medicine&the order

510 62 19
                                    

''hadi ama harry! bütün gün gizemli davranıp durdun, bana neredeydin söyle hemen.'' suratını astı louis.

harry hazırladığı spagettiye baharat ekliyordu, ''sana söyledim, yapmam gereken işler vardı.''

louis, kollarının birbirine sarıp tezgahlarının önündeki bar taburesine oturdu, ''evet ama bana daha fazla ayrıntı vermelisin!''

harry, derin bir nefes verdi ve spagetti ile ilgilenmeyi bırakıp louis'e döndü, ''hava yolu şirketine dava açmak isteyen bir müşteriyle ilgili lou, biliyorsun daha fazla detay veremem.'' söylediklerinin yarısı doğruydu.

louis birazda olsa gevşemişti. tabureden indi ve karabibere uzandı, ''tamam, üzgünüm.''

harry, louis'e doğru yürüdü ve ona bir öpücük verdi, ''sadece çalışıyorum, endişelenme gerek yok aşkım.''

ancak louis'in suratında küçük bir gülümseme gördüğünde, akşam yemeğini hazırlamaya geri dönebildi, harry.

--aynı akşamın geç saatleri--

harry, bir şarkı duymaya başladığı an da çalışma odasında yapması gereken işlerle ilgileniyordu. bu biraz garip gelmişti çünkü normalde, bu saatlerde louis uyumuş oluyordu. bu yüzden gidip kontrol etmek istedi.

gördüğü şey, bir kahkaha patlatmasına ve kulaklarına kadar geniş bir gülümsemeye sahip olmasına neden olmuştu. louis en rahat kıyafetlerini giymiş (yani harry'nin olanları) medicine* diye bir şarkıyı söyleyip dans ediyordu.

arkasını dönüp harry'yi işaret ederek söylemeye başlamıştı, ''if you go out tonight, i'm going out 'cause i know you're persuasive!''*

harry de birden ona doğru zıplayarak eşlik etmişti, ''you got that salt, i got me an appetite; now i can taste it!!''**

ve sonunda da birlikte söylemişlerdi, ''we're getting dizzy, oh, we're getting dizzy, oh--la la la la la!!!!''***

o kadar çok eğleniyorlardı ki... tek bir şarkı yetmemişti. söylemeye ve kendilerince eğlenmeye devam etmişlerdi, geç saatlere kadar.

harry, sırf bunun gibi geceler uğruna yaşadığını bile söyleyebilirdi. louis'in gelişigüzel bir şekilde, şarkı söylemeye ve dans etmeye karar verdiği gibi geceler uğruna. tanrı biliyordu ki harry, onunla evlenmek için sabırsızlanıyordu.

,,,,

harry her şeyi planlamıştı. louis'i ilk randevularında gittikleri restauranta götürecek, louis her zamanki burgerinden söyleyecek, ve tam bir ısırık alacakken yüzüğü fark edecekti. harry tam da o anda dizlerinin üzerine çökecek ve aşkını ilan edip, teklifini sunacaktı. louis evet diyecekti ve mutlu son.

hepsi kusursuzca işleyecekti.

''ne arzu edersiniz, efendim?'' dedi garson, harry'ye.

''ben, orta pişmiş ve doldurulmuş patates alacağım.''

''peki, ya siz bayım?'' diye sordu garson, louis'e.

''hmm, ben limonlu tavuk istiyorum.''

harry birden stres hissetmeye başlamıştı, ''louis, hayatım neden her zamanki gibi burger sipariş etmiyorsun?''

louis menüyü indirip harry'ye doğru sırıttı, ''yeni bir şey denemek istiyorum hazz, zaten canım da uzun zamandır tavuk çekiyordu.''

harry, avukat yetenekleri konuşturarak şöyle demişti, ''peki ya tavuğu beğenmezsen ne olacak? biliyorsun, yemekleri geri göndermekten hiç hoşlanmazsın. bence sadece burger almalısın lou.''

louis başını salladı ve garsona ''hayır, ben tavuk istiyorum. teşekkür ederim.'' dedi.

harry cidden paniklemişti, ''hemen döneceğim, işemem lazım.''

''bunu her zaman bildirmene gerek yok.'' deyip burnunu kırıştırmıştı louis.

harry tuhafça sırıttı ve mutfağa, garsonla konuşmaya gitti, ''planları değiştirebilir miyiz acaba? yani onu tavukla getirmeniz mümkün mü?''

garson gülümseyip başını sallamıştı. ''merak etmeyin, efendim. ben ilgileneceğim.''

harry, louis'in yanına geçmeden önce, rahatlayarak kıza teşekkür etmişti.

louis, onu gördüğünde kıkırdamıştı. ''güzelce işedin mi hayatım?''

harry gözlerini devirip şakalaştı onunla. ''evet yaptım! hem de tam hedefe.''

louis ellerini kalbine götürdü, ''oh sevgilim, seninle gurur duyuyorum. buna kadeh kaldırmalıyız,'' deyip masadaki bir kadeh suyunu aldı.

''tam olarak yapması gereken yere yapan harry'ye!''

gülüştüler ve bardaklarını tokuşturdular.

''AMAN TANRIM EVET EVET BİNLERCE KEZ EVET''

harry ve louis neler olduğunu anlamak için bakınıyorlardı ve harry'nin bir anda rengi atmıştı. -kız arkadaşıyla oturan bayan kadar değil.-

''uhm, alice bekle--''

biraz daha genç görünen kadın, alice, karşısındakinin sözlerini keserek atılmıştı, ''yani tabii beklediğim kadar büyük ve parlak değil ama çok şirin erica! oh, hemen bizimkileri aramalıyım, arka bahçeyi planlamalıy--TANRIM BİR SÜRÜ YAPILACAK ŞEY VAR''

erica, ''alice!'' diye bağırarak onu susturmaya çalışıyorken harry ve louis'in garsonu masalarına varmıştı. mahcuptu.

''pardon, kusura bakmayın efendim. bir karışıklık olmuş.'' diyerek yüzüğü geri almıştı garson, ''size hemen bir şarap gönderiyorum efendim. tekrar çok özür dileriz.''

harry dudaklarını ısırıyordu. ''oh, bu tuhaf mıydı lou?''

''kesinlikle öyleydi. tanrım rezil oldular!'' diyerek gülmeye başladı louis.

''ne demek istiyorsun? bence biraz tatlıydı.'' suratı tekrar beyaza döndü.

louis sadece omuz silkti, ''hiç de değildi, ya yüzüğü yutsaydı,'' suratını ekşitmişti, ''ya da onu görmeyip ısırık aldığında dişini kırsaydı?''

harry sadece hafifçe sırıttı ve tuvalet için tekrar izin aldı. louis muhtemelen onun mesane problemi olduğunu düşünmeye başlamıştı ama bu acil bir durumdu!

''çok üzgünüm bayım, diğer garson araya girip siparişleri karışt-'' harry, garson kızın sözünü kesmişti. kafasını hayal kırıklığına uğramışça sallıyordu çünkü gecenin böyle olmaması gerekiyordu. ''sadece..yüzüğü geri alabilir miyim?''

''tabii. yemeğinizi hemen getireceğim.''

harry küçük bir gülücük verdi kıza ve gecenin devamından zevk almaya çalışmak için louis'in yanına döndü.

,,,

medicine tabii ki de harry'nin şarkısı olan medicine--im just sayyiiin :')

ve bir de şunu bildirmek istiyorum: ilk önce ur so gay şarkısını kullanmıştım hikayede ama sonra silip medicine'yi getirdim. yaniii, eğer onu da dinlemek isterseniz ((çünkü eğlenceli)) medyaya koydum.

*eğer bu gece dışarıya çıkarsan, ben de dışarı çıkacağım çünkü senin ikna edici olduğunu biliyorum.

**sende tuz var ve bende de iştah, şimdi seni tadabilirim.

***başımı döndürüyorsun, ah, başımı döndürüyorsun--la la la la!!!

say yes, love// larrystylinsonWhere stories live. Discover now