# 06.09.2017 #
Ruhunu, ilmek ilmek örmüştü pas tutmuş duvarlarla. Yıllarca, kendi yıkık dökük zihninin oluşturmuş olduğu yerde saklanırken bilmiyordu, duvarları inşa ederken ufak bir boşluk bıraktığını. Ve, kendini teslim ettiği koyu kahverengi göz...
Siyahın esaretinden kaçmaya başaran mavi gökyüzü gebe kalmıştı, kırmızının açtığı bu savaşa karışan turuncu renk tomurcuklarına. Sarı yalnızlığına son verip mahcup şekilde sığındı bu iki renge. Dünyaya gözlerini açan güneşin ilk ışıkları nefes aldı, kana bulanmış elleriyle kabusunun cansız hantal bedenini kavrayan adamın odasında.
Göz kapaklarının kilitli kapıları arkasında saklanmaya çalışan küçük badem gözlerinin siyaha çalan koyu kahverengi irisleri korkunun soğuk parıltılarına gebe kaldığı vakit, bedenine yayılan acıyı derinliklerinde hissetmeye başladığında, ağır geldi bu acı ve firar etti bu odaya. Zihnine yerleşen kabusunun eli, ince soluk boğazını sıkı sıkıya sarmaladığında, göğüs kafesini parçalayacaktı ince pembemsi dudaklarının arasından özgürlüğüne kavuşan zehirli nefesleri. Pürüzsüz soluk tenli yüzünde yer yer edinmiş ter damlacıkları selamlıyordu bu acı sabahı.
Ellerini her iki yanına koyduğunda, avuçlarını yatağa bastırarak onlardan destek aldı. Sırtını çift kişilik yatağının koyu ceviz ağacından yapılmış yatak başlığına dayadığında ise, koyu lacivert saten pijamasının göğsüne kadar açık düğmeleri feryat etti, güneşin ilk ışıklarının arsızca dokunduğu soluk teni parladığında.
Birbirine seslenen saniyeler dakikaların yakasından kavrayıp tutmuşken, dakikalar ise nefes nefese peşinden koştuğu saatleri durdurabilmişti sertçe. Gözlerini uzun zamandır izlediği beyaz boyalı tavandan çektiğinde, nefesleri düzene girmiş üstündeki o koyu buhran kaybolmuştu.
Üzerindeki serili yorganı attığında, siyah deri kumaş önü kapalı terliklerine soluk tenli damarlı ayakları uzanmış yavaşça giymişti. Son kez derin bir nefes aldıktan sonra, yatağından kalkmış, yatağının karşısında geniş ve büyük odasının bir ucunda bulunan banyosuna adımlamıştı. Güneşin sıcacık kollarının arasından ayrılmamakta ısrarcı eylülün ilk günlerine karşı, iliklerine kadar buz tutmasını neden olacak bir duş almasına karar vermişti.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Koyu kahverengi ceviz ağacından yapılmış ahşap rengin ağırlığına katılmış koyu gri duvarların sarmaladığı banyosuna geldiğinde, karşısında duran beyaz mermerden olan küvetine yaklaşıp musluğun vanalarını açarak soğuk suyun akmasına müsaade etti. Küvetin karşısında bulunan lavabo tezgahının altındaki raflardan, orman kokusunun hakim olduğu ağır parfümlü olan duş jelini, suyla dolmakta olan küvetin içine bolca sıktı. Solundaki kolondaki saate baktığında henüz saatin altıya geldiğini görüyordu.
Suyun yeterince dolduğundan emin olduğunda, vanaları sıkıca kapattı. Üstündeki koyu lacivert saten pijama takımı çıkararak küvetinin sol yamacında kalan küçük demirden yapılmış askılığa asarak, küvete girmeden arkasında kalan lavabo tezgahının yanında bulunan havluluktan katlanmış bornozunu alarak hemen demir askılığa asarak küvetin içine girdi. Soğuk su, ince bedenini sızım sızım sızlatırken en küçük zerresine kadar, zihni bir o kadar rahat nefes alabiliyordu.
