savaş bitmişti, ama kazanmak için birçok can feda edilmişti. Şu anda karşılarında durdukları gibi canlar...    

Percy Jackson Ship DefteriWhere stories live. Discover now