44🌈

800 99 100
                                    

🍒

"İki gün kaldı Elif, inanabiliyor musun? Sadece iki gün!" 

Elif yattığı yerde yuvarlanarak mırıldandı. "Evet, en az senin kadar benim de sancım var..."

"Gölge'yi öğreneceğim."

"Eren'i bir başka kızla kol kola göreceğim."

"Şu an bile bu kadar heyecanlıyken o karşımda durduğunda nasıl sakin kalacağım?"

"Şu an bile bu kadar sinirliyken onlar karşımda güldüğünde nasıl katil olmadan duracağım?"

Elif'e bakıp yüzümü buruşturdum. Bir an için gerçeği söylemek istesem de son anda bu fikirden vazgeçtim. "Bu iki gün içinde ölmezsem daha da ölmem." dedim omuz silkip.

Elif birden ayağa kalkıp telefonuna sarıldı. "Temmuz, benim biraz işim var. Şimdi gitmem lazım yarım saat sonra görüşürüz." dedi aceleyle kapıya koşarken.

"Yarım saat sonra mı? Nereye gidiyorsun ki sen?"

"Anlatırım sonra."

Daha fazla bir şey soramadan evden çıkıp kapıyı da arkasından çekmişti. Bu davranışına anlam veremesem de fazla üstünde durmadım. 

Belkileresıgınanadam: Hey.

Renklerindenarınankadın: Hey.

Belkileresıgınanadam: Ne yapıyorsun?

Renklerindenarınankadın: Kahve yapacaktım, sen?

Belkileresıgınanadam: Yapma.

Belkileresıgınanadam: Çünkü kahven birkaç dakika sonra kapının önünde olacak.

Renklerindenarınankadın: Ah, ne hoş...

Belkileresıgınanadam: Temmuz, bana güveniyorsun değil mi?

Renklerindenarınankadın: Güveniyorum.

Belkileresıgınanadam: Güzel.

Belkileresıgınanadam: Kapıyı açar mısın?

Seri hareketlerle kalkıp kapıya yöneldim. Kahve termosum ve yanında da küçük bir not kağıdı vardı. Yeniden içeri girip ikiye katlanmış ve üzerine de iğne batırılmış not kağıdını yıpratmadan açtım. 

Kağıdın üzerindeki iğnenin amacını merak ettiğini biliyorum. Şimdi senden birkaç şey isteyeceğim... Bana güven ve ufak isteklerimi yerine getir olur mu? Her şey ikimiz için. :) İlk olarak üzerine bir şeyler al ve evden çık. Sana hırkamı getirdiğim parka gitmeni istiyorum. Parka girdiğin andan itibaren önce düz, sonra da sola doğru dört yüz yetmiş iki adım at. İğneyi unutma! :)

Kaşlarım merakla çatılmış bir amaç uydurmaya çalışıyordum ama başarısız bir beyin fırtınasıydı. Ne yapmak istediğini anlamamıştım, hiçbir fikrim de yoktu. Yapılacak en mantıklı şeyi yapıp üzerimdeki kıyafetleri değiştirdim ve evden çıktım. Kağıtta yazıldığı gibi parka girdikten sonra önce düz olarak ardından da sola doğru dört yüz yetmiş iki adım attım yavaş yavaş. Karşımdaki ağacın dalına bağlanmış mavi balona biraz daha yaklaştığımda üzerindeki 'İğneyi batır!' yazısını görüp elimde tuttuğum iğneyi balona batırdım. Balonun içinden çıkan küçük not kağıdına bir süre gözlerimi kısarak baktıktan sonra usulca açtım.

Bu oyundan hoşlanmadığına bahse girerim... Seni biraz neşelendirmek için ufak bir şeyler yapmış olabilirim. Ağacın arkasında bir kutu olmalı, onu al ve yürüdüğün yolu takip ederek dokuz yüz kırk dört adım at. Seni yormak istemiyorum ama küçük oyunları seviyorum. Seni de. :)

TEMMUZ |TextingWhere stories live. Discover now