EPİSODE 4: 'BUZDAN KRALİYET'

2.2K 168 28
                                    

İyi okumalar...

Bölüm şarkıları;
Linkin Park - Numb
X Ambassadors - Loveless



Bir okyanusun kudretiyle buzlar eriyebilir ya da daha da güçlenebilirdi.

Zamanın bize yaptığı sürprizleri huşuyla karşılamak isteyen aklım, yorgun ruhuma karşın çalışmaya ve üstün gelmeye devam ediyordu. Yüzümü kaplayan buzdan maske çatladı, gerçekler çatlaklardan süzülerek yere aktı ve herkes gerçeklerde boğuldu, zehirlerim kısıldığında okyanusa benzer gözler beni izliyordu.

Garajdan çıkarken yüzünde oluşan tebessümün sebebini şimdi anlamıştım, tavrımla onu görmek istemediğimi açık bir şekilde beyan edişim komşu olduğumuz gerçeğini bildiğinden ona komik gelmişti. Bedenimde ölümcül hastalık misâli sirayet eden sinir, zehirlerimden okyanusa akarken o, adının Aybars olduğunu öğrendiğim adam ukala dudaklarındaki kıvrımla karşımda duruyordu.

"Hoş bulduk Aybars." dedi ağabeyim, sesindeki tondan önceden tanıştıkları düşüncesi beynimde filizlenirken çatlayarak kırılan yüzümdeki maskeyi yenileyerek ağabeyime sorarcasına baktım, zehirlerimi hissederek bana baktı ve sadece benim duyabileceğim şekilde fısıldadı. "Markete giderken karşılaştık."

Zehirlerimi ağabeyimden çekerek geniş zemini örtemeyen ama ilk bakışta bile pahalı ve kaliteli olduğu anlaşılan halıya baktım, burada olmak istemiyordum. Poyraz Cebesoy'un bayağı gösterilerine dahil olmak istemiyordum.

Perde bir, sevgi dolu bir ailem var... Sevgi, oluşturduğum ve içinde hapis kaldığım buzları eritecek kadar kudretliydi. Sevgi dolu bir ailemiz yoktu, bir ailemiz var mıydı, bunu da bilmiyorum ama o aile varsa eğer ben o ailenin dışındaydım.

Sınırlı gülüşlerimi aştığımda başıma gelen kötü olaylardan şimdikinin, bu adam mı olduğunu yoksa başka bir şey mi olduğunu bilememek gerilmeme neden oluyordu, sinirden soğuyan ellerimi birbirine kenetledim.

"Masaya geçelim isterseniz." dedi Burcu Hanım, annemle konuşmalarını bitirmiş bakışları söylediğine onay almak için herkeste geziniyordu.

Annem Poyraz Cebesoy'dan sözsüz bir onay alarak tebessüm etti. "Tabii Burcu." dedikten sonra Burcu Hanım'ın da hareketiyle ayağa kalktıklarında samimiyetsizlik derecesindeki kibarlık ciğerlerime çektiğim nefese yük olmaya başlamıştı. Samimiyetsiz olmadıklarını biliyordum ama bu ortam beni bunaltmıştı.

"Hadi Şimal." diyen ağabeyimin sesiyle ayağa kalktım fakat bakışlarımız birbirini bularak duraksadığımızda zehirlerimden gitmek istediğimi anlamasını bekleyerek ona baktım. "Yemekte ol. Yarın okul var hem." dedi ağabeyim ve bana göz kırparak masaya doğru ilerledi, ona tebessüm etmek istesem de kendimi tuttum.

Ağabeyim bana okulu bahane ederek yemeğimi yedikten sonra kalkabileceğimi söylemişti ve bu gayet makul bir teklifti. Üstümde olan bakışların sahibini bildiğimden bakmamayı tercih ederken güçlü adımlarla masaya doğru ilerledim, topuklu botlarım ahşap parkelerde ritmik bir ses çıkarırken birkaç bakış daha üstünkörü bana dönmüş ama duraksamadan üstümden çekilmişti.

Ağabeyimin yanına oturarak iki yardımcının çorba servisini yapmalarını izledim, Aybars Yalım karşıma oturmuştu ve bakışları çoğunlukla üstümde geziniyordu. Buz sarkıtlarımın ucunu sivrileştirerek ve zehirlerime batırarak ona doğrulttum, birleşen gözlerimizle bakışlarının önüne dalgalar oluşturdu, derinlerinde ne olduğunu gizleyen kalkan görevindeki dalgalar hırçınlıkla zehirlerime karışmak isterken tek kaşımı kaldırdım, buz sarkıtlarımın tenini yakmasını umursamıyor oluşu alışık olmadığım bir durumdu.

HAYATIMIN PUSULASIWhere stories live. Discover now