"Bunu sen yapmadın değil mi?" Gözlerimi kısarak yüzüne bakmaya başladığımda arkadan ondan daha kısa boylu olan, uzun saçlı bir adam, yani kim olduğunu biliyordum ama önemi yoktu, başını uzattı ve "Söylendiği kadar zeki gerçekten." dedi. "Nasıl anladın?"

Mete sinirle başını çevirip ona baksa da o bunu umursamadı, gözlerimi devirip derin bir nefes aldım ve arkama yaslanırken "Nasıl anladığım açık değil mi, siz iki aptal benim sistemlerine girebilecek kadar donanımlı değilsiniz." dedim. "Sen de büyük bir ihtimalle bunu beni izleyerek öğrendin, şirkete geldiğimde seni sürekli etrafımda görüyorum."

"Aptal değiliz." Mete'nin cevaplayacağını biliyordum, başımı yana eğerek devam etmesini beklediğim sırada "Bu kadar kaba olmana gerek yok." diyerek beni yanıltmadı.

"Ne istiyorsunuz Mete?"

"Seni tanımak istiyorum." Gözlerini resmen yüzüme dikmişti, kaşlarımı çatarak ona bakarken "Çok zeki ve güzel bir kadınsın, seninle tanışmak istiyorum, belki... Belki birlikte yemeğe çıkarız." diye devam ettirdi.

"Benimle iletişime geçmeniz yasak." diye hatırlattım. "Bunu öğrenirlerse ikinizde işinizden olursunuz, bir kadın için yaptıklarına dikkat et."

"Sen öylesine bir kadın değilsin." Masaya kollarını koyarak eğildiğinde, yüzünde korktuğunu belli eden hiçbir ifade yoktu.

"Beni tanımıyorsun bile, vaktimi harcıyorsunuz." Ekranda bilgisayarıma giriş yaptığı IP adresi, şirketin adresi, kişisel bilgileri açılmaya başladığında "Ve kendinizi de harcadınız." dedim. "Kurduğum sistem, giriş yapıldığı anda giriş yapılan sistemi yok etmeye programlanmıştı. Aptal olduğunuzu söylemiştim, şirketin bilgisayarından sisteme giriş yaptığınız için yarın hesap vermek zorunda kalacaksınız ve kovulacaksınız."

İkisinin de kaşları çatıldığında ekranda on saniye işareti yandı.

"On saniye sonra sistemi kapatacak, şimdi, seni bir daha etrafımda görmeyeceğim, benimle iletişim kurmaya çalışmayacaksın, adımı unutacaksın." Parmaklarımı klavyeye yerleştirdiğimde Mete "Bunu düzeltecek misin?" diye sordu.

"Eğer söylediklerimi yapacaksan evet, sizinle uğraşmak istemiyorum."

"Tamam," dedi Mete pes etmiş bir şekilde. Ekranda geri sayım beşe düşmüştü. "Konuştuğun için teşekkürler."

Son dört saniye kala sistemi durdurdum, programın yazılımını yeniden düzenlemek için kapatırken Mete dikkatle beni izliyordu, onu görebiliyordum.

"Çok güzelsin." dedi, birkaç saniye sonra ve ekran kapandı. Başımı tavana kaldırıp derin bir nefes aldım ve programı hızlıca yeniden kurduktan sonra oturduğum yerden bir süre bilgisayarımın kişi analizi yapabilmek için aldığı ekran görüntülerde çıkan Mete'ye baktım. Bu kadar ahmakça davranması beni güldürürken yerimden kalkıp Sigara'nın uzandığı yatağa geçip sigaramı aldım ve balkona yürüdüm.

Kapıyı açıp dışarıya çıktığımda hava çok sıcaktı, balkonun mermerleri bile ateş içinde kalmıştı resmen. Parmak uçlarımda koşturarak sandalyeyi çektim ve yavaşça oturup ayaklarımı karnıma doğru çekerken gözlerim kısık bir şekilde sigaramı yaktım. Zihnimin içinde Deniz Tekin çalıyordu, bir gün gideriz, söz veremem, kendimden emin değilim...

Bana inan, düşündüm gelmeyi...

Sigaram bitene kadar orada oturup Camus'u düşündüm. Ardından sigaramı söndürüp içeriye geçtiğimde telefonum çalıyordu. Telefonum bilgisayarıma bağlı olduğu için ekranda kimin aradığını görebiliyordum. Bilgisayara yürüdüm ve açıp koltuğa geri oturduğumda uzanıp Sigara'yı kucağıma aldım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 21, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

HAZEL ROSA Where stories live. Discover now