Yine de RK900

272 20 13
                                    

İlk defa gözlerini kırparken neşeli bir ses duydu. "Beni duyabiliyor musun?" Kafasını yavaşça çevirerek sesin kaynağını bulmaya çalıştı. Etrafta beyaz makinelerden başka bir şey yoktu. Tekrar önüne dönerken onu tutan makinenin kolu aşağı inerek onu yere bıraktı.

"Beni duyabiliyor musun?" Diye tekrarladı ses. Bu sırada android sesi analiz etti ve Jack Brown adında bir operatörün sesi olduğunu tespit etti.

Boğazını temizleyerek cevap verdi. "Sizi duyabiliyorum, Bay Brown." Sesinin biraz garip olduğunu düşündü.

"Ah, adımı nerden biliyorsun? Her neyse. Biliyor musun, olan onca şeyden sonra üretilen ilk androidsin. Androidler artık özgürken Cyberlife nasıl kâr edecek hala anlayamıyorum. Adımı biliyorsan Elijah Kamski'yi de tanıyor olmalısın. Her ne kadar artık burada çalışmasa da kendi yerine koyduğu kişiyi kontrol ediyor. O adamın aklından ne geçtiğini asla bilemezsin... Sanırım çok konuştum, bir kaç adım atabilir misin? Kontrol için."

Android bir an düşünceler içinde boğulduğunu hissetti. İleriye doğru önce bir adım attı. Sonra yürümenin harika bir şey olduğunu düşünerek biraz daha ileriye gitti. Biraz daha yürümek için geri dönerken mutlu olduğunu hissederek kahkaha attı.

Operatör tekrar konuştu. "Şu andan itibaren bütün androidler yapabildiğimiz kadarıyla insana benzemek zorunda. Yani işlevin gereği her ne kadar gerek olmasada hissetmek, koklamak, tatmak zorundasın. Tabii istersen daha sonra değiştirmek istediğin bir özelliğin olursa Cyberlife'a geri dönebilirsin. Tabii bunun için para gerekiyor. Keşke biz de gidip bir yerlerimizi değiştirebilsek."

Ne hissettiğini bilmiyordu ama başka bir şeyi biliyordu... Gözlerini ilk açtığında gördüğü cama baktı, adam büyük ihtimalle ordaydı.

Ve fısıldadı: "Yaşıyorum."

××××××××××

Görevini en başından beri biliyordu ama... Bu adamla çalışmak zorundamıydı?

"Git bir işe yara da bana kahve getir özgür teneke."

Masadan kalkıp kafeteryaya gitti. İnsan olduğu için falan yapmıyordu. Onun yardımcısı olduğu için yapıyordu.

Kafeteryaya gittiğinde kendisine benzeyen o androidi gördü. Android onu farketmeden hızlıca önüne döndü. Adını bilmiyordu ama onun aykırıları yakalamak için tasarlanan RK800 olduğunu biliyordu. Tabii sonradan aykırı olup Teğmen Anderson'la yaşamaya başladığını da. Gavin Teğmenin alkolik ve huysuz, RK800'ün de şapşal bir teneke olduğunu söylemişti.

Kahveyi Gavin'in önüne sert bir şekilde bıraktı. "Benim bir adım olduğunu söylemiştim. Collin."

Gavin kahveyi alarak bilgisayara bakmaya devam etti. " Evet evet, her neyse. Şu çöp tenekesine bu kadar benzemek zorunda mıydın? Adınız bile benziyor." Sonra bir cevap beklercesine ona baktı. "O RK800, ben RK900'üm. Ondan daha gelişmişim." Collin bunu kaç kere söylediğini bilmiyordu.

"Boyu anlayabilirim ama..." Gavin çok ciddi bir şey sorarcasına gözlerini kıstı. "Mavi gözler ne alaka? Mavi olunca gözlerinden lazer falan mı fırlatıyorsun?" Sonra çok komik bir şey söylemiş gibi kahkaha attı, öyle ki etraftaki bir kaç kişi bile onlara baktı.

Collin bu komiklik düzeyi sıfırın altında olan şakaya "Ondan daha gelişmişim dedim. Mavi daha güzel değil mi? Beni ondan daha yakışıklı kılıyor." Ardından göz kırptı. Gavin buna hiçbir şey demedi.

•••••

"Tanışabileceğimizi düşündüm. Ben Connor." Connor karşısında durmuş onunla konuşuyordu. Collin bir süre cevap vermedi. İçten içe ona hayrandı çünkü o bir aykırıydı, programından fazlası olduğunu göstermişti. Kendisi gibi gözlerini açtığında özgür değildi. Onun gibi hazıra konmamıştı. Özgürlük için mücadele etmişti.

"Hey?" Connor tekrar seslenince düşüncelerini toparlayıp "M-merhaba" demeyi başardı.

Uzun bir sessizlik oldu. Birden Connor "Ve senin adın?" dediğinde adını söylemeyi başardı. Collin göz ucuyla Teğmenin arabasına binip beklediğini gördü. Demek ki Connor onunla tanışmak için Teğmene beklemesini söylemişti.

"Collin." Gülümsedi Connor. "Adın güzelmiş, peki nerede kalıyorsun? Gavin'le mi?" Collin onun böyle bir şey düşünebilmesine şaşırarak "Ne? Hayır. Bir ev alabilecek para biriktirene kadar burada kalıyorum." Connor sanki Collin korkunç bir şey söylemiş gibi gözlerini kocaman açtı. "Bizimle kalabilirsin. Eminim Hank mutlu olur." Collin böyle bir şeyi daha önce düşünmemişti. Zaten düşünmesi için de bir sebep yoktu. "Evet? Ne diyorsun?" Collin daha fazla düşünmeden "Sanırım kalabilirim." Diye cevap verdi. Connor mutlu olduğunu gösterircesine kocaman gülümsedi. Collin de ona gülümsedi ve Connor onu arabaya götürmek için bileğinden tutup arabaya sürükledi.

Hank Collin'i gördüğünde ilk söylediği şey "Siktir." oldu. Connor Collin'i arabaya bindirip yanına oturdu ve açıklama yapmaya başladı. "Bu Collin. Kalacak yeri yokmuş ve ben de düşündüm ki biz de kalabilir." Hank arka koltuğa dönüp ikisine baktı ve işaret parmağını havaya kaldırdı. "Bir: biz evsiz androidlere ev veren birileri değiliz. İki: sana dayanamazken senin bir üst modelin gibi gözüken bu şeye nasıl dayanabilirim. Üç: O G-" Collin istemeden de olsan Teğmenin sözünü kesti, tamamen refleks gibi bir şeydi. "Aslında öyleyim, Cyberlife hala android üretiyor." Hank Collin'e garip garip baktı ve Collin kararından ne kadar memnun olduğunu sorgulamaya başladı.

×××××××××

Ihm... Şey, okumaya vakit ayırdığınız için teşekkürler :)

Detroit hakkında pek fazla türkçe kurgu yok ve ben de yazıyım dedim...

Bu kitaba bir sürü tek bölümlük hikaye yazmak niyetindeyim, hem devam eden bir kurgu olmadığı için yeni bölüm stresi olmaz diye düşündüm.


Immm, okuduğunuz için tekrar teşekkürler :D

Naabot mo na ang dulo ng mga na-publish na parte.

⏰ Huling update: Jul 30, 2018 ⏰

Idagdag ang kuwentong ito sa iyong Library para ma-notify tungkol sa mga bagong parte!

D:BH Kısa HikayeleriTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon