54. Bölüm

504 44 8
                                    

Yavaş yavaş oradan çıktığımızda Soo teyzeyi görmüştük.

Soo teyze hemen yanımıza geldi.

Soo teyze
"Ah çocuklar nereye gittiniz?"

Suga
"Benim midem biraz kötü oldu da şuraya gittik."

Soo teyze Yoongi'nin eliyle gösterdiği yere baktıktan sonra bize döndü

Soo teyze
"Şuan iyi misin oğlum?"

Suga
"İyiyim anne."

Soo teyze
"Hadi gidelim o zaman."

Beraber tekrar yürümeye başladığımızda Suga'yla ellerimizin birleşik olduğunu daha yeni fark etmiştim. Ama elimi çekmemiştim. Suga da aksine elimi daha çok kavramıştı.

Gülüp yürümeye devam ettim.

Şuan bizi baya Soo teyze yönlendiriyordu. Bizde öylece el ele peşinden gidiyorduk. Onun elini tutmak cidden çok güzeldi. Ne biliyim? Hoşuma gitmişti.

5 Saat Sonra

Nihayet eve geldiğimiz de içeri girip Soo teyzeyle mutfağa geçtik. Suga'nın abisi Woojin ve babası Yongsan amca da gelmişti zaten.

Biz Soo teyzeyle mutfakta yemek hazırlarken onlar salonda sohbet ediyordu.

Soo teyze
"Kızım?"

Ben
"Efendim Soo teyze?"

Soo teyze
"Daha yeni tanıştık biliyorum ama yinede sormak istiyorum."

Ben
"Buyrun."

Soo teyze
"Kızım senin gönlünü kaptırdığın biri var mı?"

Ne diyim ben şimdi? Ben senin oğluna gönlümü kaptırdım diyemem.
Ah Soo teyze ah!!

Suga'dan

Su almak için mutfağa gidecekken annemle Açelya'nın içerden konuşmalarını duyup kapının yanında durdum.

Annem
"Daha yeni tanıştık biliyorum ama yinede sormak istiyorum."

Açelya
"Buyrun."

Kafamı biraz eğip ikiliye baktım.

Annem
"Kızım senin gönlünü kaptırdığın biri var mı?"

Açelya biranda duraksadığında yutkundum. Yoktur dimi? Yoktur ya.

Açelya
"Aslında var biri."

Annem
"Kim peki? Ben tanıyor muyum?"

Açelya
"Söyleyemem ama çok yakışıklı biri. Aynı zamanda sevimli."

Annem
"Biraz dış görünüşünü anlatsana."

Evet evet dış görünüşünü anlat.

Açelya
"Böyle pürüzsüz bir teni var. Gözler simsiyah. Böyle baktıkça içinde kayboluyorum. Bu yüzden gözlerine bakamıyorum. Gözlerine baktığımda kendimi kaybedip rezil olmaktan korkuyorum. Bazen yanında bile elim ayağıma dolaşıyor."

Annem
"Ah kızım sana sahip olacak kişi çok şanslı. Şu güne kadar senin kadar güzel seven birini görmedim ben."

Ben de görmedim anne. Ama o kişi olmadığımı biliyordum. Ona asla sahipti olamayacaktım. Aslında ona sahip olmayı, sarılıp öpmeyi, kollarımın arasına istediğim zaman almayı o kadar çok istiyorum ki anlatamam. Ama olmuyor işte.

Açelya
"Ah öyle demeyin. Hem onun beni sevip sevmediğini bilmiyorum bile."

Annem güldüğünde Açelya da aynı şekilde gülüp önüne döndü.

Of Açelya. Neden beni görmüyorsun ki? Oysaki hislerimi belli ettiğimi sanıyordum. Beni fark etmen için ne yapmam gerek?

Derin bir nefes alıp mutfağa girdim ve masaya oturdum.

Annem
"Bir şey mi oldu oğlum?"

Ben
"Yok hayır. Sadece su verebilir misin anne?"

Annem
"Açelya kızım benim ellerim bulaşık. Sen versen?"

Açelya onaylayıp dolaptan bardak aldı ve biraz su doldurup yanım geldi. Tam elinden bardağı alacakken elimin eline değmesiyle ona baktım. O da aynı şekilde bana bakıyordu.

Bir anda yanaklarının kızarıp gözlerini kaçırmasıyla gülümseyip bardağı aldım.

Kızardığında çok tatlı oluyordu. Ve ben onun o yanaklarını sıkmak istiyordum.

Tabi sevgilim olsa kesin yaparım ama. Neyse.

Biraz sonra yemek hazır olunca sofrayı hazırladık ve hepimiz masaya oturduk.

Daha doğrusu Açelya oturamadı. Çünkü onun telefonu çalmış ve yukarı çıkmıştı.

Açelya'dan

Telefonum çaldığında hızlı adımlarla yukarı çıktım. Arayana baktığımda Yaren olduğunu gördüm.

Ben
"Efendim Yaren?"

Yaren
"Kızım nerdesin sen? Neden hala dönmedin?"

Ben
"Kızım yemeğimizi yedikten sonra çıkıcaz zaten."

Yaren
"Ha tamam o zaman. Görüşürüz."

Ben
"Görüşürüz."

Telefonumu kapatıp aşağı indim. Masaya oturduğumda Suga bana kısa bir bakış atıp önüne döndü.

Soo teyze
"Oğlum sizin otobüsünüz ne zaman kalkıyor?"

Suga
"Yarım saat sonra."

Soo teyze onayladığına dair mırıltılar çıkarıp önüne dönmüştü. Ben de elimde çubuklarla yemeğime eziyet ediyordum.

Suga
"Neden yemiyorsun?"

Ben
"Yoo yiyorum işte."

Diyip yemeğimden aldım ve ağzıma attım.

Suga'ya baktığımda gözlerini kısarak kısa bir süre baktıktan sonda yemeğine dönmüştü. Derin bir nefes aldım. Canım ciddi anlamda birşey istemiyordu.

Neden olduğunu bilmiyordum. Ama sanırım başımıza kötü birşey geleceğindendi. En azından ben öyle hissediyordum.

Aklıma gelen şeyle kaşlarım çatıldı. Bugün günlerden neydi?

Soo teyze
"Kızım iyi misin?"

Ben
"E-evet iyiyim. Şey bugün günlerden ne?"

Soo teyze
"Cuma. Neden?"

Ben
"Peki ayın kaçı?"

Soo teyze
"17'si. Bugün 17 Mayıs."

Bugün 17. Yüzyıldı. Bugün son Koruyucu Melekler'in belirlendiği gündü. Bugün.17. Yüzyıldı. Oliks'in ruhunun şimdi canlanma sebebi buydu. Kendisi 17. Yüzyılda yaşayıp ölmüştü. Şuan 400 yaşındaydı ve kendi ölüm gününde canlanmıştı. Yani bizim kaçırıldığımız gün aslında Oliks'in ölüm yıldönümüydü.

Suga
"Açelya bir şey mi oldu?"

Ben
"Hayır. Sadece aklıma bir şey geldi de."

Bugün çok kötü şeyler olacaktı. Bugün olmasa bile yarın olacaktı.

Bir anda açık pencereden gelen soğuk rüzgarı hissetmemle gözlerimi kapattım. Kıyamet kopuyordu. Ölen ruhlar canlanıyordu. Tıpkı Oliks gibi. Bütün Koruyucu Melekler ve ölen ruhlar canlanıyordu.

İlk Koruyucu Melek Zac Blonce bile.

Koruyucu Melekler¹ || Min YoongiWhere stories live. Discover now