İstemediğim halde.

"Seni öptüğüm için pişman değilim." dedi.

Öpüşüne karşılık vermiştim. O biliyordu, ben biliyordum. Ve ben de pişman değildim.

"İşleri içinden çıkılmaz bir noktaya taşımayalım. Bir yere varmayacağını ikimiz de biliyoruz. Farklı beklentilerimiz var."

"İlişki anlamında demek istiyorsun."

"Evet. Bu çok net değil mi sence de?"

Bir kez daha cevap vermeyecek sandım. Sessizlik uzadıkça uzadı. Sonunda,

"Gayet net." dedi.

Sanki onayına ihtiyacım varmış gibi ağzından çıkacak o kelimeyi beklemiştim. Şimdiyse onayladığı için rahatlamam gerekiyordu ama nedense rahatlamamıştım.

"Tamam."

"Tamam."

"Ama Tunç'la da olmayacaksın."

"Tunç'la zaten öyle bir durumumuz yoktu bizim, bu saatten sonra da olamaz."

Suratsız bir ifadeyle kafasını salladı ve konuyu değiştirdi. "Çarşamba hangi sınavın var?"

"Analiz 1."

"Herkes kalır analizden."

"Çok sağ ol. Bilmediğim bir şey öğrendim."

"Ama ben çalıştırırsam geçersin."

"Sen okulu iki yıl uzattığının farkındasın, değil mi?"

"Analiz 1 ve 2'yi ben ilk senemde geçtim."

"Sonra ne geldi başına? Onu da anlatmak ister misin?"

"Bir teklifim var. Sana analiz çalıştıracağım. Geçmeni de garanti ediyorum."

"Karşılığında?"

"Burada çalışacağız. Ve bundan sonra arkadaş olduğumuzu varsayarsak..."

Onay almak için durakladı.

"Evet?" dedim beklediği onayı geciktirmeyerek.

"Buraya gelmen konusunda her defasında savaş vermek istemiyorum artık."

"Neden bu ev ısrarı?"

"Ben arkadaşlarımla ergenler gibi kafelerde, mekanlarda takılmayı sevmiyorum. Rahat etmiyorum. İnsanın kafasını dinleyebileceği bir yer varken esas dışarıda görüşme ısrarı saçma geliyor."

"Senin rahat olduğun kadar karşı taraf rahat değildir belki. Hiç bunu düşündün mü?"

"Şu an rahat değil misin?"

Şu an bırak rahat olmayı kedi gibi sığdığım koltuğun üzerinde uyudum uyuyacak bir haldeydim. Aralık olan salon perdesinin sayesinde sokağı ve gecenin karanlığına kontrast oluşturarak yere düşen pamuk beyaz kar tanelerini görebiliyordum. Yerlerin durumuna hiç bakmaya bile gerek yoktu. Soğuktan buz tutmuş yolların karla kaplandığına emindim. Ayrıca bir kez daha yurda giriş saatini geçirmiştim.

"Analizden geçmek zorundayım." diye sayıkladım kocaman ve uyku dolu esneyerek.

Gözümü kapadım. Gözümü açtım. Atlas beni izliyordu.

Gözümü kapadım.

*************

Gözlerimi açtığımda ilk olarak ahşap bir kitaplık olan televizyon ünitesini gördüm. Haliyle çok garipsedim. Salon koltuğunda uzanıyordum. Üzerime yumuşacık bir yorgan örtülmüştü. Atlas'ın kazağıyla aynı şekilde kokan yorganın tertemiz kokusunu içime çektim. Hava bulutlu fakat aydınlıktı.

POBEDAWhere stories live. Discover now