Konuşamayacağımdan emin olduğum için başımı sallamakla yetindim. Kate ince dudaklarını birbirine bastırdı. "Sen, hayatını kaybettin. Ben de ailemden birini."

"Ailenden birini mi?" diye sordum. Merak duygum kısa bir anlığına heyecanımı yenmişti. Kate, kazağının bir kolunu yukarı çekti ve bileğindeki küçük güneş dövmesi gözler önüne serildi. "Bu işaret yalnızca bir grup cadıda var." dedi ve etrafına bakındı. "Kara büyü yapma izni olanlarda."

"Aynısı büyükannemde de varmış." diye ekledi. "Vampire dönüştüğün gün, o kasabada ölen cadılardan biri de oymuş."

Yeni bir soru sormaya hazırlandığım sırada susmamı işaret edince kelimelerimi yutmak zorunda kaldım. "Annemin anlattığına göre büyükannem o gün bir şeyler olacağını anlayınca annemi ve teyzemi saklamayı başarmış." dedi Kate. "Ancak kendisini kurtaramamış."

Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. O gün -her ne kadar vampire dönüşmüş olsam da- hayatta kalmayı başaran tek kişi olduğumu sanıyordum. Ancak şimdi, karşımdaki kız öyle olmadığını söylüyordu.

Kate, ufak yüzünü bana biraz daha yaklaştırdı ve gözlerini yüzümde dolaştırıp "Annem, o gün olanları tamamiyle aydınlığa kavuşturmaya kararlıydı." dedi. "Ve birkaç yıl önce bunu başardı."

"Öyleyse beni neden daha önce bulmadın?" diye sordum. Şüphelenmeye başladığımı hissetmesini umuyordum. Çünkü, vereceği cevaba bağlı olarak burada oturmaya devam edip etmeyeceğime karar verecektim.

Kate derin bir nefes alıp "Annem, bunun cadılar ve vampirler arasında yeni bir savaşa sebep olabileceğini düşündüğü için kimsenin bilmesini istemedi." dedi. "Fakat birkaç ay önce öldü ve ben, annemin aksine intikam istiyorum Alexandra."

Yutkundum. An itibariyle duyacağım her şeyden korkuyordum. Cadıları ve vampirleri savaşa sürükleyecek bu şey her neyse, son derece korkunç olmalıydı.

Kate, tepkimi ölçmek ister gibi bir süre gözlerini yüzümde tuttu. Ardından "Annem, bunun planlı bir şey olduğunu düşünüyordu." dedi. "Kasabada birkaç tane güçlü cadı varken vampirlerin size zarar vermesi imkansızmış."

Cümlesini tamamladığında bana kaçamak bir bakış attı. Hızla çarpan kalbime karşın sakin göründüğümden emindim.

Birkaç saniye sonra Kate "Ve sonunda, bunun özenle planlanan bir şey olduğunu keşfettik." diye devam etti . Bakışlarımı, kollarımdaki kelepçe izlerine çevirdim. "Böyle korkunç bir şeyi kim planlamış?"

Bu soruyu sorarken, zihnimin derinliklerindeki tozlu sandık açıldı ve yine aynı isim gözlerimin önüne gelir gibi oldu. Isabel. Benim sevgili anneciğim.

Kate bir süre tek kelime etmeden beni izledi. Gözlerindeki ifade, kalbimin korkuyla dolmasından başka bir etki yaratmıyordu. Sonunda, asırlardır içimde barındırdığım şüpheyi haklı çıkaracak kelimeyi söylediğinde her şey durdu.

"Annen." Bunu neredeyse fısıldar gibi söylemişti. "Annen, seni vampire dönüştürmeleri şartıyla vampirlerin kasabayı yok etmesine izin vermiş."

Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki ağzımdan fırlayıp gideceğinden korkuyordum. Bu sırada boştaki elimde hafif bir sızı hissedene dek elimi yumruk yaptığımdan haberim yoktu. Tırnaklarım avucuma batmış ve minik kesikler oluşturmuştu.

Fakat avucumdaki bu yara, zihnimde patlayan bombalar kadar acıtmıyordu. Her zaman, vampire dönüşmemin sorumlusu olarak annemi görmüş, daha doğrusu öyle görmek istemiştim.

Ve şimdi, gerçekten öyleydi.

"Neden vampire dönüşmemi istesin ki?" diye sordum. Daha çok kendi kendime konuşuyor gibiydim. Ancak sorumun cevabını tek başıma bulabileceğimi sanmıyordum.

İçgüdüWhere stories live. Discover now