15. Sırtıma atla küçük cadı

En başından başla
                                    

Nasıl tepki vermem gerektiğini bilmediğimden sadece susuyordum. Bu kötü bir durumdu. Her çocuk annesiyle babasının âşık olduğuna inanırdı, büyük bir aşk sonucu evlendiğine inanırdı. Batuhan ise, böyle bir hayatta yaşamıştı. Annesi defalarca kez, sevginin önemini ona anlatmıştı. En azından günlüğünde, yani o sevdiği kıza yazdığı defterinde öyle yazmıştı.

"Biliyor musun, o iyi bir kadın. Bana hiçbir kötülüğü dokunmadı. Yinede onu bizim evimizde görmeye dayanamıyorum, çok mu bencilim? Babamın ona âşık olması beni üzüyor."

"Bencil değilsin, bu çok normal."

Gözleri hâlâ kapalıydı, ama bir fark vardı. Gözlerinden yaşlar akıyordu, sessiz bir şekilde yanaklarından aşağıya süzülüyordu. Hiç ses yapmıyordu. Kendi sessizliği içinde üzüntüsünü yaşıyordu.

Ona doğru kaydım ve kollarımı sıkıca etrafına sardım. Oturduğumuz için bu biraz zor olmuştu, ama yinede başarmıştım. Onun yanında olduğumu göstermek istemiştim. "Ben seni anlıyorum Batuhan..."

"Bana daha sıkı sarılır mısın?"diye sorduğunda, sesi oldukça sessiz çıkmıştı. Bir an doğru duyup duymadığımdan bile emin olamamıştım. Kala kalmıştım. Eğer doğru duyduysam, kimse beni tutamazdı. Hayallerimde yarın onunla evlenir olurdum. "Şuanda sevgiye ihtiyacım var... Sahte olmadığından emin olduğum bir sevgiye."

Gözlerimi yumdum ve kolarımı daha sıkı bir şekilde Batuhan'ın etrafına sardım. Kokusunu içime çekiyordum, bu adama hayrandım. Bu adama aşıktım.

Sessiz gözyaşları, hıçkırıklara dönüştüğünde gözlerimi açmıştım ve onun acı çeken yüzüne bakmışmıştım. Kalbimde ki bir yerin, parçalara ayrıldığını hissetmiştim. Onun acı çekmesini istemiyordum. Zorlanmasını, hayattan bıkmasını istemiyordum.

O, sevilmeyi ve sevmeyi hak ediyordu.

Parmaklarımla gözyaşlarını sildim. Her akan damlayı, tek tek sildim. "Ben yanındayım, ben herzaman yanında olacağım..."

Parmaklarımı yüzünden çekmişti. "Bankın diğer ucuna kayar mısın lütfen?"

Hiç düşünmeden dediğini yapmıştım. Bankın ucuna kaymıştım. Bir kaç saniye sonra bunu neden istediğini anladığımda şaşkına uğramıştım. Başını benim dizlerime koymuştu. Gözlerini kapatmış, uzanmıştı bankın üzerinde. Titremeye başladığını fark ettiğimde onu rahatsız etmemeye çalışarak üzerimde ki ceketi çıkarıyordum ki, Batuhan gözlerini açmış bana tuhaf tuhaf bakmaya başlamıştı. "Ne yapıyorsun?"

"Üşümüşsün."

Bana bakıyordu, ama ne düşündüğünü anlayamıyordum. Farklı bakıyordu, düşünceliydi. Sanki ne düşünmesi gerektiğini bilmiyormuş gibiydi.

"Üşüdüğüm için mi çıkartıyorsun ceketini?"

Bu şekilde sorduğu için utanmamı sağlamıştı. Dudaklarımı dişleyerek utancımı yenmeye çalışıyordum, ama o bana böyle bakarken bu mümkün değildi. Bakışları çok derindi, heyecanlanmamı sağlıyorlardı, utanmamı sağlıyorlardı.

Seni seviyorum be koca adam. Senin yanaklarından süzülen her bir damla gözyaşını seviyorum. Kalbinde saklı olan o seven adamı seviyorum.

"Çıkartma,"dedi fısıldayarak. "Çıkartma. Bugün üşümeye ihtiyacım var. Senin bana verdiğin sıcaklığın yeterli, ceketini çıkartma. Senin de üşümeni istemem..."

Ona sıcaklık mı veriyordum?

Gözlerini tekrar yummuştu. Kollarından birini sıkıca bacağıma sarmıştı. Heyecanlanmamam gerekti, ama elimde değildi, heyecanlanıyordum. O bütün bunları üzgün olduğundan yapıyordu. Sarılmaya ihtiyacı olduğundan, teselli edilmeye ihtiyacı olduğundan. Benimle herhangi bir ilgisi yoktu. Yinede en ufak bir hareketinde, bir umut doğuyordu içime.

Parmaklarım benden izinsiz, Batuhan'ın saçlarının arasına karışmıştı. Yavaş bir şekilde parmaklarım saçlarının arasında geziniyordu. Kahverenginin en koyu tonu olan saçları, onu tanıdığım haftalar içinde oldukça uzamıştı. İlk geldiğinde, saçları kısa sayılırdı.

Yakışıklı bir adamdı. Genç kızların kalbini tek bir bakışla çalacak kadar yakışıklı. Nefes alışverişleri düzene girdiğinde, üzüntüsü ile uykuya daldığını anlamıştım. Kalbinde ki acıları unutmak istermişcesine kendini uykunun kollarına teslim etmişti. Ben ise, parmaklarımı hâlâ onun saçlarından çekmemiştim. Bu anı ölümsüzleştirmek istemiştim. İşte bu yüzden telefonumu çantamdan çıkartmıştım ve kucağımda yatan adamın resmini çekmiştim. O şekilde çekmiştim ki, bir elimin parmakları saçlarındaydı, onun kolu sıkıca bacaklarıma tutunmuştu.

Bütün bunlar, o tek fotoğrafta gözüküyordu. Bunu saklamak istiyordum, ömür boyu saklayacaktım bu fotoğrafı.

Dakıkalarca uyumasına izin vermiştim. Ta ki, titrediğini fark etmeme kadar. Üşüyordu. Burada daha fazla kalmamız mantıklı değildi. Gitmek istemiyordum, ama bu gidişle hastalanırdı. Bu yüzden istemeyerek onu dürtmeye başlamıştım.

"Batuhan..."

"Batuhan, hadi uyan..."

Gözlerini açtığında, tamamiyle açamamıştı. Uyku mahrumluğu ile, sadece yarım açmıştı. Bu manzara kıkırdamamı sağlamıştı. Komik gözüküyordu, oldukça komik.

"Burada üşüyeceksin, artık eve gidelim tamam mı?"

"Tamam, olur..."

Yavaşca doğrulmasının ardından banktan kalkmıştı. Bende aynı şekilde banktan kalkacaktım ki, bacaklarımın feci şekilde uyuştuğunu fark etmiştim. Acı içinde yüzümü buruşturduğumda, Batuhan telaşla yanıma gelmişti. "İyi misin? Bir sorun mu var?"

Onun telaşlı ses tonundan etkilenmem normal mıydı? Yoksa ben bir deli miydim? Bir psikopat? Sevdiği adamın her hareketinden etkilenen tuhaf bir varlık?

"İyiyim. Bir sorun yok, sadece bacaklarım biraz uyuşmuş. Geçer birazdan."

"Özür dilerim."

Gözlerimi devirdim. "Saçmalama Batuhan. Alttarafı birazcık uyuştular."

Birden gülümsediğinde neye uğradığımı şaşırdım. Gülümsemesi elbette hoşuma gitmişti, ama yinede tuhafıma da gitmişti. Birden sanki her şey normale dönmüş gibi gülümsemişti. Daha yeni ağlayan, o değilmiş gibi...

Önüme sırtı bana dönük şekilde eğildiğinde, kaşlarımı çatmıştım. Ne yapıyordu bu?

"Sırtıma atla küçük cadı."

Bana da aşık olur musun? (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin