One: The Nightmares Begin

Comincia dall'inizio
                                    

"Güzelim, telefonuma bakıp kim ne yazmış söyler misin?"

Telefona uzanıp şifremi girdi ve mesajı açtı.

Biraz bekledikten sonra mesajın uzun olduğunu anlayıp kolumu onun beline sardım ve yanağımı onun yanağına yaslayıp mesaja baktım.

Peyton.

Harika.

Marietta belindeki kolumu üzerinden çekip ayağa kalktı ve hızla taytına ve onun üzerinde kısa bir elbise gibi duran grup tişörtüne uzandı.

Hızlıca yataktan kalktım. Ani hareketimden dolayı gözümün kararmasını, başıma keskin bir ağrı girmesini önemsemeden onu durdurmaya çalıştım.

Ama ben bunu yapana kadar o çoktan üzerini giyinmiş bir şekilde odadan çıkmaya hazırlanıyordu.

Üzerime elime ilk gelen kazağı ve pantolonu giyinip ismini söyleyerek peşinden gittim.

"Marietta, bekle! Açıklamama izin ver sadece!"

Hızla bana doğru döndü ve ellerini havaya kaldırarak konuşmaya başladı.

"Neyi açıklayacaksın ki? Ah üzgünün Marietta ama ben senin geçmeyen kabuslarının sebebi olmaktan zevk aldığım için seni yeniden kırmak istedim."

"Mantıklı konuşmadığının farkında mısın? Bak sadece şuraya otur ve beni dinle."

Hızlıca dolabı açıp içinden bir şişe aldı ve açtığı gibi kafaya dikmeye başladı.

Hızlıca yanına gidip elinden şişeyi çekmeye çalıştım.

"Sakin olur musun? Sen içkiyi sevmezsin bile. Bak sadece konuşa-"

Beni susturan şey attığı acı dolu kahkaha oldu. Gözlerinden yaşlar gelene kadar kahkaha atmaya devam etti ve en sonunda şişeyi çekip aramızdaki mesafeyi arttırdı.

"Sen içip içip onun evine giderken çok rahattın. O rahatlığı ben de hissetmek istiyorum."

Acı çeke çeke içmeye devam etti.

"Marietta yavaşla. Bak şu an ne yaptığının farkında değilsin. Kendine zarar vereceksin."

"Sen bana zarar verirken sıkıntı yok ama öyle değil mi?"

"O mesaj yeni bile değil!"

Beni dinlemiyordu. Kendi düşüncelerine o kadar dalmıştı ki benim dediklerimi dinlemeye tenezzül etmiyordu.

Ne dediğini anlayamıyordum bile. O kadar hızlı konuşuyordu ki sanki içinde birikmiş olan onca acıyı böyle çıkartıyordu.

Duraksadı.

"Ama sen bunu zaten biliyordun."

Yüzündeki alaycı ifade yerini bir boşluk aldı.

"Neyi biliyor-"

"O mesajın ondan geldiğini sen zaten biliyor- Tanrı'm sen gerçekten kafayı yemişsin."

Bu an niye bu kadar tanıdık geliyor?

Elindeki şişeyi tezgahta kırdı ve şişenin dibinde azıcık kalan sıvı yere cam parçalarıyla birlikte döküldü.

Sırtını dolaba yaslayıp yavaşça yere çöktü. Cam parçalarının arasında, kafası dolaba yaslanmış bir şekilde oturuyordu ve hiçbir şey söylemiyordu.

Onun karşısına geçip yere çömeldim ve yavaşça yüzünü avuçlarımın arasına aldım.

"Mesajdan haberim yoktu. Seni seviyorum, tamam mı? Peyton eğlenmek için aptalca bir şey göndermiş sadece."

"Eğlenmek derken?" dediği gibi ellerimi yüzünden uzaklaştırdı ve dolaptan bir şişe daha alıp onu da açtı ve tezgahta unuttuğum araba anahtarlarını alıp kapıya doğru koşmaya başladı.

Bu daha önce de olmamış mıydı?

Ama ne zaman?

Hızlıca onun arkasından gittim ve kapıyı açtığı anda kapıya ellerimi bastırıp geri kapattım.

Kapının kulbunu hızla ve şiddetli bir şekilde çeviriyordu ama ellerimle kapıya yaptığım baskı yüzünden kapıyı açamayacağını kabullenmesi birkaç dakikamızı almıştı.

Sinirle bağırıp kapıya bir tekmeyi bastı ve arkasına döndü.

"Bırak. Beni."

"Bu sefer olmaz."

Gözleri daha da doluyordu ve benim canım yanıyordu.

Yüzünü yeniden avuçlarım içerisine aldım ve alnımı onunkine yasladım.

"Bu sefer olmaz Marie. Benden bunu isteme."

Ağzından çıkan hıçkırıkla beraber bir şişe daha yeri boyladı.

Şişenin canı cehenneme.

"Seni bırakmıyorum. Acı çeksen de, kızgın olsan da, benden nefret etsen de seni bırakmıyorum."

Kafasını benden uzaklaştırarak alnımı alnından ayırdı ve gözlerime baktı.

"Şimdi mi aklın başına geldi?"

Ve gözlerimi açtığımda yatakta onun tarafının boşluğu ve ıslak bir yastığa uyanmıştım.

Ben onun kabuslarının sebebiydim. Şimdi de o benim kabuslarımın ta kendisiydi.

Mariettaşkımı süründürdün. Sıra sende Hemmings.

Ghost Of You | HemmingsDove le storie prendono vita. Scoprilo ora