6.bölüm

21K 1.3K 58
                                    

Battı balık yan gider.. madem yanlışlıkla yayınladım ve soran çok, tekrar yayımlayayım bari, sizi mi kıracağım 😍😍

Ertesi gün benim için hızlı başlamıştı. Gece maruz kaldığım bir çok dış savaştan galip çıktığım da söylenemezdi. Haliyle güne katır tepmişten beter kalkmış durumdaydım. Nefis geçen bir gecenin ardından yaşam alanımı katleden arkadaşlarım ve ablalarım benim aksime gayet dinç ve güçlü görünüyorlardı. Ben ise tepemde dikilen güneşin mayıştırıcı sıcağında neredeyse ayakta uyumak üzereydim. Bir kaç kere esen rüzgar sayesinde, bir kaç defa da makasın dikenli bıçağına parmaklarımı kaptırarak ayılmıştım. Barut bugün bahçeye gelmemişti ama çıkıpta nedenini kimseye soramazdım. Acaba önemli birşey mi olmuştu? Sürekli ona kayan aklıma, adını duyduğumda bile hızlanan kalbime ne diyebilirdim ki?

Öğle sıcakları bastırmaya başladığında küçük bir ara verip kahvaltı yapmış kaldığımız yerden işimize devam etmiştik. Kozasına sığmayan bir tırtıl gibi olduğum yerde kıvranıyordum. Barut'u merak etmem bir yana endişeleniyordum da.

Sana be salak!

Sen yaz sonunda katledeceğin avmleri düşün!

Artık canım, ne gezip dolaşmak ne de avm avm dolaşıp aldığım lüks marka elbise ve ayakkabılarla dolabımı doldurmak istiyordu. Sanki bir iki günde kişiliğimden çok düşüncelerim de değişmişti. Daha oturaklı ve mantıklı düşünmeye başlamıştım. Hayatı tanımadan yaşamak gerçekten samandan farksız yavan bir tattı. Şimdi ise, diyalog kurabiliyor, gerçek hayattan konuşabildiğim insanlarla bir arada yaşıyordum. Örneğin burada marka konusunda sataşacağım bir Özge yoktu. Renk uyumuma laf edecek Sinem, ayakkabılarımın zarifliğini kıskandığı için ayaklarıma taraklı diyen Burcu da. Burada sohbetler para üzerine dönmüyordu. Kimse kimseden üstün olmak için bir diğerinin omuzlarına basmak gibi bir çaba içerisinde de değildi. Büyük balık küçük balığa yem gözüyle bakmıyordu. Burada masum düşünceler, iyi niyet ve sınırsız sevgi vardı. İnsan oğlunun da istediği tam olarak bu değilmiydi? İlgi çekmek için şımarıklığa başvurmadan sadece istenilen saf sevgi! Şimdi düşündüğümde yaptığım tüm saçmalık ve savurganlığımın tamamen ilgiyi uzerime çekmek için uyguladığım bir girişim olduğunu idrak edebiliyordum. Peki ya ailemin bundan haberi varmıydı? Pekala...hiç sanmıyorum!

Bir diğer konuysa artık makyaj yapmıyordum. Kilo kilo yağlı boyalar renklendirmiyordu suratımı. Litre işi parfüm de kullanmıyordum. Tamamen doğal bir ter kokusu sarmıştı bedenimi. Natürel, "organik" adı altında satılan şampuan ve bakım ürünlerimin yerine bildiğimiz beyaz kalıp sabun da işimi görebiliyordu. Pekala, güzel kokulu şampuanlardan vazgeçemezdim ama onlar olmadan da hayatım bir şekilde devam ediyordu. O kadar müsriflik yapmaya gerekte yoktu. Işte tam da bu noktada gözlerim yeni dünyaya gelmiş bebeğin ağlamaklı ifadesine karşın yavaş yavaş açılıyordu. Artık gözlerim kör kulağım sağır değildi. Yaşamda, yaşamakta bu kadar kolay değildi esasen. İstanbul'a gittiğimde ilk işim elime aldığım diplomamın bir işe yaramasını temenni ederek başvuru yapabileceğim şirketleri araştırmak olacaktı. Babamın bana sağladığı imkanları ve o çok övündüğü şirketinin hisseleri umrumda değildi. Sıfırdan başlayıp tek başıma tırnaklarımla kazıyarak hayatımı idaam ettirebilirdim. Artık eski şımarık, o elini havaya şıklattığında her istediği ayağına gelen Tanem olmayacaktım. Vazgeçilmez olmak için en alttan başlayıp başarabileceğimi önce aileme sonra da diğer herkese kanıtlamalıydım.

Yatakta bir o yana bir bu yana kendimi savururken yapış yapış olan tenim yüzünden rahatsız hissediyordum kendimi. En acilinden banyo etmem gerekiyordu. Doğrulup koltuk altımı kokladım. İnanılmaz terlemiştim ama saf beyaz sabun kokuyordum. Neyse ki bu iyiye işaretti. Keskin kokulara karşı tahammül becerim hiç mi hiç yoktu. Kızlara baktığımda uyuyorlardı. Usulca yerimden kalkıp dışarıya çıktım. Habibe ve Melek abla yemek işleriyle uğraşıyorlardı. Onlara görünmeden tekrar içeriye girdim ve valizimden yeni bir bikini alıp çarşafın arkasına geçtim. Belki bu yaptığımı Barut duysa yine esip gürleyebilirdi fakat, bugün burada olmadığını var sayarsak tehlike görünmüyordu. Üstüme bahçe kıyafetlerimi çekip tekrar dışarıya çıktığımda Melek ablaya, "ben biraz hava alacağım" diye seslenmiştim ki Barut'un arabası görüş açıma girdi. Lanet olsun! Bu şimdi nereden çıkmıştı?

Mükemmel Ceza (Karadeniz Serisi, BARUT) Tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin