5.Bölüm: Geçmişin Yarattığı İzler

Start from the beginning
                                    

    Lisenin son günü düzenlenen veda partisinde Deniz partneri olarak Hazan'ı çağırmıştı. Ve genç kız o balo da cesaretini toplayarak aşkını itiraf etmişti. Daha sonra ise İstanbul'a gitmişti. Bir daha hiç görüşmemişlerdi. Taki Hazan okulunu bitirip işe başlayacağı güne kadar. Her ne kadar daha gençken hissettiği duygular kalbinde yer almıyorsa da Deniz'i hala başka şekilde de olsa seviyordu. O gece ona söz vermişti ve sözünü tutacaktı Hazan. Bu dünya da Deniz'den başkasını yanında düşünemiyordu. O her zaman kibar, merhametli ve anlayışlıydı. Kendisini de çok seviyordu. Bu genç kadın için paha biçilemezdi.

***
Doğa

Genç kadın, hıçkırarak odasına girdi. Ağlaması geçmiyordu ne kadar durdurmaya çalışsada kendini. Her gözyaşında sanki yüreği eriyor paramparça oluyordu.

Kardeşi... Hayatını adadığı ve canından çok sevdiği tek insan. Ölüm onu elinden alıyordu ve genç kadının yapabilecek hiçbir şeyi yoktu. Tek dileği kalp hastası olan kardeşine uyumlu kalbin bulunmasıydı. Doktor arkadaşı, ona kardeşinin hasta olduğunu söylediğinde inanamamıştı Doğa. Ona gözü gibi bakmış ve asla hayatında onu üzecek bir şeye yer vermemişti. Bu yüzden geç kadın üzüntünün yanı sıra büyük bir şok geçirmişti. Kardeşi için yaptığı her şey, arkadaşının iki çift lafıyla alt üst olmuştu.

"Doğa, kardeşin hasta. Çok hasta! Kalp bulunmazsa ölür."

Genç kadın, odasındaki kapının arkasına yaşlanmış, dizlerini kendine doğru çekmişti. Kafası dizlerinin üstünde usul usul ağlamaya devam ediyordu Doğa. Beyaz gömleğinin cebindeki telefonu çıkartarak arka plandaki resme baktı. Kardeşinin küçüklük resmiydi ekrandaki. Dört yaşında ancak olan kardeşi çamurun içinde berbat bir halde oyun oynarken çekilmişti fotoğraf. Genç kadın, buruk bir tebessümle baktı tekrar ekrana. Sonra tekrar gözyaşları yüzünü yakmaya başladı. Genç kadın, onu kaybedemezdi. Bu yüzden her yolu deneyecekti. Bu yol acımasız olsa bile...

***
Toprak

Toprak, sürpriz yapmak için babasının ofisine gidecekken duyduğu şeyle irkildi. Kapının arkasında kalıp babasının telefon konuşmasını dinlemeye devam etti.

"Sen ne diyorsun? Benim kızım öldürüldü! Şimdi de kalkmış bana onun yaşadığını söylüyorsun. Benim kızım teröristler tarafından iki yaşında şehit edildi ve ben onun ölümünü kendi kulaklarımla duydum. Şimdi bana o yaşıyor deme. Doğru değilse kaldıramam."

Toprak, duyduklarının karşısında şaşkınlıkla gözleri açarken eliyle ağzını kapattı. Kardeşi yaşıyor olabilirdi. Ama bu imkansızdı. Daha o dört yaşındayken kaçırılan küçük kız kardeşi teröristler tarafından vahşice katledilmişti. Bu onun için bir travma haline gelmiş ve bunu atlatması oldukça zor olmuştu. Öfkeyle karışık mutluluğu yüzünden okunurken gözleri dolmaya başladı. Acaba telefondaki kişi doğru mu söylüyordu? Gerçekten de kardeşi yaşıyor olabilir miydi?

***
Yağız

"Bu ev güzel. Şehirden uzak. Ormanlık. Kimsesiz... Harika! Alıyorum."

"Yağız Bey, yalnız Hazım Bey bu ayrı ev konusunda çok endişeli. Sizi her zaman yanında istiyor."

"Biliyorsunuz ki ben onun gerçek oğlu değilim. Evet, beni okuttu ve büyüttü fakat ona olan borcumu ödeyeceğim. Zaten bu evi kendi paranla aldım hatırlarsanız. O yüzden pek de bu konuya karışmazsanız sevinirim."

KARANLIKWhere stories live. Discover now