Başlangıç

4.1K 165 26
                                    

21 Eylül 1957, Little Hangleton

Gecenin tüm karanlığı Little Hangleton'ın üzerine çökmüştü. Tüm kasaba sessizliğe bürünmüş, evlerin ışıkları birer birer sönmeye başlamıştı. Şiddetle esen rüzgârın uğultusu ve kısa bir süre önce yağmış yağmurdan arta kalan su damlalarının yere düşmesi dışında duyulabilen tek ses, siyah pelerinine sarılmış uzun boylu bir adamın temkinli adımlarının sesiydi. Pelerini ile gizlediği asasını sımsıkı tutan adam, bir yandan da gecenin karanlığına meydan okurcasına parlayan mavi gözleriyle etrafı kolaçan ediyordu. Takip edilmediğinden emin olunca adımlarını hızlandırdı ve Little Hangleton Mezarlığı tabelasını görünce durdu. Mezarlık devasa bir taş duvarla sokaktan ayrılıyordu. Heybetli siyah demir kapı, duvarla gösterişli birtakım motiflerle birleştirilmişti. Adam vakit kaybetmeden kapıyı açıp mezarlıktan içeri girdi. Islak toprak kokusunu ciğerlerine çekerek yürümeye başladı. Mezarlığın diğer ucundaki sarmaşıklarla kaplı büyük malikanenin önünde hala ışığı yanan kulübe dikkatini çekti. Kulübeye göz ucuyla bakmayı sürdürerek girişin sağ tarafında kalan görkemli ve bir o kadar da ürpertici meşe ağacının altında beklemeye başladı.

Bir süre etrafına bakındı. Mezar taşları üzerlerine vuran soluk ay ışığıyla hafifçe parıldıyordu. Rüzgâr sesine eşlik eden yaprak hışırtısı ve uzaktan gelen hayvan sesleri adamın tedirginliğini arttırıyordu. "Mezarlık... İş görüşmesi için epey nahoş bir seçim." diye düşündü. Ancak tekinsiz, karanlık kimselerin tercih edebileceği bir mekândı. Kiminle buluşacağını bilmese tuzağa düşürüldüğünü bile düşünebilirdi. Lakin böyle bir şeye imkân yoktu çünkü o bugün en büyük kahramanı ile tanışacaktı. Uzun yıllardır hayalini kurduğu gün sonunda gelip çatmıştı. Tüm dünyaya korku salmış, gelmiş geçmiş en karanlık, en tehlikeli büyücüyü alt eden adam kendisiyle tanışmak istediğini iletmişti. İki gündür görevden göreve koştuğundan evine dahi gidemeyen adam, bu buluşma uğruna bütün yorgunluğunu unutup heyecanla buluşma yerine gelmişti. Biraz vaktinden evvel... Bir saat kadar... Belki de biraz fazla heyecan yapmıştı.

Üşüdüğünü hissedince aklı ailesine gitti. Sevdiği kadının sıcacık bakan kömür karası gözlerini düşündükçe içi ısındı. Muhtemelen salondaki kırmızı koltukta daha altı aylık olan kızlarını uyutmuş, camdan dışarı bakarak kendisini bekliyordu kadın. Dün ankesörlü bir telefondan ona iş seyahatine çıkacağını ve ertesi akşam döneceğini söylemişti. Kadın onun büyücü olduğundan habersizdi. Aslında çok istemişti söylemeyi ancak büyücü dünyasındaki kaostan uzak kalmaları en doğrusuydu. Onları tehlikeye atamazdı. Şayet bir gün başına bir fenalık gelirse, ailesinin her şeyden habersiz sıradan Muggle'lar olarak bilinmesi en doğrusuydu. Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Binlerce yıldız gökyüzünde ışıldıyor, yanıp sönerek adeta dans ediyordu. Aklına kızının gelmesiyle hafifçe gülümsedi. Sürekli ağlamasına, hiçbir mamayı beğenmemesine rağmen o baş belası küçük afacan hayattaki en değerli varlığıydı.

"İnsanlar yıldızlara bakınca genelde ne kadar küçük, ne kadar önemsiz varlıklar oldukları kanısına kapılırlar. Bense tam aksine, kendimi çok daha büyük hissederim. Ne de olsa tüm ihtişamlarına rağmen hepsi iki parmağımızın arasına sığıyorlar, öyle değil mi Mr. Turan? Sanırım siz de benim gibi düşünüyorsunuz."

Gelen sesle düşüncelerinden sıyrılıp arkasını döndüğünde onu en az kendininkiler kadar parlak bir çift mavi göz karşıladı.

"Yok... Ben onun için gülmü- neyse bir önemi yok. Mr. Dumbledore, sizinle tanışmayı dört gözle bekliyordum."

"Ah, ben de öyle. Sizinle yıldızların ne kadar heyecan verici olduğu hakkında konuşmak isterdim, aslında geçenlerde bu konuda at adamlardan biriyle biraz aksice de olsa ilginç bir sohbet gerçekleştirdim. Kehaneti hiçbir zaman saygın bir sihir disiplini olarak görmemişimdir lakin itiraf etmeliyim ki Bane fikrimi gözden geçirmeme neden olacak kadar beni düşünceye sürükleyen şeyler söyledi. Sanırım büyücüler arasında görme yeteneğine sahip olduğunu iddia edenlerin aslında sahne performansı sanatında daha yetenekli olması at adamların veya diğer büyülü yaratıkların sihrinin bizimkinden çok daha farklı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hor görmemek çok önemli."

Dumbledore kendi deneyimlerinin acı hatırasından sıyrıldığında karşısındaki adamın çakmak çakmak bakan mavi gözlerindeki hayranlığın bulutlanıp yerini kafa karışıklığının almaya başladığını görünce gülümsedi.

"Kusura bakmayın Mr. Turan, arada böyle anlamsız konuşabiliyorum. Alışırsınız zamanla. İlginizi çektiyse bu konuşmayı başka bir vakit devam ettirebiliriz. Maalesef bugün ilgilenmemiz gereken daha mühim meseleler var. Bildiğiniz üzere büyücülük dünyası çok yakın bir zamanda büyük bir buhran atlattı. Şimdi yeniden bir tehlike ile burun burunayız. Korkarım ki bu tehlike çok daha şiddetli ve atlatılması güç olacak. Bu sebeple sizin yardımınıza ihtiyacım var."

"Elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsiniz lakin benim anlamadığım bir nokta var Mr. Dumbledore. Grindelwald dünyanın her yerinde müttefikleri olan, çok daha zeki ve yetenekli bir büyücüydü. Binlerce kişiyi etkisi altına almıştı. Fakat siz onu en güçlü zamanında alt etmeyi başardınız. Şimdi neden genç bir büyücü sizi bu denli endişelendiriyor?"

"Sinsilik Mr. Turan... Sinsilik... Sinsilik zekadan ve yetenekten çok daha etkili bir niteliktir. Örneğin, bir yılan bir aslanı, hatta kocaman bir fili, kolayca öldürebilir. Bu yüzden biz de onun gibi sinsi olmak zorundayız. İşte tam burada siz devreye giriyorsunuz. Bana zihinbendde usta olduğunuz söylendi, yanılıyor muyum?"

Merhabalar, 

Lakırtı Dergisi'nden sonra ilginç bir projeyle karşınızdayız. Gün geçmiyor ki fandom'ımızdan yeni ve yaratıcı bir fikir çıkmasın. Son zamanlarda baş gösteren Hogwarts'ta HiLeon trenine biz de atlayalım dedik ve hayranı olduğumuz bu dünyayı kaleme almaya başladık. Umarız beğenirsiniz. Düşüncelerinizi bizimle yorumlarla veya Twitter hesaplarımız aracılığıyla ulaştırabilirsiniz. Keyifli okumalar dileriz!

@vonnschweetz
@yinemimuskul
@metallicablue
@LionMelissa
@zihinbend

Elyelin BüyüsüМесто, где живут истории. Откройте их для себя