"Siliyordum."

"Zımpara yapıyor gibi bir halin vardı." Kaşlarını alayla kaldırdı ve yüzümü inceledi. "Ya da burada çalışmaktan o kadar bıktın ki, burayı ateşe vermek istedin."

Gergin bir nefes aldım ve önüme düşen saçımı kulağımın arkasına itekledim. Hala dışarıda mıydı bilmiyorum ama üzerimdeki gerginliği atamıyordum.

"Kapatalım artık, sen çok bile kaldın. Güven abi bu saate kaldığını duyarsa sana da bana da fırça çeker, biliyorsun değil mi?" Beni bu saatlere kalmamam için uyardığı aklıma gelince yüzümü buruşturdum. Bu kadar geç saate kalmamı istemiyordu ama ben engel olamıyordum. Şu an çalışmıyor olsam evde kafayı yer, düşüncelerime asla engel olamazdım.

"Söyleme sakın." Çantamı ve montumu almak için hızlıca arka odaya geçtim ve eşyalarımı toparladım. Hakan da arkamdan gelmişti. Gözlerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Görmezden gelmeye çalıştım ama çoktan merak ettiği o soruyu sormak için dudaklarını aralamıştı.

"Ayrıldınız mı?" diye sordu.

Ne demem gerektiğini düşündüm. Doğruyu mu söylemeliydim yoksa yalan mı söylemeliydim emin olamadan birkaç saniye montumun fermuarıyla uğraşıyor gibi yaptım. Gözlerimi ona kaldırmadım.

"Hayır." Dedim en sonunda. Doğruyu söylemek ve bir daha saçma sapan yalanlara başvurmak istemiyordum. O yüzden doğruyu söylemeye tam olarak şimdi başlayacaktım.

Montumun fermuarını tamamen çekip göz ucuyla ona baktığımda kaşlarını çatmış olduğunu gördüm. Şaşırmıştı çünkü ona Evren için o benim sevgilim değil demiştim. Dudaklarımı araladım ve söylemek zorunda hissettiğim o cümleyi kurdum.

"Zaten sevgili değildik."

Dudakları şaşkınlıkla aralanırken gözlerinin ardından parlak bir ifade geçti. Hakan'ın iyi biri olduğunu biliyordum ama yine de rahatsız olmama engel olamadım. Yeniden beni bir şeylere zorlasın istemiyordum.

"Yani bana yalan söylemiştin?"

Ona cevap vermeden yanından geçip çıkış kapısına doğru yürüdüm. Kapıyı açmak üzere olan ellerim tereddüt içindeydi. Evren'in hala orada olabileceğini bilmek beni geriyor ve kaçmak istememe neden oluyordu. Üstelik ona Hakan'ın beni bırakacağına dair yalan söylemiştim. Yutkundum. Eninde sonunda olacaktı, bu yüzden geçiştirmeye gerek yoktu.

Kapıyı aralayıp dışarı çıkarken soğuk hava yüzümü yaladı. Hava giderek soğumuştu. Hakan'ın arkamdaki varlığını hissedebiliyordum. Kapıyı kapattı ve elindeki anahtarlarla kilitledi. Bu sırada etrafıma bakınıyordum. Bir tarafım Evren'i görme umuduyla yanıp tutuşuyordu. Beni beklemiş olmasını umut ediyor ve beni eve bırakmasını, onunla aynı ortamda, aynı havayı solumayı istiyordu.

Sinirlendim. Bu yanımı nasıl durdurabilirdim? Bir yolu olmalıydı. Bu tür şeyler düşünmek istemiyordum.

"Nefes?" Hakan'ın sesiyle birlikte omzumun üstünden ona döndüm. Elindeki anahtarı montunun cebine attı ve gözlerini gözlerime dikti. "Bırakıyım seni?"

"Zahmet olmasın?"

Gözlerini devirdi. "Saçmalama." Motoruna binip kaskını bana uzattığında tereddüt içinde kaldım. Yanlış bir şey yapmak istemiyordum. Hayatımda bir yanlışa daha yer yoktu. Hakan'a umut vermek, onun beni yanlış anlamasını istemiyordum.

"Arkadaşız, değil mi?" diye sordum ona hatırlatma yapmak için.

Gülümsedi. "Arkadaşız. Hadi tak şunu."

Karanlıkta Dans EtmekWhere stories live. Discover now