❧1

1M 16.9K 2.8K
                                    


EPSİLON YAYINEVİ İLE NİSAN AYINDA RAFLARDA!!

İletişim için:

Instagram&Twitter&Snapchat: ilaydagulssen


Bir kitapta okumuştum.

Diyordu ki, "Bazı dostlar vardır... Kelimesi kelimesine uygundur sıfatına, hiç demezsin onlara sana ihtiyacım var, n'olur yanıma gel diye, çünkü ne zaman ufacık bir yürek sıkışması yaşasan hisseder ve kapında biterler. Sadece seninle ağlamalarını değil, onların yanında kimsenin yanında olmadığın kadar rahat ağlayabiliyor olmaktır seni rahatlatan."

Beril'in denemem için elime tutuşturduğu bilmem kaç bininci elbiseyi alıp kabine girerken tam olarak bunu düşünüyordum.

Kan bağı olmadan da size yeri geldiğinde ağabeylik yeri geldiğinde ablalık yapar onlar. Sizinle güler, sizinle ağlar ve her şeyden önemlisi düştüğünüz zaman elinizden tutup kaldırmak için her zaman yanı başınızda olur. Kimsenin yanında olamadığınız kadar doğal olursunuz onların yanında. En şen kahkahalarınızı onların yanında atar, en derinden gelen gözyaşlarınızı onların yanında dökersiniz. En rezil anlarınızı bile birlikte yaşar, ardından saatlerce rezilliğinize birlikte gülersiniz.

İşte benim de hayatımın her anında yanımda olan ve son anına kadar da yanımda olmaya devam edeceklerine inandığım üç tane dostum vardı, dost kelimesinin bütün duygularını taşıyan.

"Nasıl oldu?" Beril'in sesini duyunca kabinden çıktım. Aynadaki yansımama bakarken üzerimdeki elbiseyi inceliyordum. Elbise bordo renkliydi ve göğüs kısmı tamamen taşlarla kaplıydı. Derin sırt dekoltesiyle kesinlikle bana göre bir elbise değildi.

Bakışlarım aynadaki yansımasından Beril'in bakışlarıyla buluşunca kafamı olumsuz anlamda salladım. Beril oflayarak arkasını dönüp kabinlerin karşısındaki koltuklardan birine otururken ben de tekrardan kabine yönelmiştim. Yarın çok sevgili okul müdürümüzün düğünü vardı ve bizim sabahtan beri girmediğimiz butik ve mağaza kalmamıştı. Bugün mükemmeliyetçiliğim üzerimde olduğu için hiçbir elbiseyi beğenemiyordum.

Kabinde üzerimdeki elbiseden kurtulduktan sonra başka bir elbise giyip tekrardan kabinden çıktım. O sırada bizim olduğumuz yere doğru gelen Arda ve Kaan'ı fark etmiştim. İkisi de Beril'in yanına otururken bir yandan da üzerimdeki elbiseyi inceliyorlardı.

"Hala mı bir şey beğenemedin?" diye sordu Kaan.

Dudaklarımı hafifçe büzdüm. "Sorun bende değil, elbiselerde."

Beril "Kesin öyledir," derken sabrı gittikçe tükenmek üzereydi. Onun bu hali beni gülümsetirken Arda "Bu elbise biraz fazla kısa değil mi?" diye sordu.

Arda'nın sorusuna karşılık Beril de "Önce bir Azra'ya elbise beğendirelim. Kısa olup olmamasını daha sonra da tartışabiliriz," diye cevapladı onu. Bugün peşimden o kadar çok mağaza dolaşmıştı ki şu an bu kadar huysuz olmasını normal karşılıyordum.

İşte bahsettiğim o üç dostum şu an sıkılmış surat ifadeleriyle bana bakıyorlardı. 11 yıl önce başlamıştı bizim serüvenimiz. Koskoca 11 yılda birbirimizi tek bir an bile yalnız bırakmamıştık. Yeri geldiğinde ağabey-abla, yeri geldiğinde anne-baba, yeri geldiğinde sırdaş olmuştuk birbirimize. Kısacası her şeyi olmuştuk birbirimizin.

"Tamam, sakin olun," diyerek ayağa kalktı Kaan. "Kaan ağabeyiniz şimdi olaya el atıyor."

Kaan'a 'hadi bakalım' dercesine baktıktan sonra Arda ve Beril'in yanına oturdum.

Yakışıklı Odunum (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin