Kırılma Noktası

7 1 2
                                    

Dünyanın en gereksiz insanları akrabalardır. En azından benim için. Sayısız akraban olmasındansa seni candan seven bir insan varsa yeter, hayatın kurtuldu demektir.

Babamlar 5 kardeştiler. 4 tane amcam vardı. Amcalarım hiçbir işe yaramayan, kendilerini çok zeki sanan, birer beyin fakiriydiler. Hepsi tipik köylü kurnazıydı.
Hakaret etmek istemem ama, onların beynini kuşa taksak hayvan geri geri uçardı.
Hele en küçük amcam var ya, tam bir yetersiz bakiyeydi.
Büyüklerime saygısızlık etmek istemem ama, her biri battaniye kadar zeka taşıyordu.
Gıybet etmek günah ama, onları gören 'ilk altı ay anne sütü şart' demekten kendini alamıyordu.
Arkalarından konuşmak bana yakışmaz, bunların dilinden gelen elinden gelse, her soytarı kral olurdu.
Çok da saygısızlık etmek istemiyorum ama, her birinin IQ'su ayakkabı numarası kadar ya var, ya yoktu.
En küçük amcam tavuk döner kadar zeka taşıyordu. (Çeyrek döner.)
Hepsinin zekasını bir araya toplasak, ancak bir marul (aysberg) kadar ederdi.

En büyük amcamı ise farklı bir yerde tutuyorum. O diğerleri gibi değildi. Onun zekası ancak normal marul kadardı.

Biz çok fakirdik, ama öyle böyle değil... Dolabın içine fare düşse kafasını yarardı. Kardeşimle pazarlarda su satardık. Akşam da pazar alışverişi yapar, eve yiyecek alırdık.
Babam 1.87 boyunda, kapılardan sığmaz, ayı irisi bir adamdı. Dik ve geniş omuzlarının altında kalın bir boyna sahipti. Gözleri iri ve simsiyahtı. Kemikli bir burnu vardı. Kötü biriydi ama, köpek, çok yakışıklıydı. Herkesin kaybettiği babası kadar yakışıklı...
Kalın bıyıklarıyla Tatar Ramazan'a benziyordu. Ona yaklaştığımızda genelde kolonya kokardı. Her zaman temiz ve bakımlıydı. Bir robot gibiydi. Hatta çorapları bile kokmazdı. Alkolden yağlanmış olmasına karşın ince bir bele sahipti. Onun altındaki kalın bacaklar, ona ayrı bir hava katıyordu.
Fakat hiç çalışmazdı. Evimizin kirasını Almanya'dan teyzem öderdi. Annemi korumak, evin erkeği olarak bana düşerdi. Annem sokaklarda akşama kadar Milli Piyango Bileti satardı. Babamın en iyi yaptığı şey; yemek yemek, kabız olup tuvaletleri tıkamak, alkol tüketmek ve aşırı derecede kitap okumaktı. Tüm gün evde iş-güç yok, 70'lik rakıyı açıp sayfalarca kitap okurdu. Bir gün alkolün etkisiyle okuduğu kitaptaki imla hatalarının tek tek altını çiziyor, yazara ağıza alınmayacak hakaretler ediyordu. Hasta iyileşince doktorunu tanımazmış. Ona bilgiler öğreten yazarı tanımıyordu. Zaten tanımaması da gerekirdi. Okuduğu yazarların çoğundan fazla bilgiye sahipti. Okumak başka, yazmak başka şeydir. Okumakla, yazmak bir noktaya kadar gelişir; ama insan yazışını geliştirmek için mutlaka yazmak zorundadır. Yazmak, yazmakla gelişir. Babamınsa yazmakla pek ilgilendiği söylenemezdi.
Biz annemle mutfakta kulak kabartmış, acaba tırlattı mı diye düşünürken annemin gülüşünü yakaladım. Nedenini sorduğumda:
"Babaannen haklıymış, 'bu adam hiçbir şey bulamazsa kendi b*kuyla kavga eder.'" derdi.
Bir gün babaannem, küçük bir çocuğa ceza verir gibi babamı karşısına aldı:
"Dünyadaki her şeyin bir zararı vardır. Bana söyler misin, senin bir yararın var mı?" dedi.
Babam donmuş bir şekilde karşısındaki duvara bakıyordu. Onda aynı zamanda katatoni (donakalım) vardı. Tıpkı videoyu durdurduğunuzda ekrandaki görüntünün donması gibi. Pause durumu...
Babam uzun süre konuşmadı. Kısık sesle duvardaki noktaları sayıyordu. Onun bu dünyada korktuğu tek insan annesiydi. Ona asla saygısızlık yapmazdı. Hatta, yıllar önce köyde kalırlarken, hırsızlık yaptığı için en büyük amcamı (normal marul kadar zeka taşıyan) babaannem demir çubukla dövmüş. Sonra birden amcam elini tutmuş ve ona karşı gelmiş. Babaannem çok bozulmuş:
"Allah belanı versin, bana bunu da mı yapacaktın? En büyük abiniz karısının, çocuklarının yanında onu dövsem bile bana saygısızlık etmedi." demiş. İşte babam annesine bu denli saygılıydı.
Bir erkek, bir ömür geçirip bunu duymadan ölebilir. Hem bir erkek, annesinden bu sözü duymak için, bir ömür boyu ona saygı duyabilirdi. Babam bir süre sonra yerinden kalkıp kitaplara gömüldü.
Babaannem arkasından bağırdı:
"Oku, oku... Oku ki iyice dellen. Kimseye bişey öğretmeden bu kadar okumak neye yarayacaksa!?"  

Kırılma NoktasıWhere stories live. Discover now