《2》

12.1K 889 176
                                    


Tüylerimi diken diken eden ürpertci bir soğuklukla saçmalıkta sınır tanımayan rüyamdan uyanarak gözlerimi aradıktan sonra bir süre tavanımla bakışsam da, bu boş aktiviteden kendimi ayırarak yatağımda oturur duruma gelip elimle ıslanan gözlerimi ovuşturdum. Garip bir rüya görmüştüm ve üzerimde çok tuhaf bir boşluk hissi bırakmıştı.

Odamdaki küçük banyoya girip elimi yüzümü yıkarken aynadaki görüntümle göz göze gelirken, hala akmaya devam eden gözyaşlarına anlamsızca baktım. Ardından da titreyen ellerime çevirdim bakışlarımı.

Rüyamda neredeydim bilmiyordum ama ormanlık bir alanda olduğum kesindi. Hava bulutluydu, ve keskin bir soğuk iliklerime kadar işliyordu. Bir sürü genç toplanmış, bize saldıran askerlerle mücadele ediyorduk. Rüyanın etkisi yüzünden midir bilinmez, hiçbir şey düşünemiyordum, sesler oldukça boğuktu. Silah seslerini bile hayal meyal hatırlıyordum.

Sonra birden tanımadığım iri yapılı bir çocuğun, küçük bir erkek çocuğunu korumak için vurulduğunu görmüştüm ama içimde öyle acı bir his oluşmuştu ki, ailemi kaybettiğim andaki acıyı hatırlatmıştı bana. Siyah saçları olan gencin yarasına ellerimle baskı yaparken bir yandan da ağlamaya devam ediyordum.

Rüyamda kana boyanan ellerime baktım istemsizce.

Tertemizdi...

Yutkunup sanki ellerimde o kan lekesi varmış gibi sertçe yıkarken bir süre sonra ellerim kızarmaya başlamıştı. Bana ne olduğunu anlamadan derin bir nefes vererek sakinleşmeye çalışıp yüzümü de yıkayıp kuruladıktan sonra odama geri dönmüştüm.

Saçlarımı bağlayıp yatağıma tekrar uzanırken gözlerimi kapattım ve kendimi toparlamaya çalıştım, ancak inatla gözlerimin önüne gelen görüntüler, bana bu rüyayı unutturmak istemiyorcasına tekrar tekrar kafamın içinde dönmeye devam ediyordu. 

Bir süre sonra kapı açılıp her zamanki gibi içeriye iki koruma girince hiç çırpınmadan beni sürükleyerek labaratuara götürmelerine izin verdim. Planım işleme hazırdı, tek gereken doğru zamanda doğru hamleyi yapabilmekti.

O sırada labaratuarın olduğu koridora girince gördüğüm şeyle irkilmiştim. Üzerinde benimki gibi forma olan ve tek farkı göğsünde 04 yerine 07 yazan mavi gözlü genç bir adamdı. Siyah saçları dağılsa da ona ayrı bir hava katmıştı ve yorgun mavi gözlerinden, beni görünce kısa bir şaşkınlık geçmişti. Birbirimize şaşkınca bakarken onu tutan korumalarla beraber yanımızdan geçip gitmişti ama ben başımı ona çevirip bakmaya devam etmiştim. O da bana bakarken beni önüme dönemem için itekleyen koruma yüzünden ayağım takılmış ve sendelememe neden olmuştu.

Buraya geldiğim günden bu yana, benim gibi olan tek bir insanla bile karşılaşmamıştım, çünkü aşı zamanları korumaların oldukça dakik hareket etmesi, diğer deneklerle karşılaşma olasılığımı sıfıra indirgerdi. Hatta öyle ki, bir ara burada benden başka kimsenin olmadığını düşündüğüm zamanlar bile olmuştu, ancak koskoca merkezin sadece bana çalışmayacak kadar meşgul olduğunu bildiğim için bu olasılığı da kafamdan silmiştim.

Kaçış planım vardı, ancak bu plan sadece tek kişilikti. Benim gibi insanların da burada olduğun bile bile tek başıma buradan kaçmak istemiyordum. Acil bir şeyler düşünmeliydim. Riskli olacaktı, ancak denemeye değerdi.

Labaratuara girip her zamanki aşı koltuğundan farklı olarak beni bir sedyeye bağlarlarken gergin bir şekilde kaşlarımı çattım.

Pekala, çaldığım haritaları fark ederek ceza niyetine beni yeni bir deneye sokmayı planlıyor olamazlardı değil mi?

Her zamanki doktorlar, ellerindeki her zamanki tepsiyle gelip her zamanki gibi bana iğneyi saplayacakları sırada hemşirenin biri aceleyle içeriye girip onu durdurmuş ve gri metal bir çantayı masanın üzerine koyduktan sonra çantayı açarak çantadan farklı bir iğne çıkarmıştı. Bu iğne diğerlerinden farklı olarak mavi renkteydi ve iç sesim alarmları açmış, telaşla oradan oraya koşuşturuyordu.

Rüya Askeri《Final》Where stories live. Discover now