BAZI İNSANLARI ANLAMIYORUM

15 1 0
                                    

Ezgi... Neden beni korumuştu ki? Ben ona kitabımı falan vermemiştim hatta kitaplarımı dolabımın tam olarak neresinde olduğunu bile hatırlıyorum. Sevdiğim dersler ve sevmediğim dersler olarak ayırmıştım dolabı ikiye, tabii ki de biyoloji sevmediklerim arasındaydı. (biyoloji dersinden nefret ettiren Arzu hocaya burdan öpücükler gönderiyorum) Ben bunu düşünürken zil çaldı, tam sınıftan çıkıcam derken arkadan bir ses geldi. "Pşşştt, Şizofren!" arkamı döndüm, Ezgi bana doğru bakıyordu. "Sen ne ayaksın kızım? Bir tersliyorsun bir yardım ediyorsun. Neden yalan söyledin Arzu hocaya?Kesin benden bir şey isteyeceksin, ne isteyeceksin söyle hemen. Benim tepemi attırtma!" Beni takmayıp sınıftan çıktı, belli ki bir şey istemiyordu. O halde neden yardım etti? Muhtemelen tanıdığım diğer herkes gibi o da benden bir şey saklıyordu. EZGİ'nin benden sakladığı şey ne kadar önemli olabilir ki diye düşündüm ve sakladığı şeyi merak etmediğim kanısına vardım.

Bir sonraki ders edebiyattı. Şizofrenler grubundakilerin en sevdiği dersti bu. O yüzden ben de bu dersi sevmek zorundaydım. En azından popülerler gibi en sevdiğim ders matematik değil....

Derse girmek istemediğimi fark ettim ve okuldan koşarak çıktım. Kimse fark etmedi, istediğim yere gidebilirim derken arkamda tekrardan EZGİ'yi gördüm. Beni görmüştü ama hareket etmiyordu. Görmezden gelip yoluna devam etti, ben de koşmaya devam ettim.

Okulun beş altı kilometre uzağında bir orman vardı. Oraya gittim ve oradaki kütükten yapılmış koltuğa oturdum. Tabi on dakikadan fazla oturunca sıkılan bir insan olarak orada daha fazla oturamadım. Ormanda biraz dolaşıyım dedim ve yürümeye başladım. Galiba üç saat kadar yürümüşüm...

Hava kararmaya başladı. Ben ise nerede olduğumu bilmiyordum

Hey,hey , hey. Bu hikaye tabii ki her türk dizisindeki gibi ormanda yürüyüşe çıkan ve hava kararınca yolunu şaşırıp ormanda mahsur kalan bir kızın olduğu bir hikaye olmayacak.

Yarım saat daha yürüdükten sonra yanımda telefonum olduğunu fark ettim. Şizofrenler grubundan Anıl'ı (okuldaki en yakınımdır kendisi) aradım. Olduğum yeri söyleyince motoruyla beni aramaya geleceğini söyledi. On dakika geçti. Sonra bir on dakika daha...Yirmi dakika, yarım saat derken bir motor farı çıktı karşıma. "Anıl,burdayım!" dedim ve motor yaklaştı. Anıl'ı gördüm ama arkasında biri daha vardı. Turuncu saçları gözüküyordu arkasındaki kişinin. Anıl,"Bak sana kimi getirdimmmm!" dedikten sonra turuncu saçlının kim olduğunu anlamıştım. Yüzünü bana çevirdi kızıl çocuk... Çilleri, gözleri, saçları... O kadar tanıdıktı ki her şey, sanki yıllardır tanıyormuşum gibi.

Anıl sırıtarak Yusuf' un omzundan tutup bana doğru itti. Tabii ki Anıl en yakınım olduğu için ona Yusuf'u anlatmıştım. Kim bilir buraya gelirken neler konuşmuşlardı ikisi. Bunu düşününce yüzüm kızardı, Anıl, "Noldu, bir utandın sanki kanka." dedi ve göz kırptı. O an o kadar sinir oldum ki Anıl'a. "Yok ne utanacağım ya. Yusuf, senin burada ne işin var?" dedim ve konuyu geçiştirdim. "Senin burada olabileceğini duydum sağlam kaynaklardan. Ben de kaybolursun buralarda falan diye geliyim dedim."

Sağlam kaynaklar???? Her neyse...

"Sen Anıl'ın arkasına bin, ben buradan kestirme bir yol biliyorum. Oradan yürüyerek giderim." dedi Yusuf. Birkaç saniye sonra ortadan tamamen kaybolmuştu bile. Ben de Anıl' ın arkasına bindim, kollarımla beline sarıldım ve buraya gelene kadar ne konuştuklarına dair onu sorguya çektim. "Sadece kardeş olduğunuzu bildiğimi söyledim." demesine rağmen bana inandırıcı gelmemişti nedense. Neyse, çok da merak etmiyordum zaten. Anıl'a güveniyordum. Beni küçük duruma düşürecek bir şey söylemediğinden emindim. Evimin önüne geldik, sarıldık ve yarın okulun neresinde buluşacağımıza karar verdik.

Eve girdim, saat baya geç olmuştu bu yüzden annekuşumun beni fark etmemesi gerekiyordu. Parmak uçlarımın üzerinde yavaşça odama çıktım. O sırada aklıma geldi, okul çantam... Okulda unutmuştum. "Amaaaan, onu da yarın alırım canım." dedim kendi kendime. Biraz yüksek sesle söylemişim heralde çünkü annem girdi içeri. Gözleri yarıya kadar kapalıydı. Annem uykuluyken olayların yarısını hatırlamazdı o yüzden ses çıkarmadan yattım. Annem de üstümü örttü ve bir kelime etmeden çıktı odamdan.

Yarın uzun bir gün olacaktı. Yusuf, Anıl ve EZGİ'yle dolu bir gün...
-
-
-
-
-
-
-
.
.
.
.
.
.
((((((((((()))))))))))

KIZIL GİZEMOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz