8- ''GERÇEKLER''

Start from the beginning
                                    

''Anlamıyorum.'' dedi koltuğa yayılırken Hande. Rüzgar ikimizden de uzakta bir koltuğa geçip yayvan bir şekilde oturdu. ''Neden burada kalıyorsunuz?'' kaşları soru sorar bir şekilde kalktı ve ben iç geçirdim.

''Öyle gerekiyor.'' Rüzgar'ın zor tahammül ettiğini farkındaydım.

''Ne öyle gerekiyor Rüzgar?'' Hande bacaklarını ona doğru döndürdü. ''Annene sordum. Irmaktan haberi bile yok.''

Son söylediği şey ile Rüzgarla aynı tepkiyi verdiğimizi fark ettim. Tek fark ben buna sevinmiştim. Hande bir işe yaramıştı!

Rüzgar'a meydan okuyan bir bakış atmak için ona dönerken onun bana dik dik baktığını fark ettim. Şimdi ne yapacaktı?

''Hande.'' dedi uyarırcasına. Sesinin bir ton yükseldiğini seçebiliyordum. ''İşlerime burnunu sokma.'' 

''Irmak senin sevgilin mi?'' pat diye sorulan bu soru benim şok içinde gözlerimi pörtletmemi sağlamıştı, yan gözle Rüzgar'a baktım ve gerildiğini gördüm. Onun dışında tamamen ifadesizdi. 

''Hande!'' hızla yerinden kalktı ve ona doğru yürüdü. Bir an kıza vuracağını sandım ama hiç bir dokunma girişiminde bulunmadı. ''Gidiyorsun. Şimdi.'' 

Hande'nin gözlerinden yaşlar aktığını gördüğümde bir şok dalgası bedenimi yalayıp geçti, aynı zamana ona acımadan edemedim. Rüzgar'a aşık olduğu belliydi ama Rüzgar'ın başka planları var gibiydi. Böyle birine aşık olmak zor olmalıydı.

''Anlamıyorum.'' elini gözüne götürünce maskarası gözünü kapladı. Görünüşünü bir rakuna benzettim. Daha sonra bunu düşündüğüm için kendime kızdım. ''Seni seviyorum. Neden bunu görmüyorsun?''

Rüzgar ise onu duymuyor gibiydi. Bana yaptığı gibi belinden kapıya doğru ittiriyordu.

Burnunu çekerek olduğu yerde durdu. ''Bana tek bir cevap ver. O senin sevgilin mi?''

''Hande.'' uyarı dolu ses geri dönmüştü ama bu sefer daha tehlikeliydi. 

Neden sadece hayır demiyordu ki? Bu güne kadar Hande'yi onun sevgilisi sanıyordum. Oysa şimdi Hande'nin umutsuz bir aşık olduğunu görüyordum.

Kapıdan dışarı itilen Hande hıçkırıklarına ara vermemişti. Rüzgar tek kelime etmeden kapıyı suratına çarptı. Ben ise nefesimi tuttuğumu fark edip nefesimi dışarı verdim. 

''Neden sadece hayır demedin?'' dedim yerimden kalkarak. ''Bu kadar acımasız olman gerekmiyordu.''

''Eğer hayır deseydim onlarca soru sormaya başlardı.'' bana cevap vermesini beklemiyordum.

Bir an duraksadı. Sonra bir küfür savurup girişte duran dolaba bir yumruk geçirdi. Bir an olduğum yerde kalakaldım. 

''Anneme sormuş aptal orospu! Herşeyin içine sıçtı!'' ellerini saçlarının arasına geçirdi ve tellerini çekiştirdi. 

Şimdi ne yapacaksın bakalım Rüzgar Bey?

Delice kahkaha atmak istesemde bu isteği geri çevirerek odaya yürüdüm. Rüzgar'ın bir telefon konuşması yaptığını mırıltılardan anlamıştım. Onun bir duvara toslaması, beni daha mutlu edemezdi.

Kendini yenilmez sanıyordu, ben mükemmelim ayaklarına yatıyordu ama kesinlikle değildi. O da bir insandı ve bazı şeyleri hesaplayamıyordu. Hata yapabiliyordu, bu kendimi çok iyi hissetmemi sağlamıştı.

SAHİPWhere stories live. Discover now