UYUMSUZ

20.1K 258 141
                                    

SİZİN GRUBUNUZ HANGİSİ?

Uzak bir gelecekte geçen ''Uyumsuz'' isimli filmde, toplum her biri ayrı bir erdemi temsil eden, beş farklı gruba bölünmüş bir düzende yaşıyor. İnsanlar 16 yaşına geldiklerinde, hangi topluma ait olduklarına kendileri karar veriyor.Kimileri için bu ailelerine ve içinde büyüdükleri topluma veda etmek demek. ''Topluluk, kandan önde gelir'' ilkesine göre yaşıyorlar ve verdikleri kararı bir daha değiştirmek gibi bir seçenekleri yok.Ait olmadığı bir grupta hayatını geçirmekten daha kötü, sadece tek bir şey var; o da uyumsuz olmak. Uyumsuzlar tek bir grubun değil, birden fazlasının özelliklerini taşıyorlar.Onlar hem bilge, hem fedakar, hem de cesur olabiliyorlar örneğin.Bu özelliğe sahip olanlar, kolaylıkla kontrol edilmeleri mümkün olmadıklarından tehlikeli görülüyor, toplumdan dışlanıyor, hatta öldürülüyorlar. Film bu kurgu etrafında, özellikle de gençleri sinema salonlarına çekecek bir şekilde,  ''Kahramanın Yolculuğu'' temasıyla devam ediyor.Ben de filmden keyif almadım dersem yalan olur. Son dönemde Hollywood yapımlarında sıklıkla gördüğümüz, güçlenen genç kızları işleyen filmlerden birisi olmakla beraber, özellikle bireysellik ve toplumun bekası arasındaki çelişkiyi ele alması ilgimi çekti.Uzun yıllar kurumsal firmalarda çalıştıktan sonra, böyle bir filmi izlediğinizde, sizin de aklınıza ''birbirinden farklı kurum kültürleri'', ''liderler hangi özellikleri taşıyanlardan seçilmeli'', ''silolara ayrılmış bir yapı yenilikçiliğin düşmanı, bu da tutmaz'' gibi düşünceler geliyor mu bilmiyorum. Ancak filmi bu açıdan izlemek, benim için oldukça ilham verici oldu.

Özellikle gençlerin, iş hayatlarının başlarında girecekleri firmaları doğru seçmelerinin ne kadar önemli olduğu çarptı gözüme. Yıllar geçtikçe, insan kendini de, iş dünyasını da daha iyi tanımaya başlıyor. Söylenenle gerçeklerin arasındaki boşlukları yakalayabiliyor.Kendisi ve hedefleri için, en iyi ortamın neresi olacağına dair öngörüler edinebiliyor. İlk yıllarda, bir iş bulmak da oldukça zorken; iş teklifi almak yetiyor, havalara uçmak için. Düzenli maaş, sunulan imkanlar, çekici kariyer planları…Ancak başlarda motivasyonunuz ne kadar güçlü olursa olsun, zaman içinde uyum sağlamak için fazlasıyla çaba harcadığınız, mutlu olmadığınız, yöneticiniz ve çalışma arkadaşlarınızla anlaşamadığınız gibi gerçekler ortaya çıkabiliyor. Her zorlanmayı, uyumsuzlukla karıştırmamak lazım. Alışılmış konfor alanından çıkmak insanı her seferinde zorlar; ancak gelişimi de beraberinde getirir. Ayırt edici unsur ''gelişimdir''. Ancak geliştiğiniz bir çevre içinde değilseniz ve de son derece mutsuzsanız; sizin için yanlış bir gruptasınız demektir.

''Çeşitlilik yönetiminin'' ülkemizde henüz gelişmiş bir seviyede olduğunuz söyleyemeyiz. Farklılıkları yönetmek, çoğu zaman yöneticilerin bireysel becerilerine kalmış durumda. Kendilerini iyi yetiştirmiş liderler, çeşitliliğin zenginlik kattığını biliyor ve ekiplerini bir örnek kişilerden oluşturmuyorlar. Astlarına kendilerini en iyi şekilde gerçekleştirebilecekleri bir alan yaratıyor, onlardaki zenginlikleri kurumsal performansa katarken; ortak kültürlerinin onları birer lider olarak şekillendirmelerini sağlıyorlar. Eğer üstünüz böyle birisiyse, çok şanslısınız demektir. Bu zor, sabır, emek ve dikkat gerektiren bir süreç. ''Giden gitsin, kalan sağlar bizimdir'' yaklaşımı daha kolay.Üstelik sadece kendisine benzeyene güven duyan, diğerlerini de dışlayan yöneticiler de hala mevcudiyetlerini koruyorlar. Böyle birine bağlıysanız; kovulmak istemiyorsanız uyum göstermeli ve ne denilirse onu yapmalısınız. 

İş görüşmelerinde tarafların birbirlerine açık olmamaları, en iyi hallerini gösterip, ''zamanla anlaşmayı'' ummaları uyumsuzlukların başta görülmesini ve üstesinden gelinip gelinemeyeceğinin anlaşılmasını engelliyor.Kurumların kendi yapılarını, kültürlerini, değerlerini doğru tanımlamış olmaları da çok önemli. Oysa hem her şirket kurum kültürünün öneminin, hatta her şey demek olduğunun farkında değil; hem de iş görüşmesi sürecini profesyonel yönetemiyor. Rekabette öne çıkabilmek için, en iyilerini istiyor.Yüksek performanslıları, hızlıları, yaratıcıları…Takım çalışmasına uygun, yaratıcı, başarılı ve insan ilişkileri güçlü genelde aranılan özellikler. Zıtlıkları içinde birleştirebilen profesyonelleri ararken, çeşitlilik yönetimi politikalarının olmaması dikkatlerini çekmiyor. Kurumsal yapıları böyle kişilere uygun mu? Yıllardır birbirlerini tanıyan, oturmuş düzene alışık çalışanlar ya da onun kapasitesinin çok altında kalan yöneticisiyle ilişkileri nasıl olacak? Hep aynı tarz kişileri işe alırlarsa, rekabette varlıklarını sürdürememe riski var; ancak değişim yönetimi de zorlu bir süreç. Kurumların mevcut durumlarının analizini doğru yapmaları ve kendilerini geleceğe taşıyacak çalışan profilini belirlemiş olmaları varoluşlarının sürekliliği için şart. Bu son derece stratejik bir çalışma ve vizyon gerektiriyor.Kurum kültürü, değişim yönetimi, çalışan markası ve iç iletişim çalışmalarıyla desteklenen bu çalışmanın sahibi kurumun en tepe yöneticisidir. Diğer türlü danışman firmaların da desteğiyle en iyi çalışanları aramak, çeşitli programlarla elde tutmaya çalışmak, iyi işveren ödülleri almak; istenilen sonuçlara ulaşılması için yeterli olmaz, çok yüzeysel kalır. Nitekim ülkemizde gerçekleştirilen çeşitli araştırmalarda çalışan bağlılığının diğer ülkelere oranla çok düşük çıkması, stratejik yaklaşımın eksikliğini göstermektedir.

Yeniden filme dönersek; Veronica Roth'un yazdığı romandan uyarlanan filmde toplum şu gruplara ayrılmış: Dürüstlük, fedakarlık, cesurluk, bilgelik ve dostluk.Dürüstlük adalet ve hukukla alakalıydı. Cesurlar; risk almasını seven, enerjik ve hırslı tipler. Bana kazanma odaklı, düşük performansa izin vermeyen ve herkesi kolaylıkla gözden çıkarabilen şirketleri anımsattılar. Bilgelik grubu akılcı; mantık ve bilgiye önem veren; dostluk grubuysa insan odaklı.''Yavaş yaşayın''  diyenler, mutlu olmaya önem verenler. Toplumun yönetiminiyse fedakarlara verilmişti. Diğer gruplardan daha üstün oldukları için değil; kendi egolarını denetleyebilmeleri ve toplum genelinde adalet, uyum ve disiplini sağlayabilmelerinden olsa gerek. Bana ''hizmetkar lider'' profilini çağrıştırdı.

Bir de uyumsuzlar var. Hiç bir gruba girmeyenler. Dışlanmış, evsiz ve fakir insanlar olarak gösteriliyorlar bu ütopik hikayede. Kurumsal literatürde karşılığı işsizler.Ben onlara karşı bu kadar acımasız olmazdım, harika girişimciler çıkabilir uyumsuzlar arasından. Uyumsuzluk, sorumsuzlukla karıştırılmamalı yalnız.Filmde birden fazla grubun özelliğini taşıyan, kontrol edilemeyenler olarak tanımlanıyor. ''Uyumsuzluk'' denildiğinde aklıma ilk gelense efsane Steve Jobs.Ürün reklamı olarak yazılmış olsa da, çalışan markasının ilk ve en  başarılı örneklerinden sayılabilen bu metinde şöyle tanımlanmıştı uyumsuzlar: ''İşte çılgın olanlar.Uyumsuzlar. Asiler. Sorun çıkaranlar.Bulunduğu yere hiç uygun olmayanlar.Farklı şeyler görenler.Kurallara düşkün değiller ve statükaya karşı da hiç saygıları yok.Onlardan alıntı yapabilirsiniz, onlara katılmayabilirsiniz, onları yüceltebilir, ya da kötüleyebilirsiniz.Yapamayacağınız tek şey, onları görmezden gelmektir, çünkü onlar bir şeyleri değiştirdiler.Onlar insan ırkını ileriye taşıdılar.Ve bazıları deli gibi görünüyor olabilir, biz dahi olarak görüyoruz.Çünkü yeterince çılgın olan insanlar dünyayı değiştirmeyi düşünebilir ve bunu yapabilir.''

Hoş zaman geçirilecek, bir film olarak görülüyor olabilir Uyumsuz. Aslında gelecek zamanda geçen bir aşk filmi, yönetim değil. Ancak bu filmi izledikten sonra; son derece başarılı, hırslı, akıllı bir Genel Müdür adayının görevini hakkıyla yerinegetirip, getiremeyeceğini; kendi benliğini geri plana itip, şirketi ve çalışanları için en doğru kararları, fedakarca alıp alamayacağını onu yetkilendirmeden önce düşünebilirsiniz. Dikkatinizi ''uyumsuz'' olduğu için işten çıkarılması düşünülen bir çalışanın yeteneklerine yöneltip; dünyayı onun gözlerinden görmeye çalışabilirsiniz. Çeşitliliğin zenginlik demek olduğunu bilirsiniz. Ya da kolay yolu seçebilirsiniz.

Arzu Pınar Demirel

UYUMSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin