'Peki, efendim. Siz nasıl isterseniz.'

Odanın kapısını, geçtiğim koridorları, aştığım basamakları hiç birini hatırlamıyorum. Odama gelip aynaya baktığımda bunları düşünmüyordum da zaten. Dadım hala odada elleri dizlerinde yüzünde bir çaresizlik, bana acır bir halde gözlerini gözlerime kenetleyerek sordu. 'Kızım, iyi misin?' O sırada tam olarak ne yapıyordum acaba. Aynayı kırmadan önce mi sormuştu bu soruyu yoksa saçlarıma makası kenetlediğimde mi? Hangisinde beni o gözlerle süzmüştü. 'Dadı, ben galiba ölmek istiyorum. Hayatımın tam 17 yılını bu evde annem bile diyemediğim bir kadın ve kendisini sadece yemekten yemeğe gördüğüm bir adamla, babayla yaşadım ve daha kaç yıl böyle olacak bilmiyorum.'

'Kızım, onlar senin annen ve baban, artık alışmış olman gerekir. Çok iyi eğitim almış kendilerini sadece senin güzel yaşamana adamış iki insan, insan yavrusunu sevmez mi hiç! Sever tabi, ama öyle sever ama böyle sever. Sever!'

'Dadı, doğru söyle bana. O kadın benim gerçek annem mi?'

'Elbette gerçek annen, sen benim ellerime doğdun güzel kızım. Boncuk boncuk gözlerin vardı.' Dadım bu hikâyeye hep böyle başlar, nasıl esmer olduğumu ve tüm karalığıma inat olan lacivert gözlerime kimsenin anlam veremediğini ve daha o zamandan buklelerimden benim asi olacağımı anladığını söylerdi. Ne asilik ama! Bir eve hatta bir odaya kapatılmış, hayatına anne ve babasından başka kimse giremeyen bir asi. Bana hep bu hikâyeyi anlatan dadımdı. Ne annem, ne anneannem, ne de pek kıymetli babam...

'Evet bunu biliyorum.' Defalarca sorduğum bir sorunun cevabını hiç unutur mu insan. Bir jet sosyete mensubu olan Çolpan Hanım benim öz annem ve daha da acısı adını iş dünyasına altın harflerle kazımış Sedat Bey ise gerçek babamdı. Şansımı yine kaybettim. Hikaye doğru ve annemle babamın kızıydım. Kabul etmekte zorlandığım gerçekler keşke bunlar yerine hoşlandığım çocuğun aslında bir sevgilisi olması falan olsaydı. Normal insanlar bunları yaşarken, bu nadide ailenin biricik kızı İz Sümeroğlu normal bir hayat yaşayamıyordum bile. Okula gitmiyor, evde eğitim alıyordum. Dadım ve kuzenim Mertten başka sohbet etmek için odama girip çıkan olmazdı. Kendi yaşadığım evde sadece yemek (davet) salonunu ve Çolpan Hanımın (biricik annem olur kendisi) odasını bilirdim. Arada kaçarak gittiğim mutfak da var tabi.

Hayatım hep doğru davranmak, yaşadığım çevreye ve aileye layık olmakla geçti. Hiç arkadaşım olmadı. Annemle ya da babamla özel hiçbir an geçirmedim. Tam 17 yılımı sadece dadımla oynayarak, konuşarak, kitap okuyarak ve tabiî ki dans ederek geçirdim. Dans benim kurtarıcı evrenim gibi. Dans ederken kendimi hep başka gezegende hayal ederim, sonra dadıma anlatırım o da bana gülümser. Çünkü bilir ki ben daha dünyayı tanımam, nasıl olur da başka gezegenleri hayal edebilirim.

'İz. Ben çıkıyorum kızım. Çolpan Hanım'ın senin için sipariş ettiği elbiseyi almam gerekli, sanırım 1 saate dönerim. Senin bir ihtiyacın var mı? Liste yaptın mı?'

Dadımın sesiyle irkilerek, odamın balkonundan içeri adım attım ve duyacağı şekilde bağırarak 'Evet, evet masamın üzerinde. Lütfen bu sefer fırçalarımı karıştırma ve bana yeni pisi pisiler al, bunlarla rahat dans edemiyorum artık. '

Çok net duyamamakla birlikte pisi pisiler ile ilgili bir şeyler söylendiğini duymuş olabilirim. Tekrar, mor menekşeler ve akasyalarla süslediğim minik ama dünyanın en sevimli yeri olan balkonuma geri dönüp kulaklıklarımı takıp eskiden kalma dergilerin sayfalarında geziniyordum ki odamın kapısının açıldığını gördüm.

'Merhabalar' diyerek giren Arif hocayı görünce içimde yine güzel hisler uyandı. Dansı seven ben, müzik yapmayı da seviyordum tabi ve Arif hoca benim piyano hocamdı yani müzik konusunda en büyük yardımcımdı. Müziği doya doya konuştuğum Mozart'ın muhteşem aşk hikâyelerini dinlediğim insandı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 18, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BEN TEMMUZWhere stories live. Discover now