2

172 18 29
                                    

Yılın ortaları, okulun bitmesine az var. Havanın sıcaklığıyla, ateş böceklerinin sesleriyle ders işliyoruz. Çoğu kişi dinlemek istemiyor bile, kafasını sıraya yaslayıp uyuyanlar çok. Teneffüs zili çaldığı anda herkes firar ediyor.

"Yoongi, Yoongi!"

Kafasını yaslayıp uyuyanlardan biri de bendim. Kafamı kaldırdım, boynum birazcık ağrıyordu.

"Şimdi beden eğitimi ya, dışarıda sınıftakiler oyun oynuyor, biz de mi katılsak?"

"İsterler mi ki?"

Bunu konuşmak zorunda oluşumuz da biraz üzüyordu. Ne de olsa sınıftan soyutlanmış gibiydik. Nedense sürekli bize kötü gözlerle bakıyorlardı.

Hoseok kolumdan tutup çekti ve beni bahçeye çıkardı.

"Hey, biz de katılabilir miyiz?"

İsteksiz gözlerle baktılar fakat reddetmediler. Bu da iyi bir şeydi sanırım.

Saklambaç oynuyorlardı. Sınıftan bir çocuk elliden geriye sayarken, saklanmak için gözlerimle en güzel yeri aradım.

Çoğunlukla beden eğitimi araç gereçlerinin bulunduğu depoya kaçtım. Buradan çoğu kişi korkardı, içeriden birkaç defa ses duyduklarından dolayı. Fakat buna inanmıyorum, o yüzden tedirgin değilim. Çocuğun geri sayımının bitmesini beklerken kapı açıldı.

"Git burdan, burda ben saklanıyorum."

Kafamı kaldırdığımda Hoseok'un bana masum masum baktığını gördüm.

"Sen gelebilirsin."

Kocaman gülümseyip yanıma çöktü. Beraber deponun köşesinde oturuyorduk. Biraz dar bir yerdi ve eşyalardan yer bulmak zordu. Birazcık sıkışmak zorunda kalmıştık.

"Seninle saklanırsam bulunmam bence Yoongi."

"Sıfır!"

"Şş! Bizi yakalayacak."

Fısıldadım. Ses çıkarırsak büyük ihtimal buraya gelecekti.

"Tamam."

Diye fısıldadı. Sessizce birbirimize bakıyorduk. Nasıl desem, biraz garipti.

Kim bilir kaç dakika geçti ama hala oturuyorduk. İstemeden Hoseok'un omzuna yasladım kafamı.

İçim biraz değişik olmuştu ama neden olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Bu yüzden boşverdim ve gözlerimi kapadım. Az daha uykuya dalacak gibiydim. Hoseok da bir şey demiyordu.

Kapının açılma sesiyle tüm uykum gitti.

"Siz ne yapıyorsunuz ya? İğrenç."

Deyip gitti yakalaması gereken çocuk. Ne yaptık ki? Sınıftaki kızlar böyle birbirine yaslansa, sarılsa kimse bir şey demiyor. Aynı değil miydi? Anlam veremedim.

Ama Hoseok ağlıyordu. Telaşlandım çünkü nasıl durduracağımı bilmiyordum.

"Hey, Hoseok, niye ağlıyorsun? Ağlamasana."

"Sana iğrenç dedi çünkü!"

Bu sefer ben de üzüldüm. Kendisine de denmesine rağmen sadece beni mi önemsiyordu?

Ona sarıldım ve elimle sırtını okşadım.

"Ağlanacak bir şey yok, üzülmedim ki. Seni ağlattığı için o iğrenç birisi."

Gözyaşlarını silmeye çalışsa da hala biraz ağlıyordu. Kalkıp kantine koştum, ona su alakacaktım.

"Hey, hey, Yoongi'yi gördüm! Yakalasana!"

"Onlar oyundan çıktı, boşver."

Kendi kendisine oyundan çıkarmış anlaşılan, ne derece bir aşağılık bu çocuk acaba. Her neyse, şuan önemsemiyordum.

Kantinden bir şişe su aldım ve depoya geri döndüm. Kimse rahatsız etmesin diye kapıyı da kapattım.

"Al iç, sakinleş, cidden bu kadar ağlamanı gerektirecek hiçbir şey olmadı."

Cidden bu çocuk niye bu kadar saf ve masum olmak zorundaydı?

Suyunu içti ve onu elimle tutup kaldırdım. Kapıyı açıp çıkacakken bir baktım ki kapı açılmıyor. Birkaç defa daha zorladım, iki elimle de denedim, ama açılmıyordu. Hoseok'un korkacağından endişelendim ve döndüm.

"Merak etme, şimdi hallederim ben. Sen sadece bekle."

"Ben de yardım edeyim."

Dedi ve kapı kolunu beraber tuttuk, çekmeye çalıştık fakat ne kadar çekersek çekelim hiçbir şey olmuyordu.

Biraz bekledik, tekrar denedik ama hayır. Bu sefer kapıya vurmaya başladık.

"Hey, kilitli kaldık! Yardım eder misiniz? Duyan var mı?"

Böyle giderse dersi de kaçıracaktık. Neden kimse gelmiyordu? Etrafta hiç mi kimse yoktu?

Uzun süre seslendik ama kimse gelmedi. Biraz oturup bekledik sessizce.

"Neden kimse gelmiyor Yoongi?"

Kasıtlı olarak gelmediklerinden, hatta belki de onların bizi kilitlemiş olabileceğinden şüpheliydim. Ama Hoseok sınıftakilerin bu tutumundan cidden haberdar değil miydi?

"Bekleyelim, mutlaka birileri gelecektir."

Sarıldım. Çok sıcaktı. Biraz daha sarıldım, ayrılmak istemedim diyebilirdim. O da bana sarıldı. Aniden gelen -alakasızca?- heyecan hissinden sarılmayı kesip yanında oturmaya devam ettim. Şaşkın gözlerle bana bakıyordu.

Kalkıp bir daha kapıya vurdum.

"Hey! Bunu bilerek yapıyorsanız cidden kızacağım ha! Kapıyı açın!"

Çok sinirlenmiştim çünkü Hoseok cidden korkuyordu. Bir an önce çıkmamız lazımdı, fakat görünüşe göre kimsenin kapıyı açacağı yoktu.

Etraftaki araç gereçlere bakmaya başladım. Ne yapıp da kapıyı açabilirdim?

Duvarın çok üstünde olan küçük pencereyi gördüm, ama oraya nasıl çıkacaktık?

Beden eğitiminde üstünden atlamamız isteden birtakım parçaları vardı, adlarını bilmiyorum.

"Yardım etsene, bunları üst üste koyalım."

Tutup kaldırdık. Azıcık ağırlardı, zor olacak gibiydi.

Hepsini merdivene benzer bir şekilde dizdik. Umarım düzen bozulmaz.

İlk önce Hoseok'u çıkardım, depo dışarısında düşmemesi için de ben kollarında tutup bırakacaktım, düşüşü azalır.

Yavaşça pencereden dışarı çıktı, ben de onu tuttum ve en ucundan bıraktım. Evet, bu yöntem iyiydi, bir şey olmadı.

Hoseok kollarını açmış, bana bakıyordu.

"Hadi gel, seni tutacağım."

Salak.

Pencereden atladım ve Hoseok beni bildiğin kucaklıyordu.

"İndir beni çabuk, bu ne?"

Gülerek bir tur dönüp beni indirdi. Salak. Hoseok'u cidden seviyorum, çok tatlı birisi.

Ders maalesef ki başlamış. Dersi bölmemek için biraz bahçede oturup konuştuk. Anlayamadan zaman geçti ve teneffüste sınıfa geri döndük.

Oyun sırasında bizi yakalayacak olan çocuk dik dik bize bakıp arkadaşlarına bir şeyler diyordu. Garezi neydi ki, sınıfa ne yalanlar yaymayı düşünüyordu acaba?

Hele Hoseok bundan bir zarar görsün, sana o zaman hesap soracağım çocuk.

when i was a child || yoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin