BÖLÜM 2

666 15 1
                                    

MULTİ: Mert

Bu sabah da alarm değil de telefonun sesi ile uyandım. Bugün pazar olduğu için evdeydim ve bütün haftanın yorgunluğunu tek günde atabilmek için gün boyu uyumalıydım. Ama gelin görün ki telefonum buna pek de izin vermiyordu.

Çalıp duran telefonu gözlerim kapalı yatağın içinde ararken bir anda sesi kesildi. Tam rahat pozisyonu yakalamış tekrardan uyuyacakken telefon tekrardan çalmaya başladı.

Elimle komodinin üzerini yokladım. Elime gelen telefonla gözlerimi hafif kırpıştırıp açtım.

ANNEM arıyor

"Beni uykumdan ettiğin için geçerli bir sebebin vardır umarım."

"Sana da günaydın, bebeğim. Ben iyiyim, sen nasılsın?" Sabahın köründe uyandırması yetmiyormuş gibi bir de hal hatır sormadı yok muydu?

"Off! Daha kuşlar bokunu yemeden aramanın umarım geçerli bir sebebi vardır?"

"Saat 11'e geliyor. Bence kuşlar bokunu çoktan yemiştir. Ayy, benimde ağzımı bozduruyorsun." Annenle iletişiminiz pörfekt kanka.

Annemle iletişimimiz gerçekten çok iyiydi. Çoğu zaman anne gibi değilde abla gibi, bazen de arkadaş gibiydi benim için. Sorunlarımı daha ben söylemeden anlamak gibi de özel bir yeteneği vardı kendisinin.

Bu konuşmanın böyle uzayacağını bildiğim için kendime gelip yatakta oturur pozisyona geldim. "Günaydın, annelerin en güzeli. Arama sebebini söyle de günüm aydınlansın."

"Ha şöyle... Benim kızım hep böyle olmalı."

"Tamam anneciğim, sebebe gel sebebe"

"Şey kızım... Deden geldi. Seni çağırıyor. Özlemiş seni hem de seninle konuşmak istedikleri varmış."

Deden geldi dedikten sonrasını dinlememiştim ya da anlamamıştım. O cümleden sonra kulaklarım uğuldamaya başladı.

Dedem en son altı yıl önce gelmişti. Babamla nedenini bilmediğim büyük bir kavga etmişlerdi. Daha sonraysa dedem bir daha gelmemişti. Altı yıldır bizi bir kez olsun aramamıştı. Bir iki kez bayramlarda babam aramıştı fakat onlarda da babam bayramlarını kutlar kutlamaz telefonu suratına kapatmıştı. Babamla ya da bizimle derdi neydi bilmiyorum ama bizlerden -ben, Emre ve annemden- nefret ettiği kesindi.

Derin bir nefes aldım. "Neden gelmiş?"

"Bil-bilmiyorum." Annem kekeleyerek konuşmuştu. "Seni görmek istiyor. Bugün gel."

"Neden konuşmak istiyor ki? Bunca yıl bir kez olsun aramadı. Şu yaşıma kadar bir kez olsun 'nasılsın' demeyen adam şimdi benimle ne konuşmak istiyormuş?"

"Bilmiyorum dedim Cemre. Gel öğrenirsin. Hadi bekliyorum." Annem sinirle konuşup telefonu suratıma kapattı.

Telefonumu yatağa bırakıp aşağıya indim. Rana salonda oturmuş sabah programlarından birini izliyordu. "Günaydın fıstığım."

"Günaydın"

Yüzümdeki ifadeden bir şeyler olduğunu anlamış olacak ki televizyonun sesini kıstı. "Hayırdır?"

"Dedem gelmiş. Benimle konuşmak istiyormuş." Hayretle koltukta iyice doğruldu. Gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. "Neden gelmiş. Onca sene arayıp sormayan adamın şimdi seninle konuşmak istemesi de ne?"

Omuz silktim. "Bende bilsem, ama içimde kötü bir his var. Bir anda çıkıp gelmesi hayra alamet değil."

"Bende şimdi işkillendim. Bu adam kaç yıl önce babanla kavga edip gitmedi mi?"

S O NWhere stories live. Discover now