1-BAYKUŞ

150 56 73
                                    

      Zifiri karanlıkta beklemeye devam ediyorum, yoldan geçen arabaların ve uzaktaki hayvanların uğultusu dışında pek bir ses yok. Hava serindi, omzuma aldığım şala biraz daha sıkı sarıldım. Çok uzun zaman olmuştu daha önce hiç bu kadar gecikmemişti. Zaman geçtikçe korkum ve tedirginliğim artar hale geldi ama içimdeki umudu asla söndürmedim. Karanlığa şöyle bir göz gezdirdim, balkonun korkuluğundan hafifçe aşağıya sarktım, etrafı dikkatlice tekrar dinledim ama yoktu hep aynı sesler hiçbir farklılık yok, bu gecede gelmeyecek sanırım.

      İçeri girmeye karar verdim, bir yanım sabaha kadar beklemek istiyordu ama biliyorum gecenin en karanlık saatlerinde burada değilse hava aydınlandığında da burada olmaz. Çok hüzünlendim, her gece umutla bekledikten sonra, bu balkondan o gelmeden ayrılmak, bu gecede gelmeyeceğini bilmek içimde bir yıkıma neden oluyor.

     Sırtımı balkona çevirdim, kapının eşiğinden adım attığım sırada bir inleme sesiyle duraksadım, açıkçası bir hayvandan mı yoksa insandan mı geldiğini anlayamadım. Etrafı dikkatlice tekrar dinledim, yine aynı sesleri duyunca başımı iki yana salladım, aklımın ürettiği bir ses olduğunu düşündüm ve tekrar içeriye yöneldim, o sırada onun sesini duydum aniden korkuyla irkildim.

-Erken pes ettin.

     Hayretle ona baka kaldım, çok şaşkındım. Balkonun eşiğinden içeri girişini izledim, şu an bir kaç adım ötemdeydi. Mutluyum, kızgınım, en çokta şaşkın.

-Erken mi pes ettim?

    Yanına doğru gittim, bir müddet gözlerinin içine baktım o da bana baktı nasıl bir tepki vereceğimi merak ediyordu , aklımdan o anda tokat atmak, göğsünü yumruklamak geçiyordu ama bir anda kollarımı boynuna doladım, teninin kokusu burnuma gelince tüm öfkem geçti, sakinleştim.

     Göğüsüne yasladığım başımın üzerine çenesini koydu, ellerini saçlarıma götürdü, bir müddet böyle durduk. Günlerce korkuyla bekledikten sonra bu huzura kavuşmak, kollarının arasında olmak öyle güzeldi ki, bu anın sonsuza dek sürmesini geçirdim içimden.

Derin bir nefes aldı, göğsünün kabarışını hissettim, kalp atışının hızlandığını duyabiliyordum, konuşmak istiyordu ama o da ben gibi nereden başlayacağını bilemiyordu sanırım.

-Beklemekten sıkıldın artık değil mi?

-Asla!..

    Ona biraz daha sokuldum, kollarımı daha sıkı doladım, teninin kokusu beni kendimden geçirmeden konuşmalıydım.

-Sadece... Uzun zaman oldu, tam beş yıl o zamandan beri gündüzleri yoksun. Bir baykuş gibi geceleri balkonuma konuyor sun, biraz vakit geçirdikten sonra buhar olup uçuyorsun. Neler olduğunu bilmek istiyorum.

-Evinin çatısına yada balkonuna baykuş konarsa bu uğursuzluk demektir. Ölüm getirir.

-Saçmalık!!

      Birbirine sarılı olan bedenlerimiz hızlıca ayrıldı, sinirle yüzüne baktım gülümsemesini eliyle kapatmaya çalışıyordu. Başımı yukarı kaldırdım, sırtımı dikleştirdim, geriye doğru iki üç adım attım sonra ellerimi arkamda birleştirerek etrafında yürümeye başladım. Ben bir çember çizerken başıyla beni takip etti. Etrafındaki dönüşümü bitirince tam karşısında durdum, yüz yüzeydik.

-Söyle bakalım baykuş efendi, iki aydır nerelerdeydin?

      O da ben gibi başını kaldırdı, vücudunu iyice dikleştirdi, bana doğru bir adım attığında geriye çekildim.

-Bunu bilmesen daha iyi.

-Neden?

      Bana doğru yaklaşmaya devam etti, gözleri gözlerime odaklıydı. Çaresizliğini görebiliyordum, anlatmak istiyordu ama anlatamazdı. Gözlerime bakarken düşündüm, acaba nasıl bir durumun içerisindeydi? Bana bunu neden anlatamıyordu? İnsan sevdiği insandan bir şeyler saklamanın yükünü neden çeker ki? Onun da acı çektiğini, üzüldüğünü, yıprandığını biliyorum. Buna rağmen benim yanımda hep iyi görünmeye çalıştı, hep uzakta olsak da ruhlarımız hiç ayrılmadı, ikimizde sonsuza dek birbirimize aittik. Buna olan inancımız devam ettiği sürece ayrılık imkansızdı.

     Tamamen yanıma geldiğinde arkada birleştirdiğim ellerimi kendi avuçlarına aldı, dudaklarına götürüp öptü, gözlerindeki çaresizliği silmeye çalıştı, onu üzgün görmenin beni ne kadar üzdüğünün farkındaydı, ben üzüldükçe o daha da çaresizleşiyordu, şimdi ikimizde bu kötü havayı dağıtmanın peşindeydik.Hafifçe gülümsedi, avuçlarındaki elimi biraz daha sıktı

-Sana artık herş.....

     O konuşmaya başladığı sırada kapının dışından ayak sesleri gelmeye başladı, ikimizde büyük bir telaşa kapıldık. O koşarak yatağın altına saklanırken bende yatağın üzerine fırladım, uzanıp komidinin üzerindeki kitabı aldım, sağa sola savrulan saçlarımı geriye ittim, derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım.

   Odaya evdeki çalışanlardan Meltem girdi, her şey normalmiş gibi birden kafamı kitaptan kaldırıp ona baktım.

-Babanız efendim. Sizi kontrol etmemi söyledi.

-Ahh öylemi? Kendisi nerede?

-Eve gelmeyeceklerini söylediler.

-Ne zaman geldiki zaten?

-Bir isteğiniz varmı?

-Odamdan çık!

-İyi geceler efendim.

     Kapının kapanma sesinin hemen ardından yataktan başımı eğdim, kafasını çıkarmış gülüyordu ve ben ne diyeceğini çok iyi biliyordum.

-Bebek!

     Bunu bana söylemekten ayrı bir keyif alıyordu. Elimdeki yaklaşık iki yüz sayfalık kitabı kafasına attım, kafasını tutup inledi.

-Buda komik miydi bay baykuş ha!

-Komiği göreceksin birazdan sen!

     Yatağın altından çıkmaya çalıştığı sırada bende yataktan inmeye yeltendim, tam kaçarken beni kolumdan tutup tekrar yatağın üzerine attı, sırt üstü düştüğüm yatakta üzerime çıktı, yataktaydık, ve o üzerimdeydi. Ben gülmeye başladım. Çok fazla ses çıkartınca ağzımı kapattı. Biraz etrafı dinledi.

     Sonra yüzüme doğru eğildi. Başını boynuma gömüp içine bir nefes çekti, kulağımın dibinde derin derin nefes almaya başladı. Artık gülmüyordum, bu kadar yakınımda olması, ağırlığını üzerimde hissetmem çok heyecan vericiydi. Boynumu ve saçlarımı koklamaya devam etti.

-Özledim...

     Yerinden çıkmak üzere olan kalbim daha da heyecanladı, bende saçlarını okşamaya, teninin kokusunu içime çekmeye başladım. İki aydan sonra onu deli gibi özlemiştim. Tişörtünün altından tutup çıkaracağım sırada ellerimi tutup buna engel oldu, kulağıma iyice eğilidi.

-Şimdi değil bebeğim.

     Şaşkınlıkla baka kaldım, o ise üzerimden yavaşça kalktı sonra yataktan indi. Gözlerinin önüne düşen kumral saçlarını elleriyle geriye çekti, saçlarının alnına değmesinden nefret ederdi, bazen başını geriye atarak yada elleriyle toplardı saçlarını, zaten sevmiyordu uzun saçı sırf ben istiyorum diye uzatmıştı.

      Yataktan kalktıktan sonra balkona ilerledi, şaşkınlık ve korku içinde onu izledim. Tam balkonun kapısının önüne gelince durdu ve bana baktı, yüzünde anlam veremediğim bir sevinç vardı, simsiyah, iri ve çekik gözlerinin içi parlıyordu, çok heyecanlı olduğu her halinden belliydi, onun heyecanı bana da geçmişti, yatakta sırt üstüyken hemen doğruldum.

-Neden peki?

     Sırtını bana döndü, yüzü balkonun açık olan kapısına bakıyordu, yüzüne dışarıdan serin bir hava esti, derince nefes aldı, hafifçe güldüğünü duydum sonra kollarını iki yana açtı.

-Gidiyoruz.

-KAÇIŞ-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin