1:Kötü Şaka

24 3 2
                                    

Ölüm.
Kaçışı veya kurtuluşu olmayan cehennem yada cennetin başlangıcı. Ölüm hepimize fazlasıyla korkunç gelsede kurtuluşu yok ne yazık ki.
Önümde duran laptopumdan serisinin son filmini izlediğim Alacakaranlık'ı kapattım. Son bir aydır hem kitabına hemde filmine fena halde takmıştım,tabiki arkadaş çevrem sayesinde.
Aslında eskiden en sevdiğim film Alacakaranlık'tı. Vampirler,serüven,heyecan.. Bana hep maceralı ve büyüleyici gelmişti. Etrafımdakiler inanmasa bile bir şekilde vampirlere inanıyordum. Bana deli demeyin,neden var olmasınlar ki?
Babamla bir saat önce kavga etmiştik ve canım fena sıkkındı. Zaten hayatımda aksiyon yoktu,birde kavgalara tahammül edemiyordum.
Annemin yemeğe çağırma bağırışlarını "aç değilim" olarak geri çevirip yatağıma uzandım. Yatağımın hemen yanında pencere vardı ve pencerenin önündede oturmak için -benim tabirimle oturmak için,sizinkiyle çatı- olan yer vardı. Bazen geceleri pikemi alıp oraya uzanır ve yıldızlara bakıp hayal kurardım. Hayal kurmak gerçek hayattan bir nevi kaçış aslında. Ve bende bu yüzden hayal kurmaya bayılıyordum.
Adım Ezgi. Gayet normal ve anlamsız bir ismim var. Oldum olası ismimi sevmemişimdir zaten. On yedi yaşındayım ve ilerde psikoloji okumak istiyorum. Aynı zamanda kitap okumaya bayılıyorum. Ve şarkı dinlemeye.
Gittiğim okul Bursanın en gözde okullarından birisi. Fazla sıkı ve veliler bu sebepten dolayı okulumuzu müthiş buluyor. Bana göre mi? Ben "Sınava daha bir buçuk yıldan fazla var" diyenlerdenim.
***
Sabah saat sekizde kalkıp hazırlanmaya başladım. Dişlerimi fırçalarken en yakın arkadaşım ve aynı zamanda kuzenim olan Aslı beni aradı. Ağzımı suyla çalkalayıp telefonuma koştum. Ve yanıtladım. "Efendim?" diyerek açtım telefonu. "Sanada günaydın,evet iyiyim sağ ol sen nasılsın?" dediğinde göz devirdim. Zaten erken kalkmayı sevmiyordum. Birde azarlanmasına katlanamazdım. "Söyle Aslı zaten şaftım kaymış durumdayım biliyorsun beni." dediğimde telefondan bir "öfff" sesi geldi. Ve sonra devam etti. "Ya kafayı yiyeceğim yaz geldi hala evdeyiz bir şeyler yapalım diyecektim birde sen ters ters söylenince tadım kaçtı Ezgi. Neyse akşam size geliyorum haberin olsun. Yarınlar yokmuşçasına coşacağız!" deyip telefonu suratıma kapadı. Aslı İstanbulda oturuyordu ve çok sık görüşemiyorduk. Sırıtıp kısa saçlarımı bir tel tokayla düzeltmeye çalıştım. Neden mi yazın sabahın köründe kalkmıştım? Çünkü bugün annemin yanına gidecektim. Dünkü hal ve hareketlerimden psikolojimin bozulmuş olmasından endişe duyduğu için herhalde,yarın yanıma gel kafa dağıtırsın demişti. Oysaki annemin butiği iki sokak arkadaydı.
Aynadan kendime baktım. Büyük kahverengi gözlerim,küçük bir burnum,hafif kırmızı çokta dolgun olmayan dudaklarım ve soluk beyaz bir tenim vardı. Birde kaşlarımın kavisli olması var.. Boyum çok uzun değil. Kiloluda değilim,cılızda değilim ama.
Birde benim bir bloğum var. Neredeyse tüm okul biliyor,vampirlerle ilgili.. Onların gerçek olduğunu kanıtlamaya çalışıyorum ama insanlar benim deli olduğumu düşünüyor yalnızca. Ama ben vazgeçmedim,vazgeçmeyeceğimde.
Üstüme bir kısa kol ve siyah bir tayt geçirdim. Saçımı salık bıraktım. Ve spor ayakkabılarımı girdim. Kulaklıklarımı takıp annemin yanına doğru yol aldım,o çoktan gitmiştir çünkü saat dokuzdu.
O sırada telefonuma bir mesaj geldi. Gizli numaradandı,ama nasıl mesajla gizli numara..
Bizi çok istediğini biliyoruz Ezgi. Akşam eski stadın arkasındaki depoya gel. Saat sekiz buçukta.
Bu neydi şimdi? Birden arama gelince hemen açtım.Kalın,robotumsu bir ses konuşuyordu.
"Ezgi. Bloğunu öğrendik ve seni dönüştürmek istiyoruz.Sana tarif ettiğimiz yere akşam gel. Bundan birinede sakın bahsetme yoksa olacaklardan biz sorumlu değiliz."
Bir şey dememe izin vermeden telefonu kapadı.
Şimdi ne yapacaktım?
***
Annemin yanında tüm gün dalgın ve sessizdim. Acaba birisi benimle dalga mı geçiyordu? Peki şimdi ne yapacaktım?
Annem sonunda bana malum soruyu sordu. "Kızım neyin var senin? Neden dalgınsın?"
Anneme dönüp gülümsedim. "Bir şeyim yok anne. Sadece uykuluyum." Saat yedi buçukta beni Aslı aradı. "Kanka benim uçak ertelendi yarın geliyorum. Öptüm,görüşürüz." Ve o da bir şey demeden kapadı telefonu.
Saat sekizde anneme işim var deyip çıktım. O da işkillensede  izin verdi. Ve büyük an..
Metrodan inip depoya doğru yürümeye başladım. Etraf karanlıktı ve ben karanlıktan korkuyordum,fazlasıyla.
İçeri girip kapıyı açık bıraktım. Ve bağırdım. "Kimse yok mu?" diye. Birden kahkaha sesi geldi ve arkamdan birisi elimi kalın bir iple bağlayıp ağzımı bantladı. Ve ayağımıda bağladı.. Sonra sandalyeye oturttu.
Gördüğüm kişiler..
Emre,Tuğkan ve Kaan karşımda duruyordu. Üçü kahkaha attılar. "Kızım sen harbi safmışsın ha!" dedi Emre. Ve Kaan'da  anırmaya başlayınca gözyaşları içinde bağırmaya çalıştım ama nafile,ağzım bantlıydı.
Tuğkan "Hırr vampirler geldi! Seni ısıracağız ve sonsuza dek yaşayacaksın Ezgi!"  deyince diğer ikisi kahkahalar içinde kaldılar. Bense düşünüyordum. Ne kadar maldım. Hemen kanıp gelmiştim.. Yarım saat boyunca dalga geçtiler. Ve ben öylece gözlerim dolu onlara baktım. Acımasızca ve eğlenerek alay ettiler.
Ve o sırada açık bıraktığım kapıdan birisi geldi. "Kim lan bu?" dedi Kaan. Gelen kişi yavaş  adımlarla bize doğru yaklaştı. Işık yüzüne vurunca.. Allahım. Hayatımda ilk kez böyle kusursuz bir insan görüyordum.
Ela gözler,kumral dikik saçlar ve bembeyaz bir ten. Üstüne deri siyah bir ceket giymişti ve altında kot siyah bir pantolon vardı. Ve upuzun bir boyu.
"Kızı bırakın." dedi melodi gibi sesiyle. Emre çocuğa yaklaştı. "Bırakmazsak ne olur gizli kahraman? Yoksa sen mi dönüştüreceksin onu?" deyince çocuk geriye çekildi. Ve kısık sesle tısladı. "Kızı bırakın dedim." Tuğkan kahkaha attı. "Sana ne lan? Ya burdan siktir olup gidersin yada dayak manyağı yaparız seni."
Ve o an geldi.
Çocuk dişlerini çıkardı. Bu.. Bu vampirdi!
"Bu olur." dedi ve gözlerini bana dikti.
Gerisi karanlık.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 02, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SoğukWhere stories live. Discover now