1. Bölüm

232K 7.2K 9.8K
                                    

HİKAYE BASILI KİTAP OLACAĞINDAN DOLAYI BÖLÜMLER KALDIRILMIŞTIR!



Yeniden başlamadan önce sadece iki kelime yazıyorum... Umarım anlayacak kadar aklı olanlar bunun ne demek olduğunu bileceklerdir....


                                                                 "BEN BURADAYIM!"



Hikayeyi şikayet! etmek isteyenlerin nezaket gösterip aykırı içerik olduğunu iddia ettikleri kısımları bana iletmelerini söylememin acaba bir faydası olur mu bilemiyorum ancak naçizane bir tavsiyede bulunmadan geçemeyeceğim. 

"Sen ne söylersen söyle, söylediğin karşındakinin anladığı kadardır!" - Mevlana

Yazılanı anlayacak kapasiteleri olmayanların,  yazdıklarımı çapraşık zihinlerindeki, çirkin fikirlerle farklı kalıplara sokmamalarını ve yetersizliklerini bu derece ortaya koymamalarını rica edeceğim.


Evet başlıyoruz... Bakalım daha kaç kere sildirileceğiz. Umarım birileri bunun da bana yapılan taciz olduğunun farkındadır. 




BU HİKAYEDE GEÇEN OLAYLAR, KİŞİ VEYA KURULUŞLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜ OLUP, GERÇEKLERLE UZAKTAN YAKINDAN ALAKASI YOKTUR!



2002

İstanbul

Genç kadın biraz evvel indiği taksiden, yağan yağmura aldırmadan karanlığın içinde, yanındaki minik kız çocuğunun ufacık elini avucunun içinde sımsıkı tutarak ve az da olsa çekiştirerek hızlı adımlarla ilerliyordu. Buraya gelebilmek için bir kaç araç değiştirmek zorunda kalmıştı. Yaşadığı yerden olabildiğince uzaklaşmak en büyük amacıydı. Biraz sonra yapmak zorunda kalacağı şeyin altında ezilse de bir o kadar kararlıydı adımları.

"Anne ben çok yoruldum." diyen ince sızlanan sese hemen başını indirerek yumuşak bir tonla karşılık verdi.

"Az kaldı kuzum. Az daha dayan sonra her şey çok daha güzel olacak."

"Ama canım çok yanıyor."

İnce acınası ses bir an durmasına neden oldu. Hızla dizlerini kırıp yanındaki minikle aynı seviyeye geldi. Kızın yüzünü neredeyse kapamış olan ıslak siyah kapüşonu hafifçe geriye attı ve harap olmuş, morluklarla bezeli yüze içi acıyarak baktı. Gözleri dolu doluydu.

"Geçecek annecim. Az kaldı. Bir daha kimse seni incitemeyecek."

Kız dolu gözlerle başını kaldırıp annesine baktı. İkisinin de yüzünden akan yağmur sularına gözyaşları karıştı. Kadın titreyen ellerini hafifçe kaldırıp kızın yüzüne düşmüş olan saçlarını yumuşak bir dokunuşla kapüşonun içine sokmaya çalıştı. Küçük kız titriyordu. Kadın çaresizce bakışlarını etrafta dolaştırdı. Yürümesi gereken yalnızca bir kaç yüz metre kalmıştı. Çelimsiz ince bedene yeniden bakışlarını çevirip hiç düşünmeden kucağına aldı çocuğu. Çocuk kollarını annesinin boynuna dolarken kadın yeniden dizlerinin üzerinde dikilerek öne adımlamaya devam etti.

Gecenin karanlığında, arada çakan şimşeklere aldırmadan sağanak yağmurun altında devam etti ileriye doğru. Dar tek şeritli yolda ilerlerken etraflarında ağaçlardan başka bir şey görünmüyordu ancak bir kaç yüz metre sonra varacağı yeri göreceğinden emindi. Yorgun bacakları ve kolları son bir azimle kendisini ve hayattaki en değerli varlığını taşımaya devam etti. Bugün onu son görüşü olacaktı ama emindi ki bir daha kimse ona zarar veremeyecekti. Karanlığın içinde hiç tereddüt göstermeden adımladı o yolu. Nihayet etrafını uzun ağaçların çevrelediği, yüksek duvarların önüne ulaştığında hedefi olan büyük binanın o duvarlar arkasında olduğunu biliyordu. Tek bir giriş olduğunu belli eden büyük demir kapının hemen solunda küçük bir bekçi kulübesi vardı. İçindeki solgun ışık, sağanak yağmurdan korunmaya çalışan görevlinin orada olduğunu işaret ediyordu.

ANKA  (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin