Uzun çizgili pijama size mesaj yolladı.

Gözlerim bir anda parıldadı ve dudaklarımda hafif bir gülümseme belirdi. Ellerim titreye titreye mesajı açtım.

- Selam, günaydın! Dün uyuyakalmışım kusura bakma. Mesajını anca sabah uyandığımda görebildim. 19 yaşındayım. Sen kaç yaşındasın? Bu arada akşama doğru sana bir sürprizim olacak! Hazır ol çilekli puding~!!

Sürpriz mi? Ne yapacaktı ki? Sevinçle cevap vermek için hazırlandığımda ise bir anda ekran siyaha bürünüp kapandı. Şarjımın bitmesinin tam da sırasıydı gerçekten! Telefonumu büyük bir hırsla çantama fırlattım.
Sinirle soluyup iyice yaklaştığım okula baktım.
Gelmiş sayılırdım. Okulun bahçesine yaklaştığımda herkesin tenefüste olduğunu gördüm. Birinci ders bitmiş olmalıydı. Hava soğuk olduğundan dolayı bahçede çok az kişi vardı. Okulun bahçesine girdiğimde ise bakışların kısa süreli olarak bana dönmüş olduğunu hissettim.
Size bahsetmeyi unuttuğum bir şey var. Evdeki pasif karakterim okulda da öyleydi. Dışlanan ve arkadaşı olmayan bir tiptim. Ayrıca bizim okuldaki çoğu kişinin maddi durumu ortalamanın üstündeydi. Benim maddi durumum ise ortalamanın çok altındaydı. Doğru dürüst çantam veya okul adına bir eşyam yoktu. Kimi zaman belediye veya okul yardım yollarsa o şekilde bot veya çanta alma şansım oluyordu.

Okulun bahçesinde hızlıca girişe doğru dalmış şekilde, düşünceli düşünceli giderken sert bir şeye çarptım.
O sert şey düşündüğünüz şey değil.
Hayır, tabi ki her genç kız romanındaki gibi okulun yakışıklı çocuğuna çarpmadım. Çarptığım şey kantincinin büyük arabasından başka bir şey değildi. Çarpmamın etkisiyle vücudum yere serilirken etrafımdan gülme seslerini duymaya başlamıştım.
Bu sefer de arkama doğru düşmüştüm. Hem dizin acıyordu, hem de arka tarafım. Yerden sendeleyerek kalkmayı başardım. Okulun girişine yaklaştığımda omzuma dokunulan elle arkamı döndüm.
Okulun en itici kızı Selin sırıtarak bana bakıyordu.
"Doğru dürüst kıyafetin yoksa eskilerimi sana vereyim mi canım?" Dedi ve kahkaha atmaya başladı.
Koyu mavi gözlerim onun koyu kahverengi gözleriyle buluşunca hemen gözlerimin aşağı eğdim. Kafamı da aşağı eğdim ve Selin'in dediklerini cevapsız bırakarak okulun içine girdim.
Okul 3 katlıydı. En alt katta kantin, diğer katlarda sınıflar ve tuvaletler bulunuyordu. 1. Katta müdür ve müdür yardımcısının odası vardı. Benim sınıfım ise 2. Kattaydı. Yüzüm asık bir şekilde seri adımlarla merdivenleri çıkarken bir yandan da gözüm dolmuştu. Tam bir eziktim. Bunun en büyük nedeni karakterimdi.
Herkese kendimi kolayca ezdirebiliyordum. Kimseye karşı sesim bile çıkmıyordu. Biri bana kötülük yapsa bile ben karşımdaki kişiye asla kötülük yapamıyordum. Fazlasıyla saftım.
İkinci kata geldiğimde koridorda bir miktar ilerledikten sonra sol tarafta kalan sınıfıma girdim. Yine her zamanki gibi oldukça gürültülü ve havasızdı.
Cam kenarındaki 3. Sırama çantamı bıraktım. Sabah sabah bu soğukta koşarak kendimi terletmiştim ve iki kez düşmemden dolayı her yerimde acı hissediyordum.
Bugün 1. Ders matematikti ve 2. Derste matematikti. Birazdan matematik dersine girecektim.
Sabah konulan matematik dersinden hiçbir şey anlamıyordum. Zaten fazlasıyla uykulu oluyordum.
Çantamı koyduktan sonra kendim de oturdum. Bilin bakalım kimle oturuyorum?
Tabiki de çantamla birlikte oturuyorum!
Yalnız oturuyordum.
Okul başarıma gelecek olursak başarılı biriydim. Hatta başka okulların bursluluk sınavlarından bile en az ilk 10 a giriyordum.

Kollarımı sıraya koydum ve ardından başımı sıraya yasladım. Sınıfı izliyordum. Herkes çok fazla mutlu gözüküyordu. Her yerden gülücükler, samimiyetsiz kahkahalar uçuyordu.
Gerçekten hayatınızda her şey yolunda mıydı? Ya da başka insanlara karşı her şey yolunda gibi mi davranmalıydık?
Zilin çalmasıyla kafamı sıradan kaldırdım ve soğuktan morarmış ellerim çantama ulaştı. Koyduğum kitaplardan işime yarayacakları sıramın üstüne çıkarttım. Tam çantamın fermuarını kapatacakken, on beş dakika öncesine kadar fırlattığım telefonu görmemle umutsuz bakışlarımı sıraya çevirdim. Kısa bir dalgınlığın ardından çantamın fermuarını kapattım.

Matematik öğretmenimizin gelmesiyle herkes bir tık daha sessiz oldu.
~~~~~~~~~~~~
Matematik dersi bittikten sonra açlıktan ses çıkartan midemin sesini duydum. Acıkmıştım ve bugün kendime beslenme hazırlamayı da unutmuştum. Çantamın ön bölmesindeki bir buçuk lira ile poğaça almayı planladım.
Parayı çantamdan aldıktan sonra kantinin yolunu tuttum.
Oldukça hızla inmeme rağmen çok doluydu. Herkesin elindeki döner, köfte, tost gibi yiyeceklere bakarken sadece benim poğaça alacağımı fark ettim. Bazen insan böyle basit konulara bile üzülebiliyordu.

Kantinde sıramı beklemeye devam ederken bir anda elime tutuşturulan döner ve ayran ile sendeledim. Kafamı kaldırıp kimin elime bunları koyduğuna bakacaktım.
Bir çift koyu kahverengi gözle karşılaştım..
~~~~
Bölüm sonu!
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın💙

Du har nått slutet av publicerade delar.

⏰ Senast uppdaterad: Apr 24, 2020 ⏰

Lägg till den här berättelsen i ditt bibliotek för att få aviseringar om nya delar!

Özel Düşler / TextingDär berättelser lever. Upptäck nu