Emma bu girişten hoşlandı; o anda kendisi söyleyecek söz bulmakta hiçbir güçlük çekmeyecekti ya, oturma odasından Mrs. Elton'ın sesinin gelmesi onu durdurdu ve genç kız tüm olumlu duygularını, yoğunlaştırıp Jane'in elini sımsıkı sıkarak dışa vurmak zorunda kaldı.

Mrs. Elton, Mrs. Bates'in yanındaydı. Miss Bates dışarıdaymış; bu da biraz önceki şamata yokluğunu açıklıyordu. Emma, asıl Mrs. Elton'ın başka bir yerde olmasını yeğlerdi ama şu anda içinden herkese karşı sabırlı olmak geliyordu. Mrs. Elton da onu görülmedik bir nezaketle selamlayınca genç kız bu karşılaşmanın ikisi için de zararsız geçeceğini umut etti.

Biraz sonra karşısındaki kadının içindekileri okuyabildiğine karar verdi: Onun neden, tıpkı kendisi gibi neşeli olduğunu tahmin edebiliyordu. Mrs. Elton herhalde Jane'in sır ortağı olduğunu ve başka kimsenin haberdar olmadığı evlilik haberini yalnızca kendinin bildiğini sanıyordu. Emma bunu onun yüzünden anlamıştı. Kendisi Mrs. Bates'in hatırını sorduğu sırada da Mrs. Elton'ın, sessiz bir tür esrarengizlik gösterisiyle bir mektubu katlayarak yanı başındaki altın süslemeli mor çantanın içine koyduğunu gördü. Besbelli bu mektubu biraz önce yüksek sesle Jane'e okumaktaydı. Şimdi de başını birkaç kez anlamlı anlamlı sallayarak, "Bunu başka zaman bitiririz," dedi. "Nasılsa bol bol zamanımız olacak. Benim sana tek göstermek istediğim, Mrs. S.'in özürlerimizi kabul etmiş olmasıydı. Hiç kızmış değil. Gördün, ne tatlı yazıyor. Yanına girseydin ona bayılacaktın. Ama yeter, başkaca tek söz yok! Dilimizi tutalım, terbiyemizi takınalım. Hani o dizeleri anımsıyor musun... hangi şiir olduğu şu anda aklıma gelmiyor ama:

İşin içinde bir hanım varsa eğer, Başka her şey ona boyun eğer...

Ben de diyorum ki, güzelim, biz şu durumda 'hanım' sözcüğü yerine... ama sus! Bu kadar konuşma yeter! Benim de dilim amma çözüldü bugün, değil mi? Ne yapayım, senin Mrs. S. konusunda için tam rahat olsun istiyorum. Görüyorsun, yazdığım mektup onu iyice tatmin etmiş."

Sonra, Emma'nın, Mrs. Bates'in elindeki örgüye bakmak için başını şöyle çevirmesinden yararlanarak, yarı fısıltıyla, "Dikkatini çekerim, hiç isim vermiş değilim!" diye ekledi. "Ne münasebet! Tam bir devlet adamı gibi sıkı ağızlıyım ben. Pek iyi idare ettim, doğrusu!"

Emma'nın artık kuşkusu kalmamıştı. Bu, her fırsatta yinelenen, apaçık bir gösteriydi. Bir süre havaların iyiliğinden ve Mrs. Weston'dan konuştuktan sonra Mrs. Elton damdan düşercesine Emma'ya hitap etti:

"Miss Woodhouse, bizim şu hınzır arkadaşımız sağlığına çok harika biçimde kavuşmadı mı, sizce de? Onu böylesine iyileştirdiği için Dr. Perry'ye bravo demek gerekmiyor mu?" Jane'den yana gözucuyla son derece anlamlı bir bakış. "Yani aşkolsun ona, bu kızı öyle çabucak şifaya kavuşturdu ki inanılmaz! Ah, onu en hasta zamanında görmüş olsaydınız benim gibi!" Sonra, Mrs. Bates' in Emma'ya bir şeyler söylediği sırada gene o anlamlı fısıltı, "Mr. Perry'ye birilerinin yardım etmiş olabileceğini ima falan etmiyoruz biz. Windsor'dan genç bir doktor gelmiş olabileceği aklımızdan bile geçmiyor. Yok canım, bu işin tüm başarısı Dr. Perry'ye ait!"

Biraz sonra Emma'ya dönerek, "Miss Woodhouse, o Box Tepesi gezisinden bu yana sizinle görüşmek pek kısmet olmadı," diye söze başladı. "Çok hoş bir geziydi. Ama bir şeyler noksandı, gibime geliyor. Nedense bazı şeyler... demek istediğim, bazılarımızın üstünde hafif bir bulut var gibiydi. Yani en azından bana öyle geldi ama yanılmış olabilirim. Gene de, çok hoştu; insanın içinden gene gitmek geliyor. Ne dersiniz, hazır havalar iyi gidiyorken aynı kimseleri bir araya getirsek de gene Box Tepesi'ne gitsek? Ama aynı grup olacak, hiç noksansız, aynı kimseler."

Bundan kısa bir süre sonra Miss Bates içeri girdi. Onun, Emma'nın hatır soruşuna verdiği yanıt öyle karmakarışık bir şeydi ki Emma'nın içinden gülmek geldi... besbelli kadıncağız bir yandan, neleri söyleyip neleri söyleyemeyeceğini aklında tutmaya çalışırken, bir yandan da hemencecik, her şeyi birden söyleyivermek için sabırsızlanıyordu.

EmmaWhere stories live. Discover now