"Rahatsınız çünkü buyruk altındasınız."

"Sizin buyruğunuz mu? Evet."

"Belki böyle yanıtlamanızı bekliyordum ama, kendi buyruğunuz altında, demek istemiştim. Dün, her nasılsa ipin ucunu kaçırmış, dağılmıştınız, bugün toparlanmışsınız. Ben de her zaman yanınızda olamayacağıma göre, en iyisi, benim değil kendi buyruğunuzun altında olduğunuza inanmanızda yarar var."

"İkisi aynı yere çıkar. Ben bir amacım olmadıkça kendi irademe söz geçiremem. Siz, bir şey söyleseniz de, söylemeseniz de bana buyruk veriyorsunuz. Hem neden her zaman benim yanımda olmayacakmışsınız? Her zaman yanımdasınız."

"Dün öğleden sonra saat üçten bu yana. Tarih bu. Sürekli etkim daha önce başlamış olamaz, yoksa dün o kadar keyifsiz ve ters olmazdınız."

"Dün öğleden sonra saat üç ha! Verdiğiniz tarih bu mu? Oysa ben sizi ilk şubat ayında gördüğümü sanıyordum."

Emma, "Nezaketiniz gerçekten kusursuz," dedi. Sesini alçaltarak, "Gene de bizden başka konuşan yok; sessiz oturan yedi kişinin keyfi için saçma sapan konuşmak da yorucu, doğrusu."

Frank neşeli bir şımarıklıkla, "Ben utanacağım bir şey söylemiyorum ki!" dedi. "Sizi ilk şubat ayında gördüm. Şu tepe üstünde, beni duyabilen herkes duysun lütfen. Sesim bir yanda Mickleham'e, öbür yanda Dorking'e ulaşsın. Sizi ilk olarak şubat ayında gördüm." Sonra fısıldayarak: "Gezi arkadaşlarımız iyice aptalmış. Ne yapalım onları canlandırmak için? Herhangi bir saçmalık yeter. Mutlaka konuşturacağız onları. Hanımlar, beyler, her katıldığı topluluğun melikesi olan Miss Woodhouse'un buyruğu üzerine bildiriyorum ki kendileri sizlerin hepinizin ne düşündüğünüzü bilmeyi istiyorlar."

Kimileri gülerek şakadan karşılık verdiler. Miss Bates uzun uzun konuştu. Mrs. Elton, Emma'nın melike olmasına bozuldu. En açık yanıt veren Mr. Knightley oldu:

"Miss Woodhouse acaba bizlerin neler düşündüğümüzü öğrenmek istediklerinden eminler mi?"

Emma, "Yok, yok, sakın ha!" diye, elinden geldiğince tasasız bir kahkaha attı. "Dünyada istemem. Şu sırada kesinlikle kaldıramam bunu. Hepinizin neler düşündüğünüzü duymaktansa başka her şeyi duymaya razıyım. Gerçi 'hepinizin' de demeyeceğim." Mrs. Weston'la Harriet'ten yana bakarak, "Aranızda bir iki kişi var ki onların düşüncelerini duymaktan korkmayabilirim."

Mrs. Elton sözlerinin üstüne basa basa, "Ben olsam böyle bir şeyi öğrenmeyi kendi hakkım saymak aklımın ucundan bile geçmezdi," dedi. "Gerçi, belki de bu topluluğun 'şaperon'u olarak... toplantılar... keşif gezileri... genç hanımlar... evli kadınlar..."

Bunları daha çok kocasına söylüyordu; o da mırıltılı bir sesle karşılık verdi: "Pek doğru, sevgilim, pek doğru. Tam tamına öyle işte... böylesini hiç duymamıştım... ama kimi hanımlar laf olsun diye konuşurlar. İyisi mi, şaka, deyip geç. Senin kim olduğunu herkes biliyor."

Frank, Emma'nın kulağına fısıldayarak, "Olmadı," dedi. "Çoğu alındılar. Saldırımı daha incelikle yapmalıyım. Hanımlar, beyler, Miss Woodhouse'un buyruğu üstüne şunu söylüyorum ki kendileri sizin tam olarak ne düşündüğünüzü öğrenmek hakkından vazgeçmişler. Şimdi her birinizden yalnızca çok eğlendirici bir şey talep ediyorlar, yani genel anlamda. Burada yedi kişisiniz, bir de ben varım ama kendileri benim zaten eğlendirici olduğumu söylemek inceliğini gösteriyorlar. Her birinizden çok akıllıca bir şey istiyor, ister şiir olsun ister düz, özgün ya da kopya, ama mutlaka çok eğlendirici bir tek şey ya da daha az eğlendirici iki şey ya da iyice can sıkıcı üç şey. Bunların hepsine kahkahalarla güleceklerine söz veriyorlar."

EmmaWhere stories live. Discover now