ANILARA TUTUNMAK

5 0 0
                                    

doğduğum, büyüdüğüm eve tekrar döndüm.  Uzun bir süre onlara eşlik etmeyecektim. bu gece onları izlemek aklıma kazımak istedim. Annem kapıyı açar açmaz ilk iş ocağa çay suyu koydu. Kokulu siyah çaydan dört kaşık içine döktü suyun ısınmasını bekledi. tezgahın üstündeki gri rengi solmuş radyoyu açtı.  Yavaş bir sanat müziği çayın kaynama sesine eşlik etti. Dantel örtülü masanın yanına gitti. Bakır bir kurabiye kutusundan en sevdiğim lokumlu kurabiyelerinden çıkardı. Ahşap vitrinden 2 çay bardağı çıkardı tezgaha koydu. Koca evde artık ıssız yaşıyorlardı. ben ölmeden önce evimizden misafir eksik olmazdı. Annemle koca gün evde temizlik yemek yapardık. O zamanlar Feridun ile nişanlı değil sevgiliydik.  Ne zaman plan yapsam annem kızım temizlik yapacağız akşama filancalar gelecek deyip beni kapı dışarı çıkarmazdı. Ne zaman bitecek bu evin misafiri derdim. Öldüğüm gün doldu taştı ev o gün kimsenin yüzü gelmedi. Ondan sonra gelen gidende olmadı. 

evi dolaşmak istedim sebepsizce sanki yeniden keşfediyor muşum gibi hissediyordum. Her detay beni geçmişime götürüyordu.  O kanlı canlı olduğum günlerdeki  anılarıma usul usul tutunarak tekrardan dolaşmaya başladım. 

Evimiz çok büyüktü. Annem oturma odası ve misafir salonunu ayırmıştı. Misafir salonu sadece misafir zamanında açılırdı. Bu annem için çok önemliydi. Ara sıra açar kapıyı bakardım anne burası daha güzel neden burada oturmuyoruz derdim. Kapat kapıyı yeni temizledim orayı der kızardı bana. evin en gösterişli eşyaları hep orada dururdu. Arada bir girer o odanın buz gibi soğukluğunu hissederdim sonra koşarak mütevazi olan oturma odasına kaçar orada ısınırdım. sobanın üzerindeki mandalina kabuklarının kokusu hala burnumda. 

Ama her şey değişti artık salonun kapısı sadece misafirlere açılmıyor. Artık orada oturuyorlar. Annem babamla her yıl kavga ederdi badana yaptıralım diye odalar mis gibi boya kokardı. Şimdi ise ev hiç boyanmamış gibi eski kokuyor, yas kokuyor,  ölüm kokuyor. Bir ölümle başladı her şey onlar için de. yaşıyor gibi gözüküyorlar ama aslında benden farkları yok. Önemli gördükleri her şey önemini yitirmiş. Ne evin rengi ne dekoru ne görünüşlerin hiç biri artık önemli değil onlar için. Annem çay tepsisini aldı babamın yanına geldi. Babam  siyah çoraplarını çıkarmış ayaklarını ovuyordu o sıra anneme baktı. Annem fazla titiz olduğu için o bardaklara asla dokundurmazdı babama Biran kızacağını düşündüm.

" ayakların çok ağrıyor bey. Bi doktora randevu alalım "

"gerek yok boşver idare ediyorum ben."

"Olmaz öyle biz söz dinle bak kimsemiz kalmadı. Sana da bir şey olursa ne yaparım ben. "

"Keşke olsaydı da bize olsaydı o yanımızda dursaydı."

annem derin bir iç çekti babam konuşmasına devam etti.

"geçen gün nur içinde yatsın Meryemin arkadaşı geldi. Koca kadın olmuş."

"nilüfer mi?"

"evet o. Çok iyi anlaşırlardı Meryemle. Kızım gibi severdim onuda. Kızımızda yaşasaydı onun yaşında olacaktı."

"Neden gelmiş yanına bir kerecik olsun yanıma gelmedi acımı paylaşmadı bir boynuma sarılmadı. Bizim evimizden çıkmazdı. Ne işi düşmüş 20 yıldan sonra "

haklıydı annem. Nilüfer beni de çok şaşırtmıştı. 

"insanların hepsi bizden uzaklaştı hanım. Yas tuttuk yıllardır hala tutuyoruz. İnsanlar sanıyor ki bunlarla konuşursak bizimde yakınlarımız evlatlarımız ölür."

"Doğru söylüyorsun bey, ee anlat bakalım demedin hala ne işi varmış."

"işe ihtiyacı varmış. Aklına bizim lokanta gelmiş. Eşi başka bir kadınla kaçmış.  2 çocukla ortada kalmış. Sefalet içinde yaşıyorlarmış."

"yapma be"

"geçmişten konuştuk. Meryemi konuştuk. Çok özledim Arif amca dedi. Çok içim yandı ama beni suçlarsınız diye utandım gelemedim dedi. Oda bunalıma girmiş. Kafayı yiyecek duruma gelmiş. Üvey annesi de  bunu evlendirelim diyip ilk talibine vermişler araştırıp soruşturmadan."

"hadi yaa. O sinsi karı başından atmaya yer arıyordu zaten. vah zavvallı eee sonra ne olmuş"

"sonrası ondan iki çocuğu olmuş adam da işi gücü olmayan zil zurna sarhoş biriymiş. kendine bile hayrı olmayan adama vermişler yani. bide kızcağızı da dövüyormuş para bulamayınca senelerce sabretmiş. Sonra adam kaçmış işte biri 15 diğeri 18 yaşında iki kızı var. Kızlarda birisi okuyor diğeri de arka yoldaki konfeksiyonda çalışıyormuş."

"üzüldüm bey. Allah yardımcısı olsun. İş verdin mi peki."

" Verdim yemek sonrası misafire çay kahve servisi yapacak."

"iyi yapmıssın."

olanlar beni de şaşırtmıştı. Üzülmüştüm. Zavallı Nilüfer kim bilir kaç defa ölmek istemişti bu adamla yaşamak yerine.  Artık odamın önündeydim. İçeriye doğru süzüldüm. Komple değişen evde aynı duran yer tek benim odamdı. Gül kurusu rengi duvarlarda üç tane simetrik duran tablo  hala yerindeydi. Parlak yanar dönerli  japon bebekli tablo. Diğeri  büyük kıyafetler içinde sarı saçlı mavi gözlü erkek ve kız çocuğu tablosu sonuncusu ise çiçek işlemeli sade  bir tabloydu. Kitaplığımda çeşit çeşit aşk romanları kokulu kalemler ve bir pakette peçete koleksiyonum duruyordu. Nilüferle sabahtan akşama kadar konuşur hayaller kurar. Heyecandan yere göğe sığamazdık. İyice süzdüm eski odamı köşede feridunla nişan resmimizi gördüm. İçim acıdı. yatağa tekrardan uzandım. İlk gideceğim yerlere  karar vermiştim. 



BİR HAYALETİN ÖYKÜSÜWhere stories live. Discover now