0.3 - Ashton Irwin

22.4K 1.1K 181
                                    

-Ashton'ın gözünden-

Brid'in saçma konuşmasının üstünden iki saat geçmişti. Şimdi evimdeydim ve çocukların bana şaşkın bakışlarını izliyordum. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Aslında onların verdiği şokun aynısını biz de yaşamıştık. Onlar eski hallerine dönene kadar bekledim. Sonunda olayı sindirmişlerdi ama hepsi şaşkın bakışlarıyla bana bakıyorlardı ve sırayla konuşmaya başladılar. 

"Elbiselerden sıkıldım mı dedi?"

"Pembe giymeyeceğim mi dedi?"

"Saçlarını mı boyayacakmış? Okula başladığımızdan beri saçlarımla dalga geçiyor. Onun yüzünden okuldan soğudum."

"Saçlarını kıvırcık mı kullanacakmış?"

"Makyaj yapmayacağım mı dedi? Dostum onun makyajıyla bir evi boyayabilirim."

"Topuklu ayakkabılar da gidecek?"

"Adamım bu kız sana mı benzemeye karar verdi?"

Hepsi duyduklarını bana onaylatıp, duyduklarını sindirmeye çalışıyorlardı. Onlara hafif bir baş sallaması vererek dediklerinin hepsini onayladım.

"İnanın bende şaşkınım. Bu değişim nereden çıktı bilmiyorum." Sesim hala inandığımı belli edecek kadar ciddi değildi. 

"Bence bu kız senin ondan ayrılacağını anladı. O yüzden böyle yapıyor. Sanki kendi yerine başka biri olacak gibi değil mi? Bu değişim bir anda olamaz." dedi Calum tüm ciddiyetiyle. Olayı benden daha ciddi ele alıyorlardı. Onlar benim yıllardır arkadaşımdı. Ne kadar Brid onları sevmese de ben bu üç çocuk için her şeyi yapabilirim. Lise başladığından beri Micheal'ın saçları konusunda arkadaşlarıyla dalga geçiyordu. Calum ve Luke hakkında yaymadıkları dedikodu kalmamıştı. Ne kadar karşı gelsem de Brid taktığı insanı bırakmıyordu.

"Belki beni gerçekten seviyordur?" dedim. Michael elindeki kolayı masaya bıraktı ve konuşmaya başadı.

"Dostum onun tek sevdiği şey, aynada karşısında gördüğü kişi. Yani o sadece kendisine aşık."

Haklıydı. Her zaman Brid'in değişeceğine inandım. Ama değiştiğinde de ondan hoşlanıp hoşlanmayacağımı hiç sorgulamadım. Bugün bahsettiği kişi olursa ondan hoşlanır mıydım bilmiyorum. Sonuçta kendi gibi olmayacaktı. Kendi gibi olmayacaksa benim hayallerimdeki kız olamazdı.

"Haklısınız çocuklar. Ama belki kafasına piyano düşmüştür?" dedim. Hep birlikte gülmeye başladık.

"Onun kafasına Pisa Kulesi düşse bile bu hale gelemez." dedi Luke ve Michael'ın hemen ayağa fırlamasına sebep oldu. 

"Luke, çok iyi bir noktaya parmak bastın adamım. Ben gidip pizza sipariş edeyim." dedi ve hızla mutfağa gitti. Luke yanımdaki koltuğa oturdu ve konuşmaya devam etti.

"Ash, o kızdan nefret ettiğimizi biliyorsun ama karar senin. Sonuçta o kızla sevgili olan sensin. Gerçekten bir anda böyle bir değişim mi yaşayacakmış?" dedi. 

"Bilmiyorum Luke. Yani bir anda değişmeyecekmiş ama artık biraz daha az göze batmak istiyormuş. Bilirsin bazen popüler insanlar da sıkılır." dedim. Luke kafasını olumsuz bir şekilde salladı.

"Hayır bilmiyorum. Hiç popüler olmadım ve olmak da istemezdim. Ama onun genlerinde var. Dışını ne kadar değiştirirsen değiştir, içi her zaman aynı kalacak bunu unutma." dedi ve odasına gitmek için ayağa kalktı. Mutfağın önünden geçerken yeniden bana döndü ve "İyi düşün." dedi. 

Bu geçiş döneminde Brid'in yanında olmalıyım. Sanırım garip bir gecikmiş ergenlik döneminden geçiyordu. Regl döneminde de olabilir. Elime telefonumu aldım ve onu aradım.

"Efendim Ashton." dedi. Ashton??? Ash yada bebeğime ne oldu? İyice şüpheci biri olmaya başlamıştım. Bu çocuklar beni kötü etkiliyor.

"Sadece nasılsın diye soracaktım bebeğim." dedim. Derin bir nefes aldı ve iyi olduğunu söyledi. Klasik Brid işte. Hiçbir zaman karşısındakini önemsemedi ve önemsemeyecek. Belki de Luke haklıdır.

"Şey bugün söylediklerinde ciddi miydin?" dedim bir nefeste. Derin bir sessizlik oldu ve boğazını temizleyip konuşmaya başladı. "Pek sayılmaz Ashton. Sanırım regl dönemim yaklaşıyor. Saçlarımı değiştireceğim sadece." dedi. Tahmin etmiştim ama sesi çok endişeli ve gergin çıkıyordu. 

"Bebeğim sen iyi olduğuna emin misin? Sesin çok gergin çıkıyor. Ayrıca sen bana hiç Ashton demezdin." dedim. Yine sessiz kaldı. Kesin bir şey vardı ve bana söylemiyordu. Brid telefonla konuşurken bu kadar düşünmezdi. Micheal'a göre Brid'in düşünerek hareket ettiği tek bir an bile yoktu.

"Ne derdim? İsmin Ashton değil mi?"  sesi şimdi daha da tedirgin ve telaşlı çıkıyordu. Kafam karışmaya başlamıştı. Sanki Brid kafatasımı açıp, elindeki çorba kaşığıyla beynimi karıştırıyordu. 

"Evet ismim Ashton ama sen bana genelde bebeğim yada Ash derdin?" dedim soru sorar gibi. Bu defa sesi daha telaşlı gelmeye başladı. "Ash benim kapatmam gerek. Sanırım annem bana sesleniyor. Yarın okulda görüşürüz." dedi ve telefonu suratıma kapattı. Suratıma kapatmasına alışmıştım ama bir terslik vardı. Brid annesiyle son kavgasından beri onunla konuşmuyordu. Onu eve bıraktığımda da annesinin iş seyahatine çıktığını ve evde sadece babası olduğu için beni içeriye davet edemeyeceğini söylemişti. Aslında ailesini hiç umursamazdı ama bugün sanki beni evden uzaklaştırmaya çalışıyor gibiydi. Kafamda binlerce soru dönerken Michael elinde iki pizza dolu tabakla yanıma geldi ve birini bana verip yanıma oturdu. Bu sorularımı daha sonra düşünmeye karar verdim ve pizzamı yedim. 

TwinWhere stories live. Discover now